AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

Prof. Vahit Bıçak, “Anayasa Mahkemesi’ne verilen iddianame, Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’na tabidir” görüşü, bence bugüne kadar dikkatlerden kaçırılan bir hukuki zorunluluk.
Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu, 2005 yılında değiştirildi.
önceki kanuna göre, savcının iddianameyi mahkemeye vermesi ile birlikte, dava açılmış sayılıyordu.
Ancak yeni Ceza Muhakemesi Kanunu, “İddianamenin iadesi” başlığı ile, yeni bir düzenleme getirdi.
CMK’nın 174. maddesinde düzenleniyor bu yeni durum.
Yeni kanuna göre, mahkeme, iddianamenin kendisine verilmesi ile birlikte toplanıp, inceliyor..
“Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri” yazılı mı, değil mi, bakıyor..
“Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi” var mı yok mu, araştırıyor.
“Suçun delilleri” net olarak eklenmiş mi, soruşturuyor..
“İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” amir hükmüne uyulmuş mu, uyulmamış mı, denetliyor..
“İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür” düzenlemesine uygunluk var mı, sorguluyor..
Ve sonrasında, tüm bu hükümlere uyulmuş ise, “iddianamenin kabulü”ne karar veriyor.
Bu amir hükümlerden birisine aykırılık tesbit edilirse, “iddianamenin iadesi”ne karar veriliyor!
CMK’daki “İddianamenin iadesi”nin bu kadar ne önemi var diyeceksiniz..
Şu önemi var!
Anayasa Mahkemesi’nde açılan siyasi parti kapatma davalarında, öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun uygulanıyor. Yargılama sırasında uygulanması gereken prosedür, bu kanundaki hükümlere göre belirleniyor.
Ancak bu kanun, çok genel hükümler içeriyor. Teferruata ilişkin uygulamalar için de, aynı kanunun 33. maddesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’na atıf yapıyor: “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davalar, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle, dosya üzerinde incelenir ve karara bağlanır.”
Dolayısıyla, Ceza Muhakemesi Kanunu ile 2005 yılında sisteme giren “iddianamenin iadesi” sistemi, Anayasa Mahkemesi’nde açılan siyasi parti kapatma davalarında da uygulanması gerekiyor.
Prof. Vahit Bıçak’ın tesbiti böyle..
Bu tesbit, bence Türkiye’nin üçüncü sınıf hukuk devleti sıralamasına düşmesini önleyecek; önümüzdeki en makul çıkış noktasıdır.
Kendi şahsi kaprisleri ile, 16 milyon oy almış bir siyasi partiyi, Başbakan’ı, bakanları, hatta Cumhurbaşkanı’nı dahi suçlayabilecek kadar pervasızlaşan bir başsavcının sergilediği rezaleti düzeltmenin hukuki en güzel yolu, “iddianamenin iadesi” yoludur.
Madem ki; siyasi parti kapatma davalarında CMK uygulanır.
Madem ki; CMK’daki yeni hükümlere göre iddianamenin bazı sebeblerle iadesi mümkündür.
Madem ki; başsavcı iddianameyi hazırlarken, kanuna açıkca aykırılık teşkil eden bazı hukuki sakatlıkları bile bile sergilemiştir.
O iddianame iade edilmeli ve Türkiye’nin bir kabile devleti olmadığı, “hukuk devleti” olduğu gösterilmelidir.
İddianamede, sakatlık olarak ne var diyeceksiniz?
En başta, Anayasa gereği “vatana ihanet” dışında hiçbir şeyle suçlanamayacak Cumhurbaşkanı hakkında “laikliğe aykırı eylem”lerin faili olma suçlaması var. Birileri hemen savunmaya geçecek, “Ama suçlama yapılan dönem, Cumhurbaşkanı olmadığı dönemdi” türünden itirazda bulunacak.. İyi de, Cumhurbaşkanı olmadan önceki döneme yönelik bir suçlama yapılıyorsa, o zaman Cumhurbaşkanı olmadan önce o dava açılsaydı ya. Madem zamanında dava açmadı, şimdi de artık devletin birliğini temsil eden bir makama, saygı gösterilmesi zorunludur.
Sadece Cumhurbaşkanı’nın isminin iddianamede yer alması mı?
Hayır..
Bir sürü iade sebebi var iddianamede..
1994 yılındaki konuşmalardan bahsediliyor. örneğin; TayyipErdoğan’ın ümraniye konuşmasından alıntılar yapılıyor..
El insaf!
Tayyip Erdoğan o konuşmayı yaptıktan sonra, partisi RP hakkında kapatma davası açıldı, ama o konuşma davaya gerekçe gösterilmedi. TayyipErdoğan’a siyaset yasağı getirilmesi istenmedi!
Sonrasında, 1999 yılında FaziletPartisi hakkında kapatma davası açıldı. Tayyip Erdoğan FP üyesi olduğuna göre, 1994’teki konuşma kapatma davasına sebeb olabilecek bir sebeb idiyse, FP’nin kapatılması davasında niye gerekçe yapılmadı?
ümraniye konuşması yapıldıktan sonra, iki partisi kapatılmış, ama TayyipEroğan’ın o konuşması kapatmaya gerekçe yapılmamış, Tayyip Erdoğan’a siyaset yasağı da getirilmemiş!
Şimdi gelmişler, 14 sene sonra, iki parti kapatma davasından sonra, ümraniye konuşmasını hatırlıyorlar!
Eski defterleri karıştıran bakkal gibi..
Ya ömer Dinçer’in konuşması.. O da bir başka saçmalık.. ömer Dinçer’in, siyasetle bir ilgisi olmadığı 1995 yılındaki bir konferansından, şimdi siyasetten men edilmesi için “gerekçe” uyduruyorlar!
Uzatmaya gerek yok. Bu iddianame iade edilmeli, hemen arkasından da başsavcı, Cumhurbaşkanı tarafından azledilmelidir!

Ali KARAHASANOĞLU / VAKİT 16/03/2008

Uzatmaya gerek yok. Bu iddianame iade edilmeli, hemen arkasından da başsavcı, Cumhurbaşkanı tarafından azledilmelidir!

İşte tüm mesele bu...

İddianamede Kuran'da var,İstiklal marşıda,kat sayı sorunuda,Rab'bimiz dahi var.
Eğer parti kapatılırsa bu kişileregöre Kur'an kurslarıda kapatılmalı,camiilerde,İHL'de okuyanalr sürgün edilmeli,'Allah' diyenlere ağır hapis cezaları verilmeli!

Halkımız ne zaman tepki vericek merak ediyorum.Susmakla olcağını sanmam.
Gerçi eylem yapılsa fitne ortamı oluşur,ne kadar faydalı olur bilemem ama bu islam düşmanlığına karşı bilemm neler yapılabilir.