AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

[Ak_Kelebek]

Araştırmacı hukukçu Mehmet Yaman, temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemelerin uluslar arası hukuk normlarına aykırı olamayacağını belirterek, Türkiye'nin bunu kendi anayasasında taahhüt altına aldığını, bu bağlamda AK Parti'ye kapatma davası açılmasını 'Akıl tutulması' olarak nitelendirdi.

“Son günlerde bazı odaklardan bir takım tüyolar almışçasına, demokrasi ve hukuk anlayışlarıyla çelişen bir takım değerlendirmeleri hatıra getiren bazı senaryoların ortaya konmaya çalışıldığına tanık olunması nedeniyle, ülke ve insanımız için çok önemli gördüğümüz bir konuda bazı saptamaları, aktarmak istiyorum” diyen Araştırmacı-Hukukçu Mehmet Yaman, Türkiye Cumhuriyeti anayasasının temel hak ve özgürlükler konusunda milletlerarası anlaşmalara tabi olduğunu ve bunu da 90. maddede düzenlediğini hatırlattı:

ANAYASA’NIN 90. MADDESİ NEYİ öNGöRüYOR?
“Bilindiği gibi anayasamızın 90/5 madde ve fıkrası; ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletler arası anlaşmalar, kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz” demekte olup, aynı maddenin 6. fıkrası da tatbikatla ilgili şu açıklamayı getirmiştir: ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletler arası anlaşmalarla kanunların, aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.”

“UYUŞMAZLIK DURUMUNDA ULUSLARARASI ANLAŞMA HüKüMLERİ GEçERLİ”
“6. fıkranın tatbikatında oluşan duraksamanın giderilmesinde dikkat edilecek unsur, temel hak ve özgürlükler alanında olması ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş bulunmasıdır” diyen Yaman, anayasamızın bu hüküm ışığında, “temel hak ve özgürlükler alanında iç hukuk sistemi ne derse desin, usulüne göre ülkemizde yürürlüğe konulan uluslar arası anlaşma maddeleri geçerlidir” dediğinin de altını çizdi.

“TEMEL HAK VE öZGüRLüKLERE ULUSLAR ARASI HUKUK BAKIŞI”
Bir takım konulardaki siyasi tutum ve davranışlarına hiç katılamayacağı iktidarın ve mecliste grubu bulunan iktidar partilerinin temel hak ve özgürlükler alanında eline yüzüne bulaştırdıkları ‘türban’ konusunda da önemli saptamalarda bulunan Yaman, Anayasamızın 90. maddesi delaletiyle ülkemizde de kanun olarak kabul edilen uluslararası sözleşmelerde geçen bazı maddeleri şöyle sıraladı:

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ
a. 27.05.1949 yılından beri, resmi gazetede ilan edilmek suretiyle, ülkemizde konun hükmünde geçerli bulunan BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 18. maddesi şöyle diyor: ‘Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, din ya da inanç değiştirmek özgürlüğünü, ya da inancını tek başına ya da topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğretim, uygulama, tapınma ve ayinlerle göstermek özgürlüğünü de kapsamı içine alır.’

b. Aynı sözleşmenin 26. maddesi ise şöyle diyor: ‘Yükseköğretim yeteneklerine göre (fiziksel yapıları, renkleri, cinsiyetleri ve harici görünmelerine göre değil) herkese tam eşitlikle açık olmalıdır.’

İNSAN HAKLARI VE ANA HüRRİYETLERİ KORUMAYA DAİR SöZLEŞMEYE EK PROTOKOLLER
Bu anlaşma 19.03.1954 yılında Resmi Gazete’de ilan edilip, o tarihten bu tarafa ülkemizde kanun hükmünde geçerlidir.
Madde 2: Devletin, eğitim ve öğretim sahasında deruhte edeceği vazifelerin ifasında, anne-babanın, çocukları için, bu eğitim ve öğretimleri, kendi dini ve felsefi inançlarına uygun olarak temin etme hakkına riayet edecektir.

HELSİNKİ SONUç BELGESİ
‘Her bireyin kendi vicdanının buyruğu uyarınca, yalnız ya da toplu olarak bir din veya inanca inanma ve onun gereklerini yerine getirme özgürlüğü vardır.”

KOPENHAG BELGESİ
“1990 yılında imzalanıp ilan edilen bu meşhur sözleşmenin iki maddesi var ki, iç siyasetimiz de, her gün tartışmalarına tanık olduğumuz bazı konularda çok açık izahlar getirmiş olup, bu konuda karşılıklı olarak yaptığımız bazı hataları gözler önüne sermektedir.”

Madde – 5/18: Hiç kimse suçun unsurlarını açık ve belirgin bir biçimde tanımlayan bir yasayla ön görülmüş olmadıkça, bir suç işlediği savıyla suçlanamaz, yargılanamaz ve suçlu ilan edilemez.

Madde – 9/4: Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, din ya da inanç değiştirme, din ya da inancını, bireysel ya da topluca, kamuya açık ya da özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve dinsel ödevlerin yerine getirilmesi yollarıyla dışa vurma özgürlüğüne sahiptir. Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve ortaklaşa kabul edilmiş uluslar arası normlarla bağdaşanlardan başka hiçbir sınırlamaya konu olamaz.

KİŞİSEL VE SİYASAL HAKLARA İLİŞKİN ULUSLAR ARASI SöZLEŞME
“15.08.200 tarihinde TBMM’nce kabul edilmiş ve pek saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer beyefendinin imzasından sonra 2002 yılında Resmi Gazete’de ilan edilen bu sözleşmenin bazı maddeleri yanında şu madde de var ki üzerinde suhuletle durulmaya değer.”
Madde – 18/1: Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, herkesin istediği dine ya da inanca sahip, ya da bunları benimseme özgürlüğünü ve herkesin ister tek tek, isterse başkalarıyla birlikte toplu olarak, kendi din ya de inancını tapınma, uyma, uygulama ya da öğretme bakımından, açık ya da kapalı biçimde ortaya koyma özgürlüğüne sahiptir.

“Anayasamızın 90. maddesinin son fıkrasına göre yukarıdaki uluslararası sözleşmeler ülkemizde kanun hükmündedir ve iç hükümlerde bunlara ilişkin aykırı hükümler varsa onlar geçerli olmayıp, yukarıdaki maddeler geçerli olacaktır.”

“ANAYASAYI İHLAL SUçUDUR VE YASAL TAKİBİ GEREKİR”
Yaman, Türkiye’nin kendi anayasasında teminat altına aldığı bu meddelerdle ilgili olarak şu değerlendirmede de bulundu: “Kendi irademizle, anayasamızda belirlediğimiz ve çağdaşlığın bir gereği bulunduğu gibi, iç hukuk hükümlerinden üstün durumda bulunan uluslar arası sözleşme hükümleri, hiçbir yorum ve değerlendirmeye mahal bırakmayacak bir biçimde açıkça gösteriyor ki, ülkemizde bayan ya da erkek, her hangi bir bireyin hangi din ya da inanç sistemine inanıyor olursa olsun, nerede ve nasıl bir mekanda bulunursa bulunsun yalnız ya da toplu olarak, inançlarının objektif verilere göre gereği bulunan tüm yaşamları, onların doğasal ve anayasal hakları olup, buna engel olmak hangi görevli olursa olsun, anayasayı ihlal suçunu oluşturur ve yasal takibi gereklidir.”

“BöYLE BİR AKIL TUTULMASI OLAĞAN DüŞüNCE ESERİ OLAMAZ”
Siyasallaşmamış, militanlaşmamış, jakobenist duygulardan arınmış demokrat bir hukuk adamının, hangi siyasal anlayışa gönül vermiş olursa olsun, bu hükümlerden aynı anlamı çıkaracağını belirten Yaman, “İki kişiden birisinin oyunu alarak iktidar olmuş bir partinin kapatılması için atılacak adımda, bir hukukçunun çok tutarlı ve genel geçer kurallara uygun ve bilimsel gerekçeleri bulunması gereklidir. Zaten uluslararası sözleşmelerle de garantiye alınmış temel hak ve özgürlüklerle ilgili bazı deyimlerin Anayasamıza da (10 ve 42. maddelere) eklenmesi ülkemizde fırtınaların koparılmasına bir neden olamaz. Böyle bir akıl tutulması, olağan düşünce eseri olarak görülemez. Bir takım körolası kaprislerimiz uğruna bir birimize dünyamızı dar etme eylemlerimiz, biz insanlara doğa tarafından verilmiş bir hak olamaz” diye konuştu.

“LüTFEN CİDDİ OLALIM”
Yaman’ın, AK Parti’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne açılan dava ile ilgili olarak da şu ilginç tespitte bulundu: “özel konuşmalarda sık sık siyasal bir iradi zafiyet göstermekle suçlandığını gördüğümüz mevcut iktidar, zaten tarihin mezarlığında yerini alacakken bu iktidarı, edinebildiğimiz bilgilere göre zaaflarıyla birlikte daha güçlü hale getirme senaryolarına yarayacak, bilinçsiz, bilimsel, verilerden yoksun iddialara dayandırılmış ve hukuksallığı tartışılabilecek bir iddianame, doğrusu yansız ve kendini hukuka adamış aydınlar tarafından hiç de şık görülmemektedir. Lütfen taşıdığımız bürokratik ve toplumsal misyonumuzun bize duyarlılıkta, kendimize güvende ve görevimizin gerektirdiği ciddiyette, saygınlıkta bulunalım. ülkemizin geleceği üzerindeki kabusları dağıtmak, hepimizin görevidir. Aldığımız hava ortaktır. Yediğimiz ekmek ortak paylaştığımız nesnedir. Tarihsel sorumluluğumuz hepimizi kapsamaktadır.”

(Engin Kaşdaş-habervaktim)