03-19-2008, 22:43 | #1 |
“İşgale Beyni ile Direnen Bilge ve İşgale Vicdanı ile Direnen Leydi”
“İşgale Beyni ile Direnen Bilge”
Tekerlekli sandalyede bir bilge… Mücadelenin beyni. Dünya üzerinde sağlıklı bir vücudu ve fakat kafatası boşluğunda taşıdığı organı bir türlü çalıştıramayan insanlar ordusunun olduğunu düşünürsek, Şeyh Ahmed Yasin’in tutmayan vücudunun üzerinde taşıdığı paha biçilemez hazinenin yokluğunu daha bir şiddetli hissetmeliyiz. Ölmeden mezara girmiş gibi hisseden ihtiyarlarımıza baktıkça, Şeyh’in ilerlemiş yaşı ve rahatsızlığına rağmen direniş şuurunu kaybetmeyişine imrenişimiz ne denli artmalı sizce? “Eline silah alamayacak durumdaki bir insan neye nasıl direnebilir?” diye soruyorsanız, dönüp bir bakın Ahmed Yasin’in hayatına. Bir bakın söz nasıl bir silahtır? Sözlerinizle bir ‘HAMAS’ta siz kurabilir misiniz? Bir direnişi tetikleyebilir misiniz, bir intifada ateşleyebilir misiniz? Çocuklarınıza/mıza, öğrencilerinize/mize, kardeşinize/mize söz geçiremeyen siz ve biz sözlerinizle/mizle bir ordu kurabilir misiniz/miyiz? Direnişin ayakları olmak kolaydır, başı olmak zor… siz/biz bir baş olabilir miyiz? Bu yolda neyimizi feda edebiliriz? Acziyet tutmayan azalar mıdır, yoksa aciz olan dimağlar mıdır? “Bir aciz ihtiyardan ne istediler?” dedi bazıları İsrail füzeleri tekerlekli sandalyesini hedef aldığında. Gafletin perdelediği gözlerde “bir aciz ihtiyardı O”. Bilseler Siyonist İsrail için en tehlikeli silahtı O. İşte bu yüzden, tam da bu yüzden bir kurşunla değil, bir füzeyle kast ettiler canına. Potansiyel bir tehlikeydi soluk alıp verdiği her an Siyonist İsrail devleti için. Bir tek İsrail ve Filistin biliyordu O’nun nasıl tehlikeli bir silah olduğunu. Ey “Şeyh Ahmed Yasin yolun yolumuz” diyenler! Dilinizin namlusunu boş bırakmayın, sözleriniz kurşun olsun zulme, Sesiniz bölük bölük ordular olarak dönsün size! Ahmed Yasin’in vasiyetini bir an olsun unutmayın. “SESİNİZİ DEĞİL SÖZÜNÜZÜ YÜKSELTİN!” “İşgale Vicdanı ile Direnen Leydi” Rachel Corrie… İmtiyazlı beyaz bir ABD vatandaşıydı. Vicdan denilen şey ne menem bir şeydir ki, ülkesinde ve hatta dünya çapında kendisine sağlanan imtiyaz ona ne mutluluk nede huzur sağlıyordu. 23 yaşındaydı henüz, yaşıtları gibi aklı bir karış havada değildi. Ekrandan izlediği görüntülere duyarsız kalamamış, ateş hattındaki Filistin halkına destek vermek üzere soluğu Filistin’de almıştı. Rachel annesine yazdığı mektuplarda hep, kendisinin sahip olupta Filistin halkının sahip olamadığı imtiyazları kıyaslıyor, belli ki bundan bile utanıyordu. Okuduğum mektuplarda “biliyorum ki buldozerler beni ezmez, çünkü ben bir ABD vatandaşıyım” diyordu. Kendisine sağlanan imtiyazları Filistin halkının yanında olarak, gücü yettiğince onların zarar görmesini engellemek için kullanmaktı amacı. Vicdanı ancak böyle rahatlayacaktı. Yanıldı Rachel… Bilmiyordu, Siyonist İsrail beyaz bir ABD vatandaşı olmasından çok safını kimden yana belirlediği ile ilgileniyordu. Müslüman değildi Rachel Filistin halkı gibi veya Arap değildi. İsrail’in müttefiki ABD’nin vatandaşıydı. Kim olduğundan çok nerde durduğu önemliydi İsrail için ve Filistin halkına reva görülen zulümden payına düşeni alacaktı durduğu yerin diyetini ödercesine. Siyonistler İsrail terör devletinin kurulabilmesi için Almanya’da sakat ve yaşlı Yahudi halkını Hitler’in katletmesine fırsat vermemişmiydi? Amaca ulaşmak için her yol mübah değimliydi Siyonist zihniyetinde? Savaşın ahlakını yerle bir etti buldozerler, bir Rachel ve binlerce Filistinli’yi katlederek. Şeyh Ahmed Yasin… Rachel Corrie… Biri davanın ve imanın, Biri vicdanın sesi… Susmadı… Hala yankılanıyor… Ebrar Pınar KARA -Kudüs Yolu kudusyolu.com
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|