AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

[Ak_Kelebek]

AK Parti kendisini hedef alan ve ne içeride ne de dışarıda kabul gören kapatma davasına karşı bir anayasa değişikliğine gitmeli mi? İlk bakışta, kendilerine yarayan bir değişiklik pek centilmence görünmüyor. Kimileri, partinin kapanmayı hiç hak etmemekle birlikte böyle bir yola başvurmamasını; yapacaksa büyük bir demokratik paketi gündeme getirerek anayasayı tümden değiştirmesini öneriyorlar.

Bir başka öneri ise partinin olan bitene hiç aldırmaması, kendi yolunda ilerleyip savunma dahi yapmaması...

Radikal’den İsmet Berkan dün bütün ihtimalleri içeren bir yazı yazdı. Berkan şöyle diyor:

‘Değişiklikten kasıt, Anayasa Mahkemesi’ndeki kapatma davasından Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurtaracak bir düzenleme. Ve bence hayır, AKP bunu yapmasın...

Eğer bizim hukuk düzenimiz AKP gibi bir partiyi, son beş-altı yılda verilmiş 100-150 demeç ve çoğu akim kalmış bazı girişimler yüzünden kapatacaksa, bu ‘kaçınılmaz’sa, o zaman o hukuk düzeni demokrasiye izin vermeyen bir hukuk düzenidir ve onunla topyekûn bir mücadele gerekir. Tek başına Anayasa’nın 68 veya 69. maddesini değiştirmek ne derde deva olur, ne de kalıcı bir etki yaratır... Eğer sonuç, neredeyse herkesin beklediği gibi partinin kapanması yönünde olursa, Türkiye’yi demokratikleştirme, hukuku demokratikleşme çabaları çok ama çok büyük bir meşruiyet kazanacak, ciddi bir kamuoyu desteğine sahip olacaktır.

Yok eğer parti kapatılmazsa, o zaman AKP, Anayasa’da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın kapatma davası açmasını zorlaştıran değişiklikleri mutlaka yapmalıdır.’

Bu görüşler üzerinden tartışalım.

AK Parti’nin bir değişiklik yapmaksızın iyi bir savunmayla sonucu beklemesi ideal bir fikir gibi görünmektedir. Ancak bu ideal durumun bazı küçük mahzurları bulunuyor. Berkan’ın iddiası veri kabul edilirse, yani ‘herkesin beklediği gibi parti kapanırsa’; AK Parti belki arkasına büyük bir destek alacaktır ama o gün liderinin siyasi yasaklı olma ihtimali yüksek olacaktır. Bu durum da AK Parti’ye yönelik desteği belki artıracak olsa bile kabul etmek lazım ki, siyasi yasaklı bir liderin öncülüğünde anayasa değişikliği Türkiye şartları için fazla tartışmalı bir proje olacaktır.

Ayrıca, kapatılmış ve dolayısıyla -hukukiliği tartışmalı bile olsa- yasaklanmış bir liderin yönetimindeki partinin demokratik projelere öncülük etmesi daha derin ve sarsıcı tartışmalara davetiye çıkarabilir.

Üstelik iddianamenin izlediği stratejiden ve yasaklanması istenen milletvekili sayısından anlıyoruz ki, AK Parti’nin sadece kapatılması değil anayasayı değiştirecek gücün de altına inmesi planlanıyor. Yani, kapatma kararı çıkarsa yüksek ihtimalle sadece lideri değil aynı zamanda çok sayıda vekili de yasaklanarak iktidar partisi anayasa değişikliğinden temelli uzaklaştırılacaktır.

Türkiye’nin köklü, kapsamlı ve yıllardır yaşanan sorunların çözümünü hedef alan, bunların hiçbirini dışarıda bırakmayan anayasa değişikliğine şüphesiz ihtiyacı vardır. Zaten Erdoğan da topluma söz vermiş ve bu istikamette ilk adımları da atmıştır. Kaldı ki bugün karşı karşıya bulunduğu kapatma problemini de ‘sivil anayasa’ girişiminden bağımsız değerlendirmek mümkün değildir.

Erdoğan bu sözünü er ya da geç yerine getirmelidir.

Ancak, bugün masa üzerindeki seçeneklerin en mantıklısı ve garantilisi öncelikle AK Parti’nin hayatiyetini sürdürmeyi garantileyen bir anayasa değişikliğidir. Evet, belki çok centilmence değil ama kimse kapatma davasının da öyle olduğunu iddia edemez.

Yine de gerekçesi ve nedeni ne olursa olsun parti kapatmanın zorlaştırılması demokratik bir adımdır da. Anayasa’nın 68 ve 69. maddelerinin değiştirilmesi suretiyle parti kapatmanın AB kriterlerine bağlanması Türkiye’nin önemli bir sorununu tarihe gömecektir.

Asıl sorun, bu anayasa değişikliğinin referanduma gidip gitmeyeceğidir. Bir başka ifadeyle MHP’nin, ama özellikle CHP’nin maksadını aşan bir halk oylamasına dönüşmemesi için anayasa değişikliğini destekleyip desteklemeyeceğidir.


Mustafa Karaalioğlu
Star