![]() |
#1 |
![]() CHP Genel Başkanı, partisi tarafından bir TV kanalına verilen dört milyon dolar konusunda, tam bir sessizlik içinde...
İşine gelmeyen konularda, sessizleri oynamak; soruları duymamak, medyadaki yayınları görmezden gelmek, yahut Onur Öymen’in yaptığı gibi söylediklerini inkâr etmek (Bu konuyu ayrı bir yazıda ele alacağız); bazıları için bir taktik, bir yöntem olabilir. Ama herkesin gözüne batan gerçekleri, saklamakla veya yok saymakla bir sonuç alamazsınız!.. Sayın Baykal, partisinin kasasından bir medya organına aktarılan milyon dolarlarla ilgili tartışmalar karşısında sessiz ve duyarsız. Ama aynı Baykal, dün TBMM’nin üstelik, siyasi polemiklere girilmemesi gereken, açılış yıl dönümüne mahsus özel oturumunda; iktidarı, “Devlet parasıyla yandaş medya satın almak”la suçladı... Burada CHP lideri tam bir çelişki içinde... Acaba Deniz Baykal, TMSF’nin elindeki televizyon kanallarının ihale usulü ile satılmasını, alan şahıslara göre mi değerlendiriyor? Yani mesela Sayın Aydın Doğan Star televizyonunu alınca normal karşılıyor da; Sayın Ahmet Çalık ATV’yi satın alınca mı yanlış buluyor? İkisinin satışı arasında ne fark var peki? Herhalde sadece, Sayın Baykal’ın yaklaşımındaki çifte standart var!.. Doğrusunu söylemek gerekirse, Baykal’ın son zamanlardaki tavırlarını tecrübeli bir siyasetçiye yakıştıramıyorum. Giderek sanki bir tükeniş içinde! Dün Meclis’te yaptığı konuşma çok yadırgatıcı idi. Özel oturumda, sanki bir parti mitingindeymiş ya da güvenoyu alacak bir hükümetin programı üzerinde konuşuyormuş gibi geldi. Malum konuşmayı, günün anlam ve önemi dolayısıyla dün TBMM’nin dinleyici localarında oturan Ankara’daki diplomatik misyon temsilcileri de çok yadırgamış olsa gerek... Baykal, Nisan 2007’de, Anayasa Mahkemesini bizzat ve açıkça tehdit ettiğini unutarak, dün Meclis kürsüsünden şu cümleyi sarf edebildi: “Yüksek Yargı Organlarımıza baskı yapmaya yeltenenler var...” CHP liderinin konuşması her yönden dökülüyordu gerçekten! Sırf Padişaha ve halifeye çatabilmek için, tarihî gerçekleri saptırmanın yanında; Türkiye’nin üye olduğu veya olmaya çalıştığı günümüzdeki uluslararası ve devletler üstü kuruluşların, kendi müktesebatı çerçevesinde yaptıkları meşru faaliyetleri de çarpıttı. CHP yöneticileri işine gelmeyen her şeye şaşı bakıyorlar... Türkiye’nin de 1950 yılından beri üyesi olduğu ve kuruluş gayesi demokrasiyi korumak olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin; parti kapatılmasıyla ilgili bildirisini, içişlerimize müdahale diye sunuyorlar. Bu yaklaşım tam bir siyasi ajitasyondur. Aynı şekilde Türkiye’nin üye olmaya çalıştığı AB yetkililerinin, Kopenhag Kriterleri ve Venedik Komisyonu hükümleri çerçevesinde yaptıkları uyarılara da tepki gösteriyorlar. Çünkü CHP yönetimi, seçim sandığında başa çıkamadıkları AK Parti’nin bir hukuk darbesi ile bertaraf edilmesini istiyor!.. İsmail Kapan/TÜRKİYE...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|