![]() |
#1 |
![]() 4 Ağustos günü Meclis’teki yemin töreninde Ahmet Türk ve Sırrı Sakık’ın, bazı DTP’li vekillerle MHP lideri Bahçeli’nin yanına gidip elini sıkması olayı, kamuoyu gündeminde daha epey süre kalacak. Nasıl olduğu, DTP’lilerin niçin yalnızca Bahçeli’nin yanına gittiği enine boyuna tartışılacak. El sıkışma sırasında konuşulan iki cümlelik ifade, belki yıllarca hatırlanacak. Bunların Türk siyasi hayatına neler getirdiği konusu her yönü ile irdelenecek. Bu adımın MHP’nin çizgisinden mi saptığı yoksa, DTP’nin PKK çizgisinden mi uzaklaştığı çok ama çok tartışılacak. Bunlarla ilgili yazılıp çizilenleri hepimiz takip ediyoruz. Tokalaşmanın iyi mi, kötü mü olduğunu da tartışmıyorum. Sadece geçmişe dönüp bakmak istiyorum. Bu noktaya nereden geldiğine bakmak istiyorum. Bu gelişmeler, 12 Eylül ihtilalinden sonra gençliğin biraz da ironi ile gündemine sokulan “savaşma seviş” sloganının 2007 versiyonu mu olacak? Bunu zaman gösterecek. Bütün bu tartışmalara girmeyeceğim. Üzerinde durmak istediğim nokta daha başka. Yemin sonrasında Ahmet Türk ve Sırrı Sakık gazetecilere, tokalaşma olayı ile ilgili bilgi verirken, kullandıkları ifade kafama takıldı. “Daha önceden planlanmış bir sahne değil”, “Kendiliğinden gelişen” şeklinde söylenen sözler ne kadar gerçeği yansıtıyordu? Gerçekten kendiliğinden gelişen bir sahne mi idi? Öyle mi değil mi gelin biraz gerilere gidelim. DİYARBAKIR TÜRKEŞ’İN GİREMEDİĞ KENT OLMUŞTU 1975 yılının yaz ayları… MHP lideri Alparslan Türkeş, Başbakan Yardımcısı olarak Diyarbakır’a gidecek. Uçak, Diyarbakır Havaalanı’na iner. Sol fraksiyonlar, Ankara’dan ayrılmadan önce Türkeş’in “Küçük Moskova’ya gidiyorum” dediği yolunda iddialar ortaya atarlar ve kentte yaşayanları galeyana getirirler. Diyarbakır savaş alanına döner. Türkeş, sonunda şehir merkezine gitme yerine aynı uçakla Ankara’ya döner. Olaylar akşama kadar devam eder. Yüzlerce işyeri tahrip edilir. 2 kişi olaylar sırasında can verir. Aradan 25 yıl geçer. Bu kez MHP’nin başında Devlet Bahçeli var. MHP’nin kaptan koltuğundaki isim, yine “Başbakan Yardımcısı” görevini yürütmektedir. Tarih 5 Eylül 2000. Uçağın rotası yine Diyarbakır’ı gösteriyor. MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’yi havaalanında HADEP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik karşılıyor. İl Özel İdare Müdürlüğü binasında Bölgesel Kalkınma Planı Uygulama Toplantısı yapılmakta. Oturumu Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli yönetmektedir. Kürsüde MHP’li bakanlar Enis Ösküz, Faruk Bal, Osman Durmuş, Koray Aydın, Ahmet Tanrıkulu da var. Havaalanında heyeti karşılayan Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik, toplantıda bölgenin kalkınmasına ilişkin hazırladığı 8 sayfalık bir rapor sunar. Raporunu okuyan Çelik, Bahçeli’den alkış alır. Çelik de bu alkışa karşılık, toplantı sonunda bir demet çiçekle Bahçeli’ye jestte bulunur. 2000 Eylülünde yaşanan bu çarpıcı gelişme, tek başına kalmaz. MHP ile DTP yönetimi arasında iki türlü diyalog hep devam etti. Biri açıktan negatif diyalog oldu. Muhatabı Erdoğan görünse de Bahçeli’nin Erzurum’da “ip atması” olayı bu çerçevede idi. Diğeri ise pozitif diyalog: Sırrı Sakık’ın, “Bahçeli Türkiye için bir şans”, “MHP lideri, Baykal’dan daha uzlaşmacı” demesi, MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır’ın da geçtiğimiz yıl Nevruz kutlamaları öncesinde verdiği mesaj bu yolda sarfedilmiş sözlerden oldu. Şandır’ın, 18 Mart 2006’da DTP yöneticilerine seslenerek, “Nevruz’u birlikte kutlayalım. 21 Mart’ta Diyarbakır’da olacağım. Davet bekliyorum” tarzındaki sözleri Meclis’te kendiliğinden gelişen tokalaşmanın kaldırım taşlarını döşemedi mi sizce? Ya 14 Mayıs 2006’da MHP Diyarbakır İl Kongresi’nde yaşananlara ne demeli? Bir dönem Kürtçe şarkıya bile tahammül edemeyen MHP tabanı, nasıl oldu da il kongresinde Kürtçe konuşulmasına zemin hazırladı. Hem de konuşan sıradan bir delege değildi. İl Başkanı Abdullah Arzakçı, “salonda Türkçe bilmeyenler vardı” gibi bir gerekçe ile konuşmasının bir kısmını Kürtçe yaptı. Bu kongrenin Divan Başkanlığı koltuğunda ise MHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Şefkatli oturuyordu. Aynı yılın başlarında DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın katıldığı bir toplantıda, Kürtçe türkü dinleyip eşlik etmesini, Türk milliyetçiliği adına eleştirenler; aradan birkaç ay geçtikten sonra Diyarbakır İl Başkanı'nın bu tutumu karşısında sesini çıkarmadı. Bahçeli’nin, daha sonra 22 Temmuz seçimleri arefesinde parti yönetimine verdiği, “Seçmenden Kürtçe oy isteyin” talimatı da, Meclis’teki tokalaşmanın kaldırım taşı değildi de neydi sizce? Gelinen tablonun iyiliği ya da kötülüğüne dair bir yorum yapmadım. Sadece takip edilen güzergahı gözler önüne koymaya çalıştım. Bugünkü tablo umarım hepimiz için hayırlı olur.
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() paylaşım için sağol
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|