03-30-2008, 09:25 | #1 |
Kayasu için açılan dava Yalçınkaya için de açılmalıdır!
Size bir YargıtayCeza Genel Kurulu kararı aktaracağım.
“Sanık tarafından yazılan, iddianame başlığını taşıyan 28.03.2000 günlü belgede” Yazının girişidir diye, jet hızıyla geçmediyseniz, bir husus dikkatinizi çekmiş olmalı.. Nedir o? Kararda âtıfda bulunulan “belge” bir iddianame... Ve doğal olarak da iddianamenin hazırlayıcısı olan kişi savcı olduğuna göre; savcı da sanık! Kafanız karışıyor; değil mi?.. Biraz sonra konu netleşir, panik yapmayın.. Biz de açık açık anlatalım konuyu.. Evet, yanlış anlamadınız, suç konusu olan eylem; “iddianame hazırlamak”.. Sanık da “iddianameyi hazırlayan savcı”! “İddianame hazırlamak, savcının görevi zaten.. İddianame hazırladığı için bir savcıya dava açılır mı?” diye tereddüt etmeyin. Kararı; tarihi ve numarasıyla vereceğim. 16.04.2002 tarihli, 2002/9-96 Esas ve 2002/234 Karar sayılı, ceza konusunda en üst daire olan, Ceza Genel Kurulu’nun bir kararı bu.. Konu ne? TSK’ya hakaret. Sanık kim? SacitKayasu. Sanığın görevi ne? Adana Savcısı. Eylem ne? 12 Eylül Darbesi’ni yapan bazı paşalar hakkında hazırlanan iddianamedeki bazı ifadelerle, TSK’ya hakaret etmek.. Sonuç ne? Savcının mahkûmiyeti.. Savcılıktan ihracı.. “SacitKayasu’nun maruz kaldığı muamele doğru mudur, değil midir” tartışmasını bir kenara bırakalım. Konuya teorik olarak yaklaşalım. Karardan çıkaracağımız en önemli sonuç şu: Demek ki savcılar da suç işlermiş! Hem de, vazifeleri olarak addedilen iddianameyi hazırladıkları için dahi mahkûm edilebilirlermiş!.. Peki Abdurrahman Yalçınkaya için aynı yargılama yapılamaz mı? Pekâla yapılabilir. Bu; tamamen AKParti’nin dik duruşuna bağlıdır. Bu işin hukuki anlamda takibini yaparlarsa, iddianamedeki yanlışlar/çarpıtmalar/gazetelerin yalan haberlerinin maksatlı olarak toparlanmasını tek tek belirtip ve özellikle de Başbakan için yapılan hakaretleri, Cumhurbaşkanı’na yapılan saygısızlığı net olarak ortaya koyarlarsa, bence Abdurrahman Yalçınkaya için de dava açılması ve mahkûmiyet kararı verilmesi pekâla mümkün.. Tabiî böyle bir girişim halinde de, Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davasını sürdüremeyeceği, her türlü izahtan vareste.. Bakın; Savcı SacitKayasu’nun hazırladığı iddianame sebebiyle mahkûm edilmesine yönelik kararda, ne gerekçeler var: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik olarak kendi milletine karşı silah kullanmaktan çekinmeyen, hukuk devletini ortadan kaldırmaya çalışan, bu amaçla elindeki gücü kötüye kullanan bir kurum olduğu yolunda saptamalara yer verildiği, bu saptamaların ise eleştiri boyutunu aşarak aşağılayıcı ve küçültücü değer yargısı taşıdığı anlaşılmaktadır.” Demek ki neymiş? TSK için, “kendi halkına silah kullanmaktan çekinmeyen”, “hukuk devletini ortadan kaldırmaya çalışan”, “elindeki gücü kötüye kullanan” ifadeleri, eleştirinin sınırlarını aşan ve suç niteliğindeki ifadelermiş! Peki, YargıtayBaşsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu kapatma davası iddianamesinde, AKParti hükümetine benzer suçlamalar yapılmıyor mu? Fethullah Gülen, iddianame hazırlanmadan bir hafta önce beraat ettiği halde (Aslında bizim için önemli olan beraat etmesi değil, mahkûmiyetinin olmaması. Bir kişi hakkında mahkûmiyet kararı yoksa, masumdur, suçlu ilan edilemez.) “kaçak” diye nitelendirilmesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bu kişiye yardımcı olduğu şeklinde bir nitelemede bulunulması, apaçık bir hakaret değil midir? TSK’yı, “Hukuk devletini ortadan kaldırma” ile suçlamak suçtur da, AKParti hükümetini “Laik devleti ortadan kaldırmakla” suçlamak serbest midir? Suç ise, ikisi de suçtur! Sacit Kayasu yargılandı ise, Abdurrahman Yalçınkaya da yargılanmalıdır. SacitKayasu’nun, “12 Eylül darbesi sebebi ile bazı paşaların darbe suçundan yargılanmasını” istemesi TSK’ya hakaret ise, Abdurrahman Yalçınkaya’nın “TBMM’nin, Anayasa’da öngörüldüğü şekilde toplanıp, Anayasa ve kanun değişikliği yapmasını laikliğe aykırı bir tavır” olarak yorumlaması da, TBMM’ye ve hükümete hakarettir! öyle değil mi? Sacit Kayasu, “Darbe yapılarak hukuk devleti ortadan kaldırılmak istendi” deyince suç oluyor da; Başsavcı, “Laik Cumhuriyet hiç olmadığı kadar tehlikededir. çünkü karşı devrimci unsurlar, bugün marjinal unsurlar değil, iktidardırlar.” deyince suç olmuyor mu? 12 Eylül’ün gerçekten bir darbe olduğu, Kenan Evren ve bazı paşaların darbe suçundan zaten yargılanmaları gerektiği konusundaki görüşlerimi hiç aktarmama bile gerek yok. Gerçekten suç işleyenler için hazırlanan bir iddianame gerekçe gösterilerek bir savcı mahkûm ediliyorsa, gazete küpürlerini delil diye gösterip Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMMBaşkanı, milletvekilleri ve belediye başkanları için suçlama yapan savcı, haydi haydi mahkûm edilebilir. önemli olan, AKParti’nin bu konuda ısrarcı olup olmamasıdır.. AKParti ısrarcı olup, SacitKayasu örneğini ortaya koyduğunda, Yalçınkaya’nın yargılanmaması mümkün değildir.. Sadece yargılanması değil, benzer ifadeler sebebi ile, mahkûmiyeti de kaçınılmazdır! Ali Karahasanoğlu - Vakit 30 Mart 2008 Pazar
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-13-2008, 17:44 | #2 |
Kayasu için açılan dava Yalçınkaya için de açılmalıdır!
Savcı Ferhat Sarıkayayı yıpratan çevrelerin ne kadar aymazlık içinde olduğu da bilinen bir gerçektir. Şemdinli dosyasının tekrar açılması gerekir. Bu ülkede kimse dokunulmaz değildir. Buna Büyükanıt da dahildir. Ferhat Sarıkaya, yıpratılırken ses çıkarmayanlar, Yargıtay Başsavcısı Yalçınkayanın yıpratılırken ses çıkarması da düşündürücüdür.
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|