![]() |
#11 |
![]() 1. İbrahim as. Örneğinden Almamız Gereken Üç Misyon :
Birincisi: Onlardan (Allah’a şirk koşanlardan) ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinden beri olmak (yüz çevirmek). İkincisi: Onları reddetmek. Üçüncüsü: Onlar tek olan Allah’a inanıncaya kadar düşmanlık ve buğzu başlatıp sürdürmek, bunu ebedi olarak açıkça ve üst seviyede söyleyerek ilan edip açıklamak. İşte bu, kendileriyle kavimleri arasındaki ilişkiyi kesmede en ileri bir derecedir. Buna ilaveten, ebedi bir düşmanlık ve buğzun başlamasındaki yegane sebep, küfrün ta kendisidir. Eğer onlar bir tek olan Allah’a inansalar, bunların tamamı aralarında son bulur.[1] İbrahim as.’ın babası için istiğfar etmesine gelince, o daha babasını davetteki ilk dönemindeydi. İbrahim as. babasının şirk üzere ısrar etmesini beklemiyordu. Ve zaten sadece onun için hidayet temenni ediyordu. Cenab-ı Hak: “İbrahim’in babası için istiğfarı, ona söylediği bir vaadden dolayı idi. Babasının Allah’ın düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca ondan uzaklaştı. İbrahim cidden çok niyaz eden ve çok halim selim bir insandı.”[2] Buyurmaktadır. İbrahim as. babasından beri oldu, yüz çevirdi. Tıpkı Nuh as.’ın hanımından ve oğlundan beri olduğu ve Rasûullah Sallahu Aleyhi Vessem’in en yakın müşrik akrabalarından yüz çevirip beri olduğu gibi. Üstad Seyyid Kutub bu ayeti-i Kerimelerin tefsirinde şöyle diyor: “Müslüman, İbrahim as.’ın kıssasına bakarken O’nun asıl bir nesebi olduğunu, uzun bir geçmişinin bulunduğunu ve hayatının zaman boyunca uzanıp gelen güzel bir örnek olduğunu görür. Sadece İbrahim as.’ın inancı konusunda değil; bilakis karşılaştığı tecrüberinde de bunu görür. Neticede müslüman, O’nun büyük bir tecrübe birikimi olduğu şuuruna varır ki, bu birikim kendi şahsi tecrübe birikiminden ve içinde yaşadığı neslin tecrübelerinden daha da büyüktür. Bu taife Allah’ın dinine inanarak zaman boyunca uzanıp gelirken O’nun koruyuculuğunda ve himayesindedir. Bazen olur ki müslüman yaşamakta olduğu olayın aynısı daha öncede geçmiştir. Bazen de bu taifenin tecrücbesi öyle bir kararda son bulur ki, o kararın aynısını ve bu tecrübeyi bugün herhangi bir müslüman da elde etmiştir. Çünkü yeni veya ilk defa ortaya çıkan bir şey değildir. Ve mü’minlere meşakkat veren bir külfet de değildir... Sonra müslümanın uzun ve geniş bir ümmeti vardır ki kendisiyle inancının düşmanları arasında irtibatlar yeşermeye başladığında, o, bu ümmetle birlite akidede buluşur ve o akideye döner. Çünkü müslüman, bu yüce, geniş, derin, köklü, pek çok dalları olan tam ve mükemmel gölgeli ağacın bir dalıdır. Öyle bir ağaç ki ilk müslümanlar bu ağacı dikti... İbrahim de, (as.)...”[3] İşte iman, muttakilerin imamı olan İbrahim as. ile, şekli en çirkin bir hale döndürülmüş olarak helak olanlardan babası Âzer’in arasını, işte böyle ayırdı. Ebu Hureyre’den, radıyallahu anh, gelen bir rivayete göre Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurudu: “Kıyamet günü İbrahim babası Âzer ile, yüzünde korku ve toz toprak olduğu halde karşılaşır. Ve İbrahim ona der ki: Ben sana, bana asi olma demedim mi? Babası da O’na der ki: Bugün sana isyan etmeyeceğim. İbrahim der ki: Ey Rabbim, muhakkak, insanların haşrolunduğu günde beni rezil etmeyeceğini bana vaad ettin. Peki, uzaklaştırılmış (rahmetten kovulmuş) babamın rezilliğinden daha büyük rezillik mi var? Bunun üzerine Cenab-ı Hak da buyurur ki: “Ben Cennet-i kafirlere haram ettim.” Sonra İbrahim’e denilecek ki: Ey İbrahim, ayaklarının dibinde ne var? O da bakar ki kesilmiş, pisliklere bulaşmış bir hayvan. Derken o hayvan sırt kısmından tutulap Cehennem’e atılır.” [4] Hafız İbn-i Hacer diyor ki: “İbrahim bin Tahman’ın rivayetinde ise; Cenab-ı Hak İbrahim’in babasını İbrahim’den alır ve O’na; “ey İbrahim baban nerede?” diye sorar. O da: “Sen onu benden aldın” der. Cenab-ı Hak da “aşağıya bak” der. O da bakar ki bir kurt, leş kokulu ağzıyla toprağı karıştıryor, pis salyaları etrafa dağılıyor.” Ve Eyyub’un rivayetinde ise; “Cenab-ı Hak İbrahim’in babasını ayıı şekline koyar. İbrahim de o leşin pis kokusundan nefret ettiğinden parmaklarıyla ayının burnundan tutar. O anda Cenas-ı Hakk O’na, “Ey kulum, o senin babandır” der. İbrahim de “senin izzetine yemin olsun ki bu benim babam değildir, der.” Said’in rivayet ettiği hadiste de: “Cenab-ı Hak onun şeklini çok kötü bir surete çevirir ve kokusu ise iki tane sırtlan suretinde etrafa yayılır. İbn-i Münzir de bu son veche şunu ilave eder: İbrahim babasını bu şekilde gördüğünde ondan yüz çevirir ve der ki, sen benim babam değilsin.” Hafız İbn-i Hacer devamla der ki: “Deniliyor ki, babasının suretinin böyle değiştirilmesindeki hikmet; İbrahim’in kendisi dahi ondan nefret etmesi ve kendi suretinde Cehennem’de kalıp bundan İbrahim’de bir üzüntü bırakmaması içindir.”[5] İbrahim ki, Halilür Rahman olduğu halde, Kıyamet gününde babasına hiçbir fuayda sağlayamıyorsa, onu ebedi olarak Cehennem ateşinde yaanmaktan kurtaramıyorsa!.... Cenab-ı Hak İbrahim’in lisanı üzere şöyle buyuruyor: “Ne peygambere ne de mü’minlere akrabaları bile olsa, onların Cehennem ehli oldukları muhakkak meydana çıktıktan sonra müşrikler için istiğfar etmeleri doğru ve caiz değildir.”[6] Peki bazı insanalar ne oluyor ki, evliyaların ve salihlerin kabirlerini ziyaret için izel olarak seyahatlar yapıyorlar, o kabirlerin etrafında tavaf ediyor, o kabirler için kurban kesiyor ve Allah’tan başka hiç kimsenin günün yetmeyeceği şeyleri ölülerden istiyorlar. Kabirlere tapanlar, duanın da bir ibadet olduğunu ve sadece Allah’a yapılacağını unutuyorlar. Allah’ın Nebileri ve evliyaları ise hiç kimseden herhangi bir zararı gidermeye malik değildir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “De ki: Allah’tan başka ilah oldukları zannetiğinizi çağırın. Onlar, sizden bir zararı gidermeye ve değiştirmeye güç yetiremezler. Gerçek şu ki, onların o taptıkları da Rabb’lerine –hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar. O’nun azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.”[7] Şunu söylemek de çok yerinde olacaktır. Muhakkak Kureyş müşrikleri Allah’a inanıyorlar ve putların kendilerini Allah’a yaklaştırdıklarına inanıyorlardı. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “...O’ndan başka mabud edinenler; “biz bunlara ancak bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz” derler.”[8] Muhakkak ki Allah’ın indindeki mes’uliyet tektir ve her nefis kazancına göre rehindir. Ahiret’teki kurtuluş mihveri ise; Peygamber as.’ın getirdiği üzere sahih bir iman ve imanın gereği salih amel iledir. Yoksa şahıslara, evliya ve Enbiyalara ibadette değildir. Şefaat ise, ancak Cenab-ı Hakk’ın izniyle olur. Müşrikler küfürleri üzeri ölürlerse, Allah onları bağışlamaz ve hiçbir şefaatçının şefatı da asla fayda vermez.[9] -------------------------------------------------------------------------------- [1] Edvau’l-Beyan, c.8, s.138; M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s.162. [2] Kur’an-ı Kerim: Tevbe, 9/113. [3] Seyyid Kutub, Fi Zilalil Kur’an, c.2, s.62. [4] Buhari Sahih’inde rivayet etmiştir. Fethü’l Bari, 7/197, El-Ebad (uzaklaştırılmış) babasının sıfatdır. Çünkü Cenab-ı Hak’dan (Rahmetten) çok çok uzaktır. Ve denildi ki, o helak oldu da onun için ona bu sıfat verilmiştir. [5] Fethu-l Bari, c.10, s.115 ve c.7, s.197; M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s.165. [6] Kur’an-ı Kerim: Tevbe, 9/113 [7] Kur’an-ı Kerim: İsra, 56,57. [8] Kur’an-ı Kerim: Zümer, 39/3. [9] M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 166, 167. |
|
![]() |
![]() |