|
![]() |
#1 |
![]() 1. Safa İle Merve Arasında Sa’yin Önemi :
Kabe yakınında, iki tepe olan Safa ve Merve arasında sa’y; Allah tarafından Hz. İbrahim (a.s.)’e bildirilen hac ibadeti amellerinden biridir. Ancak müşrikler cahiliyyede, Safa ve Merve tepesine iki büyük put koymuşlardı. Birinin adı, Es’af diğerinin ise Naile idi. İslam’dan önceki hac geleneğinde, insanlar bu iki tepe arasında gidip geldiklerinde, bu putları elleyerek selamlıyorlardı. Müslümanlar da Ka’beyi ziyaret ettiklerinde, cahiliye müşriklerinin bu tutumlarından dolayı, sa’y yapmaktan kendilerini imtina etmeye başladılar. Hz. Aişe’den (r.a.) rivayet edilen bir hadise göre, Medineliler İslam’ı kabul etmeden önce bile, Safa ve Merve arasında sa’y geleneğine karşı idiler. Bu nedenle Kabe, kıble yapıldıktan sonra Allah, onların Safa ve Merve arasındaki sa’y ile ilgili şüphelerini kaldırarak, Hz. İbrahim’in hac ibadetini yaptığından beri varolan bir ibadet şekli olduğunu, ondan sonra gelen cahil kimseler tarafından uydurulmadığını bildirdi.[1] Bundan dolayı da Cenabı Hak “..bu ikisini de tavaf etmenizde bir beis yoktur....[2]” ayetini inzal buyurdu. Sahabenin bu ihtiyatlı tutumları, aldıkları terbiyenin ve ruhlarındaki, imanın meydana getirdiği aydınlığın bir ifadesiydi. Bu şuur, cahiliyede yapılanlara karşı duydukları nefretin açık bir delili idi. Artık ne onlar, cahiliyenin insanı ve ne de kendileri o hayatın malı idiler. Onlar için o kokuşmuş ve şirkle, zulümle yoğrulmuş, aşağılık ve sapkınlık hayata dönüş diye bir şey düşünülemezdi. Sahabe-i Kiramın, hayat yaşantılarını gözden geçirdiğimizde, inancın onların hayatında meydana getirdiği, müthiş tesirleri ve değişimleri hayretle müşahede etmekteyiz. Cahiliye hayatından kurtularak, İslam’la şereflendiklerinde, öyle bir değişiklik yaşandı ki, sanki Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) efendimiz, bunları tutup var gücüyle onları silkeliye silkeliye bütün çirkefliklerini dökmüş ve elektrik akımının atom parçalarına, yeni şekiller verdiği gibi, bünyelerindeki hücreleri, yeni bir düzene sokmuş ve yeni bir dokuyuş ile dokumuştu. Evet işte İslam budur!.. Cahiliyeye ait yaşantıdan sıyrılıp, Allah’ın emirlerine tam teslimiyet göstermektir. Kalbinde cahiliye kalıntıları olanlar, bunlardan sıyrılmak zorundadırlar. Daha önce yapmaktan kaçındıkları şeyde “Şüphesiz ki “Safa” ile “Merve” Allah’ın nişanelerindendir. Kim Ka’be’yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gönülden bir iyilik yaparsa, karşılığını görür. Doğrusu Allah şükrün karşılığını verendir ve bilendir.” (Bakara: 2/158) emri gelince de bu emre uydular.[3] Müslüman için Safa ve Merve’de Sa’y yapmak, cahiliye adetlerine ne derece nefret duyulduğunun bir göstergesi ve Allah’ın emirlerine olan saygının ve gösterilen itaatın bir nişanesidir. Safa ve Merve tepesinde koşmak, Hz. Hacer’in bir arayışı, bebeğine su bulma gayreti, annelik sevgisi, ve şefkatinin bir sembolüdür. Defalarca koşuşup yorulduğu, sımsıcak kumların çınlatan sessizliğine rağmen, hiç ümidini yitirmeyen, ümitliler zirvesinde oturan o yüce anne, yavrusu için kendisini feda etmeye hazır olan o güzel anne, azami gayret ve çabanın simgesi olan anne… Bütün benliğiyle sevgiyi, yokluğu, itaati içine sindirmiş çilekeş anne...[4] Elini sıcaktan soğuğa sokmayan, hiçbir zorluğa hazırlıklı olmayan, her şeyi önünde hazır isteyen, tarihteki nice kutlu ve mutlu olan anneleri örnek alıp onların yolunda olmaya aday olmayan anneler!. Her şeyimi otomatik isterim. Ben falan gibi olamıyor muyum? Benden ne fazlaları var deyip aza kanaat etmeyen anneler? Anneliği kutsal kılan unsur! Acaba sadece doğurmak mıdır? Evladını eğiterek, yetiştirmek ve büyütmek, Rabb’ine şükürdar olarak İslam’a bağışlamak var mıdır annelerimizin günlük programlarında? Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem, Hz. Musa’nın annesi Asiye, Yetim doğan Hz. Muhammed’in annesi Amine gibi annelerin hayat felsefeleri ile bizim hayat felsefemiz arasında ne gibi yakınlıklar var? Hiç düşündük mü? Ya babalarımız annelerimizden çok mu farklı bir konumdadırlar? Ya biz çocuklarımız için, yaşadığımız bu alemde duyduğumuz endişelerin ne kadarı, onların ebedi gelecekleri ile ilgilidir. Safa ile Merve bize, nasıl bir anne ve nasıl bir baba olmamızı, yüce şiarlarla yetiştirip, bizi bize döndüren bir iman şuuru verir. Sa’y; telaştır, arayış dolu bir harekettir. Bir amacın, bir davanın uğrunda olmanın ispatıdır. Tavafta, Hacer’in, Makam’da İbrahim ve İsmail’in Sa’y’da yani Safa ve Merve arasında koşarken, yine Hacer’in rolündesin. Söz konusu olan şekiller, Rütbeler, görünüşler renkler ve modeller değildir, Yalnız iman ve sevgi, inanç ve amel vardır. Var olan hareket ve sebattır, insanlık ve Uluhiyettir.[5] Safa ve Merve’de sürekli yönelmek ve hareket etmek, Değişmek ve Allah’a doğru durmadan yürümek demektir. Safa ile Merve bir teslimiyet ve bir itaat örneği, Barınaksız ve himayesiz, Yalnızlık, yoksulluk, Sessizlik deryasından ümitsizliğe, Tembelliğe ve acizliğe karşı meydan okumanın sembolüdür. Bu sembol Kur’an-ı Kerimin ifadesiyle, Yüce Allah’ın nişanesi olan, annelik sevgisine hürmet etmek, Anne ve babaya gereken saygıda kusur etmemektir. Allah’ın merhametine sığınmak, Nimetlerinden dolayı, Rezzaku’l-Alemine şükür etmektir. Safa ile Merve’de tıpkı annemiz Hz. Hacer gibi, Aç ve susuz bekleyen yavrumuza, su aradığımız gibi sa’y etmemiz gerekir. Tüm gayretlerimiz, sevgilerimiz ve sevdalarımız, Yüce Rabb’imiz ve onun rızasını kazanmak ve merhametine, Şefkatine kerem ve ihsanına kavuşmak için olmalıdır. Bu tepeler arasında tekbirlerle, Tesbihlerle tehlillerle, Salavat ve dualarla, Dillerimizden ve gönüllerimizden, Bunları hiç düşürmeden hervele ile koşmalıyız. Ahdini yenilemiş bir iman ile, küfre asla boyun eğmeme sözünü vermeliyiz. Burada ruhlarımızın yeniden canlanışını, Dirilişini izzet ve şerefin kıymetini yeniden kendimizde sembolize etmeliyiz. Safa’dan Merve’ye doğru; Allahu Ekber... Allahu Ekber.. Allahu Ekber.. diyerek Yürü ve de ki; Tüm hamd ve senalar, Sana Ey Rabb’im! Bizi hidayete eriştirdin, Bize dost oldun. Bizim Mevla’mız Sensin. Bugün ne mutlu bize, Senden başka ilah yoktur, Rabb’im! Birsin şerikin ve ortağın yoktur. Mülk Senin, hamd ancak Sanadır. Öldüren ve dirilten Sensin, Tüm hayırlar, Sendendir ve Sen her şeye kadirsin, Sana inanan kullarına olan vaadini yerine getirdin. Kulunu muzaffer kıldın. Düşmanlarını ise hezimete uğrattın. Senden başkasına asla ibadet edecek değiliz. Din senindir ve Senin olacaktır, kafirler bunu istemese de…[6] -------------------------------------------------------------------------------- [1] Kurtubi, Ahkam, II/180; Mehmet Peker, Hacc Nedir? [2] Bakara: 2/158. [3] Bkz. Seyyid Kutub, Fi Zilali’l-Kur’an, Terc; Komisyon, (M.E.Saraç..), Hikmet Neşr. İst., I/311. [4] Vehbi Unal, Peygamber Efendimizin Veda Hutbeleri, İst, 1998, s. 32. [5] A. Şeriati, Hac; s. 70. [6] Mehmet Peker, Hacc Nedir?
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |