05-26-2008, 14:38 | #1 |
Şerif Mardin ne diyor?
ŞERİF Mardin en büyük sosyal bilimcimizdir. Hoca’nın “mahalle baskısı” diye sosyolojik bir kavramdan bahsetmesi, hemen “şeriat tehlikesi”nin kanıtı gibi gösterildi. Şerif Hoca, simgesel terimlerle “Öğretmen imama yenildi” dedi ya, tamam, işte şeriat geliyor!
Hoca’nın kendisi “mahalle baskısı” kavramının bu şekilde kullanılmasından “rahatsız olduğunu” ifade ettiği halde, çarpıtma sürüp gitti. Hoca’nın analizini şöyle özetlemek mümkün: “İyi, doğru, güzel” değerleri kişilerin ve toplulukların hayatına anlam verir; cumhuriyetçi ideoloji ise hem gündelik yaşantı hem yüksek felsefe düzeyinde bu değerleri yeterince üretemediği için, çeşitli toplum kesimlerinde bu boşluğu geleneksel kurum ve değerler, bu arada din dolduruyor. Sorun sırf dinle de ilgili değil. Şerif Hoca, 1977’deki “Gençlik ve Şiddet” makalesinde de cumhuriyetin inşa ettiği “büyük binalar”ın içinde gençlerin ‘anlam boşluğu’ yüzünden nasıl savrulduğunu anlatmıştı. Hoca, “Din ve İdeoloji” ve “İdeoloji” gibi kitaplarında da cumhuriyetin “naif pozitivizm” ideolojisindeki ‘anlam boşluğu’nu anlatır. Boşluğun dolması Şerif Hoca, seküler Batı’da Kant gibi filozofların geliştirdiği çeşitli felsefi değerlerin bu boşluğu doldurduğunu, bizde ise korku ve baskılar yüzünden bunun yapılamadığını anlatıyor, mesela “Laikliği tartışmaktan korkuyoruz” diyor. Tabii, tartışmayınca da seküler felsefeler bile gelişmiyor. Daha 1930’larda Kadro dergisi inkılabın “dünya görüşü” (cihanı telakki tarzı) boşluğunu görmüş, yayınlar yapmış ama susturulmuştu. Bugün, “mahalle baskısı” terimini anlatırken Şerif Mardin, Durkheim ve bilhassa Weber gibi büyük sosyologları hatırlatıyor, sosyoloji diliyle konuşuyor ama söyledikleri polisiye bir irtica vakası düzeyine düşürülüyor! Liberalizmi ve yeni bilim felsefelerini bile ‘karşı devrim’ diye suçluyor bu çevreler! Türkiye Bilim Akademisi’nin Şerif Hoca’yı aforoz etmesi bu ideolojik dar kafalılığın tipik örneğidir. Peki, çağdaş felsefi değerler nasıl gelişecek?! Entelektüel ve felsefi üretimin tek yolu, fikirlerin serbest rekabeti değil midir?! ‘Kültür değişmeleri’ İkinci soru şudur: Cumhuriyetçi ideolojinin toplumsal katmanlarda bıraktığı değerler boşluğuna “örgütlü irtica” mı yerleşiyor? Cumhuriyetin nüfuz edemediği ‘değerler alanı’nda Osmanlı’nın “mahalle” geleneğinde özümsenmiş olan değerlerin, bu arada dinin güçlü olduğu doğrudur ama “imam” simgesine bakarak bunun “örgütlü irtica” olduğunu söylemek, sosyolojiyi komplo teorisine indirgemek olur. Halbuki şehirleşmeyle yeniden görünürlük kazanan “mahalle” eski mahalle değildir! Şehirleşme, eğitim, ticarileşme, dışa açılma, çoğulculaşma gibi değişim dinamikleri “mahalle”nin değerlerini de dönüştürmektedir. Mesela şirketleşme, tam bir modernleşme dinamiğidir. Hoca da bu meselenin “kültür değişmeleri” açısından araştırılması gerektiğini söylüyor. Yine Hoca’nın belirttiği gibi, “mahalle baskısı”nın gerçek anlamı bireyleşmeye, farklılaşmaya hoş bakmayan bir “göz”dür! Laikçi kesimde de fevkalade baskıcıdır bu “göz”; farklı “gördükleri” her şeye husumet duyuyorlar işte. İki taraf açısından da problemin özünde, bireyleşmeyi ve çeşitlenmeyi geliştirecek liberal hürriyet fikrine ulaşıp ulaşamamak vardır! Taha Akyol Milliyet
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|