![]() |
#1 |
![]() Yalan üzerine kuruyoruz, iletişimimizi, arkadaşlıklarımızı, ticaretimizi. Eksiklerimizi yalanla tamamladığımızı, hatalarımızı yalanla kapattığımızı, sorumluluklardan yalanlarla kurtulduğumuzu sanıyoruz. Üstümüz başımız çamur pislik oluyor sonuçta. Çamurları başka yalanlarla, başka pisliklerle örtüyoruz. Gittikçe artıyor, üzerimizdeki pislik tabakası. Gözümüz, burnumuz, kulaklarımız hep çamur oluyor. Artık her şeyi yalan olarak görüyor, yalan olarak işitiyor, her kokuyu yalan olarak tanıyoruz.
Yalanın açtığı küçük yaraları kapamak yerine, başka yaralarla derinleştiriyoruz. Üzerimizdeki çamurlar yetmez gibi, evimizi yollarımızı da çamura buluyoruz. Öyle yalanla çeviriyoruz ki etrafımızı, hatta dünyayı ''yalan dünya'' haline kendi ellerimizle getiriyoruz. Üstelik yalan üzerine kurduğumuz arkadaşlıkların, dostlukların, beraberliklerin uzun sürmesini bekliyoruz. Yalan üzerine işleyen ticaretimizden kazanç ve bereket umuyoruz. Yalanla çıktığımız yolda yılansız yürüyebileceğimiz zannını yaşıyoruz. Yalansız olmayan konuşmalarımızın hayırla biteceğini düşünüyoruz. Yalansız olmayan işlerimiz, hep yarınsız oluyor. Yalan hayallerimizi yalanlarla baltalıyoruz. Yalansız rüyalarımızın gerçek olma yollarını yalanlarla kapatıyoruz. Yalan söylüyor, yalan susuyoruz. Yalana ihtiyaç hissediyoruz, çünkü ''doğru''yu, ''gerçeği'' bir alternatif olarak görmüyoruz. Yalana ihtiyaç hissediyoruz, çünkü doğrular yüzümüzü kızartacak, içimizi dışımıza çevirecek, kötü kokularımızı etrafa salacak. İçimizdeki çirkinlikleri gizlemeli, kötü kokularımızı sahte güzel kokularla bastırmalıyız. Yalana ihtiyaç duyuyoruz, çünkü bir yalanı ancak başka bir yalan kurtarıyor ve her yalan kendisini kurtaracak başka bir yalan istiyor. Yalanlar zinciri sürüp giderken, üstümüzü başımızı çamur içinde bırakıyoruz. Üstümüzdeki pislikleri silmek istesek, bir peçetenin yeterli olduğunu sanıyoruz. Hâlbuki içten dışa doğru büyük bir temizlik gerekli. Küçük sarsıntılara değil, büyük depremlere dayanıklı olmalı her şeyimiz. Yalanla kurulmuş ne vardır ki, yıkılmaya, son bulmaya, mutsuzluğa mahkûm olmasın. Bize ''doğru''lar, ''gerçek''ler lazım. Taş gibi kaskatı belki, odun gibi kaba, ama su gibi berrak, çocuk kadar masum, ''doğru''lar lazım bize. Yeter bunca yalan; gözümüz görmeli, kulaklarımız işitmeli, kalbimiz hissetmeli artık. Bu derme çatma hayatlardan kurtulmalıyız. Hayatımızı yalanlardan kurutmalıyız. Ölüm kadar ağır bir gerçek var karşımızda, onu hangi yalanla kapatabiliriz? Murat Çetin
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() "Ölüm kadar ağır bir gerçek var karşımızda, onu hangi yalanla kapatabiliriz?"
Rabıta-i Mevt i hayatımıza geçirebilsek, bu iğrenç fiilin inkişafını fiili hatatımızda görebilirmiyiz acaba ... Bu fiil ki ortaya çıksa kul' a, hem çıkmasa da Hakk' a ters bir fiil. İğrenç dersem ayıp olmaz herhalde. Kulun bunlara kapalı yaşaması da Ruhi dinamiklerini zirvede tutmasuna bağlı olsa gerek ... Allah Razı Olsun, teşekkürler ... +1 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Yorumlarınız için teşekkürler arkadaşlar
Rabbim hepimizden razı olsun |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|