![]() |
#1 |
![]() Ey İslam ümmeti! Aranızda Allah'la sözleşmesine sadık kalanlar yok mu? Samimiyetle ve engin bir tevazu içinde ellerini semaya kaldırdığı zaman duası reddedilmeyecek kimseler yok mu? Yoksa bizi dualarınızda da mı unuttunuz? Nerede gece yarıları, gök kapılarının açıldığı müstesna zamanda Allah'a yolladığınız ısrarlı talepler?
Sıcak odalardan karlı Kafkas dağları görünür mü? Allahu–u Ekber dağları görünür mü? Durduğunuz yerden nasıl görünüyor Afganistan, Çeçenistan, Felluce, Filistin? Nasıl görünüyor gerçekten? Duyuyor musunuz Çeçen, Afgan, Filistin ve Felluce çocuklarının ağıtlarını? Görüyor musunuz Çeçen, Afgan, Filistin ve Felluce analarının göz yaşlarını? Afganistan'da, Çeçenistan'da, Felluce'de, Filistin de toprağa düşen özgürlük savaşçılarının, salt kendileri için değil hepimizin onuru için savaştığını ve öldüğünü biliyor musunuz? Biliyor musunuz Çeçen, Afgan dağlarında, Felluce ve Filistin sokaklarında her gün kaç İsmail kurban olup toprağa düşmekte? Rabbim, kaç kurbana bedel toprağa düşen her bir yiğit? Her birimiz Haşimoğulları'nın yaşlı reisi Abdulmuttalip kadar bile olamadık. Canlarını ortaya koyan bu yiğitler için, aramızda sürülerinden vazgeçecek kaç kişi var dersiniz. Kurban olanlar orada, bayram yapanlar burada? Bu nasıl iş? Bu utancın altından nasıl kalkılır? İnsan kendi benliğine nasıl izah eder bunu? Nasıl teselli bulur kabaran yürekler? Nasıl yüzü tutar insanın Rabbine karşı? O'na nasıl açıklar kurbanı, nasıl açıklar bayramı, nasıl açıklar halini? Ya Afganistan, Çeçenistan, Felluce, Filistin buralardan nasıl görünür? İslam'ı kılıf geçirilen sefahatler, yeşile boyanan israf ve debdebe, Müslüman yüreklerde hortlayan saltanat aşkı, 'mütedeyyinleşen' şaşaa ve debdebe de görünür mü? Afganistan, Çeçenistan, Felluce, Filistin'den bizim elleri seyreden melekler ne düşünürler bizim için? Ne haber verirler? Kim için, neyi isterler? Kime, nasıl dua ederler? Kime ne getirirler, hangisinden neyi götürürler? Oranın karnesine neyi yazarlar, buranın karnesine neyi? Melekler ağlar mı? Ağlarsa kimin haline ağlarlar; onların haline mi, yoksa bizim halimize mi? Afganistan, Çeçenistan, Felluce, Filistin de yükselen çığlık yüreğime bir yumruk gibi gelip oturuyor. Dinledinizse bile, bir daha dinleyin: "İbadet eden yaşlılara! Kadınlara, analara! Ümmetin önderlerine, Allah'a yönelen herkese!" Bu çağrı hepinize: Savaş gitgide kızışıyor, yürekler paralanıyor. Durum çok ağır ve düşmanın vahşice saldırıları dinmek bilmiyor. Dünya ölçeğinde tüm kafirler işbirliği içinde, bize karşı dümenler çeviriyorlar. Uçaklar, en korkunç bombalar yağdırıyor üzerimize. Toplar ateş kusuyor. Dağlar, dağlarımız kar ve buzlarla kaplı; soğuk donduruyor. Ey İslam ümmeti! Aranızda Allah'la sözleşmesine sadık kalanlar yok mu? Samimiyetle ve engin bir tevazu içinde ellerini semaya kaldırdığı zaman duası reddedilmeyecek kimseler yok mu? Yoksa bizi dualarınızda da mı unuttunuz? Nerede gece yarıları, gök kapılarının açıldığı müstesna zamanda Allah'a yolladığınız ısrarlı talepler? Namazınızı topyekün bir duaya dönüştürecek olan kunutlar şimdi değilse ne zaman? Allah'ın Resulü şehit edilen arkadaşları için günlerce kıldığı ve kıldırdığı her zamanda kunut duaları etmişti. Bugün binlerce Müslüman kardeşiniz öldürülürken, sizin desteğiniz nerede? Ey İslam ümmeti! Dualarınızda bizleri unutmayın, zafer için bizi destekleyin!" NAMAZI AYAĞA KALDIRMAK Kur'an'da namaz emrinin geçtiği hemen tüm ayetlerde kullanılan "ekîmu's–salat" ibaresinin anlam çağrışımlarından biri, belki de birincisi bu: "Namazlarınızı ayağa kaldırınız!" Çünkü namazlar ölü gibi, yerde sürünüyor. Namazların başı dik değil, başı eğik. Namaz, insanın Allah karşısındaki esas duruşunu sembolize eden muhteşem bir simge. Ama, Allah'a karşı esas duruşu olmayanların başını, namaz nasıl dik tutsun? Namazın başını dik tutmayanların başını, namaz neden dik tutsun? Namaz "salat"ın karşılığıdır. Salatın kök anlamı 'dua, talep, yardım,destek'tir. Bu anlam alanıyla birlikte düşündüğümüzde "ekimu's–salat" emrinin karşılığı "yardımı/desteği/duayı, daveti/davayı ayağa kaldırın!" olmuş olur. Afganistan, Çeçenistan, Felluce, Filistin müslümanlarının çağrısı "Aranızda Allah'la sözleşmesine sadık kalanlar yok mu?" diyor. Bu soru zor! Bu soru kurşun! Kaç kişi yüzü kızarmadan ve yüreği titremeden "Var!" cevabını verebilir? Çağrı "Duası kabul olanlar yok mu aranızda?" diyor. Yukarıdaki sorunun bir devamı aslında. Allah'la sözleşmesine ihanet etmeyenlerin duaları kabul olur. Çünkü Allah sadıkları sevdiğini, hainleri ise sevmediğini vahyi aracılığıyla bildiriyor. Allah sevmediğinin davetine niçin icabet etsin? Kendisine ihanet edenlere neden dönüp baksın? Afganistan, Çeçenistan, Felluce, Filistin'ın çağrısı, ruhunu cesedine kurban edip adetleştirdiğimiz namaz ibadetinin unutulmuş bir boyutunu yeniden gündeme getiriyor: Kunut. Gece namazlarında anlamını, işlevini, ruhunu bilmeden okuduğunuz "kunut", işte gerçek kunuttan arta kalan aslıyla alakasız bir maket. Zaten "dua" anlamına gelen salatı, gerçek bir duaya dönüştürür kunut. Üçüncü sınıf ilmihallerin otomatikleştirdiği namaza yeniden Nebevi dinamizmini kazandırır ve onu adet olmaktan çıkarıp ibadete dönüştürür. Hz. Peygamber başta Bi'r Meune faciası olmak üzere, hayatında kendisini üzen ve önünün tıkandığını hissettiği zamanlarda, namazlarda, son rükudan doğrulduktan sonra bir parantez açar ve gündemle ilgili uzun dualar ederdi. Bu tabir caizse bir "imdat", bir "acil yardım", bir "inşirah" çağrısıydı. Bi'r Meune'den sonra, her namazda, bazı rivayetlere göre dört ay boyunca namazlarda 'kunut' adı verilen böylesine canlı bir dua uygulamasına gitmişti. Durmayın, canlandırın namazlarınızı, katın hayatın içine ibadeti. Rutin olmaktan çıksın, ibadet hayata, hayat ibadete dönüşsün. Unutmayın, namazlar dirilmedikçe ölü canlara ruh üflenmeyecektir. Fakat, Afganistan, Çeçenistan, Felluce, Filistin'i dualarınızda unutmayın. Kim bilir, belki içinizden iman sözleşmesine sadık kalmış birinin çağrısı adresine ulaşır.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|