03-22-2008, 21:31 | #1 |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
Siz Cumayi Bilirmisiniz !? Fakih anlatiyor: "Babam bana şöyle anlatti: –Salih Meri, cuma gecesi, cuma namazını kılmak üzere mescide gitmek için yola çıktı. Kabristana ugradı. Kendi kendine şöyle dedi: –Tan yeri agarıncaya kadar kalayım. Kabristanın içine girdi. İki rekat namaz kıldı. Bir kabre dayandı. Gözlerine uyku geldi. Şöyle bir rüya gördü: Kabirde yatanlar kabirlerinden çıkmışlar, halka halka olup oturmuş, konuşuyorlar. Bir de baktı ki,onlardan ayrı, kirli elbiseli bir genç, bir köşede, üzüntülü bir halde oturuyor. Onu yanlarına oturtmuyorlar. Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dagıldı. Herkes kendi tabagını aldı; sonra kabrine girdi. En sonuna bu genç kaldı. O da üzüntülü bir halde, kalktı; kabre girmek istedi. Hemen ona sordum: –Hey Allah(celle celalüh) ’ın kulu, sende gördügüm bu üzüntü neden? Sonra gördügüm bu hâl nedir? Bana şöyle dedi: –Ey Salih Meri, sen o tepsileri gördün mü? –Evet, gördüm, deyince şöyle anlatti: –O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hediyeleridir. Onların adına verdikleri sadaka, yaptıkları dua, cuma geceleri onlara gelir. Daha sonra şöyle dedi: –Ben, Sindli biriyim. Anam hacca gitmek istedi; beraber yola çıktık. Basra'ya gelince öldüm. Bundan sonra annem evlendi. Kendisinin bir oglu oldugunu ve öldügünü kocasına anlatmadı. Dünyaya daldı. Ne bir işaretle ne de bir sözle beni andılar. Ölümümden sonra beni hatırlayan kimse olmayınca üzülmek bana haktır. Sordum: Senin annenin evi nerede? Onun yerini bana anlattı. Sabah oldu. Namazımı kıldım. Sonra gittim. O kadının evini sordum, buldum. Yanına gittim, izin istedim. Kendimi ona tanıttım, kapıdan: –Ben Sâlih Meri’yim, dedim. İzin verdi, içeri girdim. Şöyle dedim: Benim söyleyecegim söz, senin söyleyecegin söz hiç kimse tarafından duyulmamalıdır. Böyle istiyorum. Ona yaklaştım, aramızda bir perde kaldı. Şöyle sordum: –Sana ’tan rahmet dilerim, çocugun var mı? –Yoktur. Tekrar sordum: –Daha önce bir çocugun olmuş muydu? Derin bir nefes aldı, sonra şöyle dedi: –Benim bir genç oglum vardı, öldü Bunun üzerine durumu ona anlattım. Aglamaya başladı. Sonra şöyle dedi: –Ey Salih! O benim cigerparem, kalbim idi. İçim onun yuvası olmuştu. Gögüslerimden ona süt içirdim. Kucagım onun sıgınagı idi. Daha sonra çıkardı bana bin dirhem verdi. Ve şöyle dedi: –O sevdigim göz nurum için bunları dagıt. Kalan ömrümde onu duada unutmayacagım. Onun için sadaka verecegim. Gittim, o bin dirhemi dagıttım. Ertesi cuma geldi. Cumaya gitmeyi istedim. Yine kabristana ugradım. İki rekat namaz kıldım, sonra bir kabre dayandım. Yine dalmışım. Baktım ki, bir cemaat yine çıkmış. Bu arada o genci gördüm. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Sevinçli ve mesrurdu. –Ey Salih! bizim için seni mükâfatlandırsın. Gönderdiginiz hediye bize geldi. Ona dedim ki: –Siz kabirdekiler cumayı bilir misiniz? Şöyle anlattı: –Evet biliriz. Havadaki kuşlar bile onu bilir. Cuma günü için birbirlerine şöyle derler: –Bu faziletli gün için, selâm, selâm..CumaMız Mubarek Olsun...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-30-2008, 10:43 | #2 |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
allah cumalrını bilen kulalarından eylesin bizleri dogru yoldan ayırmasın EMEGİN İÇİN TEŞEKÜRLER
|
|
03-30-2008, 14:17 | #3 | |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
Alıntı:
|
||
06-13-2008, 11:35 | #4 |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
Emeğine sağlık canım +1 ;)
|
|
06-13-2008, 13:35 | #5 |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hadis-i şeriflerinde ölüyü (mezara kadar) ailesi, malı ve ameli olmak üzere üç şeyin takip edeceğini; bunlardan ailesiyle malı geri dönerken, amelinin ise baki kalacağını buyurmuştur. İnsan, kabirde sadece bu dünyada yaptığı amellerle başbaşa kalır. Ancak kabrinde amelleriyle başbaşa kalan mü'min, dünyada iken yaptığı bazı işlerden dolayı ölümünden sonra da sevap kazanacak ve onlardan istifade edecektir. Allah Resulü (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Mü'mine ölümünden sonra amel ve hasenatından (iyiliklerinden) gerekecek olanlar (faydası olanlar) şunlardır: Öğretip yaydığı ilim, geriye bıraktığı salih evlât, (yazıp) miras bıraktığı mushaf (kitap), yaptığı mescit, yolcular için yaptırdığı konaklama yeri (ev, misafirhane) ve sağlığında, sıhhatli zamanında malından ayırdığı (verdiği) sadaka. İşte bunların hepsi ölümünden sonra ona lâzım olur.” (İ. Mace, “Mukaddime”, 1/88-89).
Ölmüş birisine yapılabilecek iyiliklerden birisi de onun için dua edip istiğfarda bulunmaktadır. Nitekim daha önce geçen “Onlardan sonra gelenler şöyle derler: Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla...” (Haşr, 59/10) âyet-i kerimesi ve “Ey Allah'ın Resûlü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?” diye soran bir sahabiye Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.s): “Evet vardır. Onlara dua, onlar için Allah'tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) talep etmek, onlardan sonra -vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasının akrabalarına karşı da sıla-i rahmi ifa etmek, anne ve babasının dostlarına ikramda bulunmaktır.” buyurması; dua ve istiğfarın ölülere fayda vereceğini göstermektedir. Rabbim arkamızdan hayır dua edecek kişiler bırakmayı nasip etsin. Teşekkürler seleme + |
|
06-13-2008, 14:13 | #6 |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
teşekkürler arkadaşlar
|
|
06-13-2008, 14:23 | #7 |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
çok güzelmiş teşekkürler
+ |
|
06-13-2008, 15:20 | #8 |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
Çok güzelmiş, eline sağlık.
Allah bizi mükafatlananlardan eylesin(Amin) + ama bir saat sonra ;) |
|
06-13-2008, 15:48 | #9 | |
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
Alıntı:
|
||
06-13-2008, 16:11 | #10 | ||
Siz Cumayi Bilirmisiniz !?
Alıntı:
|
|||