06-21-2008, 00:18 | #1 |
Devlet Reislerine Nâmeler ( Necaşi )
Devlet Reislerine Nâmeler ( Necaşi ) Necaşi, Habeş hükümdarıydı. Allah Resûlü’nü göremediği için sahabî değildi; fakat çok büyük bir insandı. Allah Resûlü, ona Amr b. Ümeyye’yi göndermişti. Necaşi’ye gönderilen mektupta İki Cihan Serveri şöyle diyordu: من محمد رسول الله إلى النجاشي الأصْحَم ملك الحبشة: سلام عليك فإني أحمد إليك الله الملك القدوس المؤمن المهيمن، وأشهد أن عيسى روح الله وكلمته ألقاها إلى مريم البتول الطاهرة الطيبة الحصينة... وإني أدعوك إلى الله وحده لا شريك له Allah’ın Resûlü Muhammed’den Habeş Necâşisi (hükümdarı) Asham’a; Selam sana! Ben, senin vesilenle, Melik, Kuddûs, Mü’min ve Müheymin olan Allah’a hamdederim. Ve şehadet ederim ki, İsâ, Rûhullah ve Allah’ın iffetli, tertemiz, pâk ve bâkire Meryem’e ilkâ ettiği kelimesidir... Seni şeriki olmayan Bir Allah’a davet ediyorum.” [1] İki Cihan Serveri, evvela Necaşi’ye hitaben, doğrudan doğruya “Selam sana” demekle, onda bir şeyler gördüğünü îmâ ediyordu. Evet, sanki, Allah Resûlü, onun hidayete ereceğini gayb-âşina gözüyle görmüştü ki, ona böyle hitap etmişti. İkinci olarak, kullanılan ifade ve üslûb, gayet hârikadır. Zira, Allah Resûlü, meseleye yaklaşırken, Necaşi’nin gözünde çok büyük ve saygıdeğer olan Hz. Meryem’le yaklaşmıştır. Zaten bizler için de, Hz. Meryem o denli büyüktür. Çünkü Hz. Meryem, büyük bir peygamberi dünyaya getiren kadındır ve ilhama mazhardır. Dikkat edilmesi gereken olan önemli bir husus, Necâşi bir hristiyandır ve Allah Resûlü, ona hitap ettiği mektubuna malzeme olarak, Kur’ân’ın o mevzu ile alakalı âyetlerini kulanmıştır. Bu, Necaşi’nin ruhuna girmek için en müessir ve en sâlim yoldur. Nitekim de öyle olmuştur. Necaşî, mektubu almak için tahtından inmiş, öpüp başına koymuş, mektubun okunması biter bitmez de davete icabet ederek müslüman olduğunu ilan etmiş ve hiç vakit geçirmeden kâtiplerine şu mektubu dikte etmiştir: إلى محمد رسول الله من النجاشي: أشهد أنك رسول الله... فإني لا أملك إلا نفسي وإن شئتَ أن آتيك فعلتُ. يا رسول الله، فإني أشهد أنما تقول حق “Allah’ın Resûlü Muhammed’e, Habeş hükümdarı Necaşi’den, Ben şehadet ediyorum ki, sen Allah’ın Resûlü’sün... Eğer emredersen, hemen oraya gelirim. Ancak ben, sadece kendime sahibim. Şu anda teb’ama hâkim değilim. Yine şehadet ederim ki, Senin dediklerinin hepsi de doğrudur.” [2] Necâşi, imanının şuurunda bir insandır. Bir gün yakınlarına şöyle demiştir: “Keşke şu saltanata bedel, Hz. Muhammed (sav)’in hizmetkârı olsaydım.” Ve aradan bir müddet geçer. Bir gün Allah Resûlü, mescide gelir orada bulunanlara, “Kalkın!” der, “kardeşimiz Necaşi’ye cenaze namazı kılacağız.”[3] Fukahâ arasında, gaybe cenaze namazı ihtilaflıdır. Hanefi mezhebi dışında kalan mezhep imamları, böyle namazı tecviz ederken, Hanefi mezhebi imamları aksini söylerler. Çünkü onlara göre, bir mucize eseri olarak, Necaşi’nin tabutu Allah Resûlü’nün önünde hazır bulundurulmuş ve kılınan namaz, bu şekilde hâzır’a kılınmıştır. Bu fıkhî bir mevzudur ve tafsil edilmesinin yeri de burası değildir...[4] Sonsuz Nur' dan ...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|