AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-18-2008, 19:38   #1
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart Sadece Erkekler Okusun..
[font=Comic Sans MS][b]Biz Müslümanlar için "en iyi, en ideal aile nasıl olmalıdır?" diye çözümü zor bir problem yoktur. Zira Hz. Peygamber’in şahsında teferruatına kadar aydınlatılmış olarak kaynaklarımıza intikal etmiş İslami aile örneği vardır.

Üstelik bu nazariyatta da kalmamış safha safha Hz. Peygamber tarafından yaşanmış ve bize eksiksiz olarak intikal edecek şekilde anlatılmıştır. Bize düşen, bu örnek İslami aileyi önce öğrenmek sonra da yaşamaktır.

[size=12pt]Peygamberimizin eşlerine verdiği değer


HANIMLARINA faziletlerini söylemesi, sevdiğini ifade etmesi, bineğine alması, aynı kabın suyu ile müştereken yıkanılması, hanımının hayvana binmesinde yardımcı olması ve dizine bastırarak bindirmesi, bir sıkıntıyla kederlenip ağlayan gözyaşlarını elleriyle silerek teselli etmesi, gibi Rasûlüllah (s.a.v)’ın pek çok davranışı hanımlarını memnun kılmaya yöneliktir. Enes (ra)’ın; Hz. Peygamber (s.a.v)’ın çok güzel çorba pişiren İran’lı bir komşusu O’nu yemeğe davet etti. Hz. Peygamber (s.a.v), hanımı Aişe’nin de gelip-gelmeyeceğini sordu. Adam kabul etmeyince Rasûlullah (s.a.v) Aişe olmadığı için gelemeyeceğini bilirdi. Adam üç kere gidip-geldi ve her seferinde Hz. Peygamber (s.a.v) Aişe’siz gelemeyeceğini tekrarladı. Neticede O’da davet edildi ve hep beraber gittiler. (Müslim Eşribe, 19) Hz. Peygamber (s.a.v) aile fertlerinin sadece şahıslarına değil, onların yakınlarına da iltifat ve alakayı ihmal etmemiştir. Nitekim evine uğrayan yaşlı bir kadına ziyadesiyle iltifat ettiğini gören Hz Aişe, ihtiyar kadın gittikten sonra bu iltifatın sebebini sorunca şu cevabı alır: "Ey Aişe, bu kadın Hatice’nin arkadaşıdır. O’nun sağlığında bize uğrardı. Dostluğa vefa imandandır." (Zehebi, Siyeru A’lami’n-Nübela. 2, 165)

Peygamberimiz evde kaldığı sürece ne yapardı?

SAHABE ve tabiinden bu hususu merak edenler aynı soruyu Hz. Aişe’ye yöneltmişlerdir. O bu soruya şu şekilde cevap vermiştir: "Herkes evinde ne yaparsa onu yapardı. Elbisesini yamar, ayakkabısını tamir eder, koyunları sağar, kendi işini kendi yapardı." (Müsned VI, 49, 241, 256, 260)

Hukuk açısından kadınlar ev işleri yapmakla mükellef tutulmamışsa da Hz Peygamber’in ailesinde fiilen kadınların hizmeti mevcuttur. Bazı rivayetler, Hz. Fatıma evlendiğinde, Hz. Peygamber’in dahili işleri Hz. Fatıma’ya harici işleri de Hz Ali’ye verdiğini belirtir.

Nitekim Fatıma (ra)’nın el değirmeni kullanmaktan ellerinin yara olduğu, su taşıdığı, ev süpürdüğü vs. rivayetlerde belirtilmiştir. (Ebu Davut, Edep,101) Ayrıca Hz. Osman’la evlenmiş olan kızına Hz Peygamber (s.a.v): "Kızım Osman’a iyi hizmet et" demiştir.

Sen ne güzel bir babasın Efendim

Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın evinde her zaman huzur ve sükunet hakimdi. Her şey muntazam bir şekilde sürüp giderken Hasan ile Hüseyin’in doğumlarından önce olması kuvvetle muhtemel bir olay, düzende bozulma haberini verdi. Olay, İslam düşmanı Ebu Cehil ailesinin kızlarını Hz. Ali’ye vermeye kalkmalarından ibaretti.

Misver bin Mahreme, bize bu olayı şöyle anlatıyor: "Hz. Ali’nin Amr bin Hişam’ın kızıyla evlenmek istediği haberi, Fâtıma’ya ulaştı. İkisi arasında bundan dolayı tartışma çıktı. Hz. Ali, kabile ve kavmindeki diğer erkekler gibi iki veya daha fazla kadın alma hakkı olduğunu ve bununla İslam’a aykırı bir şey yapmayacağını düşünüyordu. Zira İslam kanunları çok kadınla evlilik ruhsatını ona veriyordu. Ama Hz. Peygamber’in kızı buna razı değildi. Fâtıma, ağlamaklı bir halde babasının yanına gitti ve "Halk senin kızından dolayı kızmadığını zannediyor." Hz. Peygamber, Hz. Fâtıma’nın sözlerinden dolayı üzüldü. Üzüntülü halde mescide gitti ve hemen minbere çıkıp orada bulunanlara hitaben şunları söyledi:

"Ey halk, Hişam bin Muğire’nin oğulları, kızını Hz. Ali ile evlendirmek için benden izin istemişler. Şu andan itibaren bilin ki izin vermiyorum, izin vermiyorum, bunu yapanlara izin vermiyorum. Ancak Ebu Talip’in oğlu, benim kızımı boşayıp onların kızıyla evlenmek isterse o başka! Fâtıma, bedenimin bir parçasıdır. Onu sevindiren her şey beni sevindirir, onu üzen her şey beni üzer. Daha sonra , Fâtıma’nın elinden tutup, evden dışarı çıktı ve halka, "Onu tanıyan tanıyor, tanımayan bilsin ki, bu Muhammed’in kızı Fâtıma’dır. Bedenimin, kalbimin, ruhumun bir parçasıdır. Ona eziyet eden bana eziyet etmiştir ve her kim bana eziyet verirse Allah’a eziyet etmiş olur." diye buyurdu. (Müslim, Kitab-ı Fedailü’s-Sahabe, 9)

Resûlullah, yasal olarak Hz. Ali’nin bir daha evlenme hakkı olduğunu biliyordu. Ancak kızına duyduğu sonsuz sevgiden dolayı biricik kızının tahammül edemeyeceği ağır bir psikolojik yükün altına girmesinden endişe duyuyordu.

Sizin en hayırlınız

PEYGAMBERİMİZ (s.a.v) aile reisi olarak mümtaz vasıflarından biri, hanımlarına karşı davranışta nezaket ve iyiliği esas almış olmasıdır.

"Sizin en hayırlınız ehline (aile efradına) karşı hayırlı olandır. Ailesine karşı en hayırlı olanınız benim" buyurur. (Heysemi, Müstedrek, 4, 302) Ayrıca: "Allah’ın (c.c) kadınlara iyi davranmamamızı emrettiğini", "kadınların, annelerimiz, kızlarımız ve teyzelerimiz olduğunu" ısrarla tekrar etmiştir.(İbni Mace, Sünen, 1, 646, 1977)

Çocuklara sevgisi

PEYGAMBERİMİZ (s.a.v)’ın çocuklara karşı tavrında en dikkat çekici yönlerden biri, onlara karşı izhar ettiği sevgidir. Hz. Peygamber (s.a.v), çocuklarına, torunlarına gösterdiği sevgi ve merhamet nedeniyle "Aile fertlerine karşı insanların en müşfiği" olarak bilinmiştir. Çocuklara sevgisini Hz Peygamber (s.a.v) onlarla şakalaşmak suretiyle de ifade etmiştir.

“Yarışalım mı?”

Hz. Peygamber (s.a.v) hanımlarıyla aralarındaki sevgi bağlarını pekiştirecek, yakınlığını arttıracak tarzda senli-benli olurdu. Bunun en güzel örneklerinden biri de, Hz. Aişe ile evliliklerinin ilk yıllarında yaptıkları koşudur. Validemizin anlattığına göre, Rasûl-i-Ekrem (s.a.v) yanındaki sahabelere, "siz yürüye durun", buyurdu. Sahabe bir hayli gittikten sonra, Hz Aişe’ye "Yarışalım mı?" diye sordu. Hz. Aişe bu teklifi severek kabul etti. Yarıştılar; genç ve enerjik validemiz yarışı kazandı. Aradan yıllar geçtikten sonra yine bir sefer esnasında, Efendimiz (s.a.v) Aişe validemizle yaptığı koşuyu kazanmış, koşunun ardından Hz. Peygamber (s.a.v) gülerek, "Bu vaktiyle kazandığın müsabakanın rövanşıdır." buyurdu. (Ebu Davud, Edeb 103)

Yine Hz Peygamber (s.a.v) Hz. Aişe ile birlikte yemek yerken bir şeyi önce O’nun içmesini ister, sonra da özellikle O’nun ağzını değdiği yerden içerdi. Şayet et yiyorlarsa, Hz Aişe’nin elindeki parçayı alır, O’nun ağzının değdiği yerden ısırırdı.

Hz. Aişe validemizin anlattığına göre, bir gün Rasûlullah (s.a.v) için bulamaç pişirir. Yanlarında Sevde validemiz de bulunmaktadır. Hz. Aişe, Sevde validemize, "buyur sen de ye" der. O imtina edince "yüzüne bulayacağım" diye tehdit eder. Sevde validemiz yememekte ısrar edince, Aişe validemiz Sevde validemizin yüzünü bular. Ortaya çıkan manzaraya Hz Peygamber (as) güler ve elini Sevde validemize koyarak: "Ne duruyorsun sen de O’nun yüzüne sür" der. Hz. Sevde de Hz. Aişe’ye sürer, Hz. Peygamber (s.a.v) O’na da güler. (Heysemi, Zevaid, 4, 315-316)

Sohbetine kurban olayım


Hz. Peygamber’in (s.a.v) aile reisi olarak en ziyade ehemmiyet verdiği bir husus, aile fertleriyle olan sohbetidir. Bunun ihmal edilmemesi için hususi gayret gösterdiği, tedbir aldığı bile söylenebilir. Hz Peygamber (s.a.v) hanımlarıyla geçireceği gece, belli bir esasa bağlanmış, kur’a ile tespit edilen bir sıra ile her gece birinin yanında kalmak prensip edilmiştir. Ayrıca her sabah mescitten çıktıktan sonra (Heysemi, Zevaid, 4, 316), ve her ikindi vakti namaz kıldıktan sonra (İbni Sa’d, Tabakat, 8, 85, 170), eşlerinin her birini ziyaret eder, alışılan muayyen bir müddet boyunca onlarla sohbet ederdi. Hz Peygamber’in (s.a.v) zevcelerine ibretli kıssalar anlattığı, hepsini güldürücü şakalar yaptığı rivayet edilmiştir.

Peygamber ailesinin sofrası

Herkes gibi Peygamberimiz de bazı yemekleri diğerlerinden çok severdi. Fakat O, beğenmediği bir yemeği asla kötülemezdi ve kötülenmesini de yasaklamıştı. Buhari ve Müslim’de O’nun bu tutumu şöyle anlatılır: "Rasûlullah (a.s.), hiçbir zaman hiç bir yemeği kötülemezdi. Eğer canı çekerse yer, hoşlanmadıysa bırakırdı." (Buhari, Et’ime, 21, Müslim, Müsâkât, 138) Peygamberimiz bu mevzuda: "Hoşlanmadığını bırak, onu başkasına haram etme" (Ebu Davut, Edahi, 5) diyerek yiyeceklerin de ziyan olmasını engelliyordu. O, ailede topluca sofraya oturmak gerektiğini şöyle tembihliyordu. "Yemeği topluca yeyiniz, dağınık olmayınız, şüphesiz ki bereket topluca yemektedir. (İbni Mace, Et’ime, 17)

[/size]

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta