10-22-2008, 10:08 | #1 |
Ergenekon davasını neden küçümsüyorlar? (Ahmet KEKEÇ)
Hafifletsinler bakalım... ‘Dağ fare doğurdu’ desinler... ‘Mevzun’ tetikçilerini milletin üzerine salsınlar... ‘Bu muymuş koskoca Ergenekon davası?’ diye güya hayret bildiren yazılar yazsınlar...
Ne bekliyorlardı, bilmem. Bu kadar bombayı, bu kadar cinayeti, bu kadar ‘adrese teslim’ eylem planını nasıl tevil etmeyi düşünüyorlar acaba? Danıştay suikastiyle Cumhuriyet gazetesinin bombalanması arasındaki derin bağlantı hiç mi endişeye gark etmiyor onları? Mahkeme önü nümayişleri, linç gösterileri, ‘Akıllı ol, akıllı’ tehditleri hiç mi tüylerini ürpertmiyor? Dönüp dolaşıp zamanında ‘Susurluk karşıtı’ olduklarını bir yabancılaştırma efekti gibi araya soktuklarına göre, ürpertmiyor demek ki. Belki de aynı merkezden yönlendiriliyorlar. Hiç de şaşırtıcı olmaz. Bir de, ‘Biz Susurluk’un üzerine giderken, bazıları glu glu dansı yapıyordu. O bazılarının bir bölümü bugün Ergenekon karşıtı kesildi’ diyorlar büyük bir pişkinlikle. Öyle miydi gerçekten? Bunlar alemi kör, milleti sersem mi sanıyor? Madem Susurluk’un üzerine gidiyorlardı, ‘çeteleri ortaya çıkarmak’ li maksadıyla başlatılan ‘sürekli aydınlık için bir dakika karanlık’ eylemini neden TBMM’den çıkan meşru hükümete yönelik bir ‘linç kampanyası’na dönüştürdüler? Biz, çetelerin ayıklanmasına katkıda bulunduklarını zannederken, onlar alttan alta ‘darbe şartları’nın oluşmasına zemin hazırlıyormuş. Demek ki, ‘Susurluk karartması’ yapıyorlarmış. Bütün o ‘İşi bu defa silahsız kuvvetler halletsin’, ‘Topyekün savaş’, ‘Paşa Başkanı hizaya soktu’ manşetleri de bu amaca yönelikmiş. Hatırlayalım: MİT ve Genelkurmay, matbuatın da katkılarıyla, (sanki) yabancı devletler tarafından korunan bir çeteyi yakalamak istiyor da, siyasi iktidar (Refahyol hükümeti) buna izin vermiyor havası oluşturulmuştu. Basında sürekli bu tez işleniyordu. Bu tezi güçlendirmek için de, ‘sürekli aydınlık için bir dakika karanlık’ eylemi başlatılmıştı. Bu eylemi ve basındaki linç kampanyasını müteakip, Refahyol hükümeti düşürüldü, Mesut Yılmaz’a bir ‘ara rejim hükümeti’ kurduruldu, akabinde ‘hortumlamalar’ ve ‘banka soygunları’ başladı. Susurluk da birden gündemden düşürüldü. Sadece, eski SHP milletvekili Fikri Sağlar’la, bir trafik kazasında hayatını kaybeden FP milletvekili Bedri İncetahtacı’nın ‘şahsi meselesi’ haline getirildi. Eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın diyor ki, ‘Susurluk kazası, Ergenekon’u aydınlatan bir lambadır. Çatlı’yı Ergenekon örgütü öldürdü. Büyük bir açık yüreklilikle kullanıldığımızı da itiraf ediyorum. Kullanıldığımızı, kazanın olduğu sırada fark ettik ama hep sustuk. Meslektaşlarım gözlerini açsınlar ve sivil unsurların dik duruşunu izlesinler. Türk Cumhuriyeti’ni savunacak zihniyetin karşılarında durduklarına inansınlar. Başkalarının sözlerine alet olmasınlar.’ Ben de Ergenekon davasını küçümseyenler için ‘gözlerini açsınlar’ diyeceğim ama... Gözleri açık onların... İddianamedeki ‘ilişkiler ağı’nın, darbecilerle pazarlığa oturan bir medya patronuna işaret ettiğini biliyorlar. Bu medya patronunun bir süre önce, bir yabancı gazeteciye, ‘1997 yılında ordunun baskısı sonucu istifaya zorlanan hükümete karşı benim medya organlarım savaş verdi...’ demiş bulunduğunu da biliyorlar. 22 Ekim 2008 Çarşamba
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|