AK Gençliğin Buluşma Noktası
Dini Konular Dinimiz hakkında öğrenmek ve paylaşmak istediğiniz herşey.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 12-22-2008, 12:30   #1
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Thumbs up Lebbeyk Allahümme lebbeyk
“Bir zamanlar İbrahim’e Beytullah’ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rüku ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.”
“İnsanlar arasında haccı ilan et ki; gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.” (Hacc suresi/26-27)
Bu, Allah’ın evine davetiydi, hiç mümkün mü ki; akıl sahibi bir insan bu davete icabet etmesin, hiç mümkün mü ki; akıl sahibi bir insan bu davete icabet etmekte tereddüt etsin.
Ve bugün Hz. İbrahim’in davetine üç milyondan fazla insan cevap verdi. Cenab-ı Hakk Hz. İbrahim’in davetini yerle gök arasına duyurdu. Bu öyle bir davetti ki, insanlar bu davete icabet etmek adına her şeylerini veriyorlardı. Asırlardır bu davete cevap vermek için sayısız insan anasından, babasından, evladından hatta canından vazgeçmek pahasına da olsa bu kutsal davete hiç düşünmden “Lebbeyk” diyorlardı. “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk, buyur Allahım buyur”.
Dünyanın bir çok yerinden kalabalık bir insan seli aktı yine Mekke’ye bu sene de. Yine çok kalabalıktı, yine sanki önceki seneden daha kalabalıktı. Efendimizin “Allah’ım hacc yapanların günahlarını bağışla, onların günahlarının bağışlanmasını istediklerinin de günahlarını bağışla” duasına mazhar olmak adına bu kadar insan koşarak, aşkla, şevkle gelmişlerdi Mekke’ye. Adeta haşir meydanını hatırlatan bu muazzam kalabalığın her bir ferdinde, her bir kalbinde aynı heyecan, aynı coşku, aynı gurur vardı. Her bir anı “Lebbeyk” demek olan hacc farizasının insanın bütün mevcudiyetine hükmeden tatlı bir heyecanı, gururu vardı..
Mekke sokakları beyaza bürünmüştü, yediden yetmişe, her yaştan insanın heyacan ve sabırsızlıkla beklediği o gün gelmişti. Gün yalvarış günüydü, gün yakarış günüydü, gün arafata çıkıp Allah’a yalvarma günüydü. Kafileler halinde bu kutsal vazife için arafata çıkış arefeden bir gün önce başlamıştı.Yollar otobüslerle dolmuştu. Binlerce otobüsten bir kısmı mübarek yükünü yüklemiş arafat yolunu tutmuşken, bir kısmı da yol kenarlarında hacı adaylarını bekliyordu. Trafik çok yoğundu elbette. Herkes bir anda o gün için arafata çıkacaktı. Otobüste giderken camdan diğer otobüslere baktığınızda görülen şey hep aynıydı. “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” diyerek arafata çıkan bir otobüs dolusu insan ağlıyordu. Zaman zaman tekbirlerle telbiyelere ara veriliyordu. Çok eşsiz bir andı bu, herkesin ömründe bir kez yaşayabileceği cennetin kapılarını açan hacc farizasının başladığı andı.
Arafata varıldığı anda her kafile kendisi için hazırlanan çadırına yerleşip ibadete başladı. Önümüzde uzun bir gece vardı. Bu gecenin akabinde arefe günü arafatta yapılması gereken vakfe duası yapılacaktı. Şimdi bütün yürekler o an için bekleyişe geçmişti. Bütün gece boyunca ibadet etti hacılar. Kuranlar okundu. Namazlar kılındı. Her kişi duasını etti, Allah’a yalvardı. Bu anda etrafındaki insanları unutup, Allah ile tamamen başbaşa kalan hacılar da oluyordu. Başka türlü insan bütün tanıdıklarına, yakınına, eşine dostuna hatta sülalesine ismen böylesine yüksek sesle dua etmezdi heralde. Gözlerini de yumarak bu samimane, safiyane yakarışın lezzetine varıyordu.
Gecesi epeyce serin oluyor arafatın. Üşütüyor insanı. Bu tatlı serinlikte battaniyeye sarılarak çadırların arasından sızan cılız ışıkla Kur’an okumaya çalışanlar da vardı. Onca insan böylesine ulvi bir gecede havanın her bir zerresinde hissedilen maneviyatın tadını çıkarmaya çalışıyordu. Vakit ilerledikçe hacılar günlerin verdiği yorgunluğun da etkisiyle yavaş yavaş dinlenmek üzere kısa bir süre için de olsa uyumaya başlıyorlardı.Uyuyanların yanı sıra sabaha kadar ibadetle vakit geçirenler de oldu.
Arafatta olmak; yaradana yalvarmak şükretmek, içinden geldiği gibi kalbinden gelenleri arz etmek... Bunları anlatmakta zorlanıyorum.Gelenler bilir, tarifi imkansız bir haz. Kulun kendisini Allah’a bu kadar yakın hissetmesi, sadece Allah için, sadece O’nun davetine icabet için o mübarek dağa çıkıp Allah ile başbaşa kalmak,“Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, inne'l hamde ve'n-îmete, leke ve'l mülk lâ şerîke lek!” "Buyur Allah'ım buyur! Buyur ki senin ortağın yok, emrine amadeyim buyur! Hamd sana nimet senden ve mülk senin, ortağın da yoktur senin".demek.
Arafatta olmak; Alemlerin sahibi ile karşılıklı durmak, merhametlilerin en merhametlisine rahmeti için yalvarmak, yaptığı bütün günahlarından pişman olduğunu söylemek, affet Allah’ım demek, and olsun bir daha yapmayacağım demek, günahlarımından arındır, temizle beni, hesabını sorma, beni sana karşı utandırma, karşında mahçup etme, huzurunda boynu bükük koyma, beni sahipsiz bırakma, kapına geldim sakın yüzüme kapatma , beni kabul et, ortalıkta sensiz, çaresiz, perişan bırakma, beni yakma demek, ben seni çok seviyorum ey sevgili, sen de beni çok sev demek ve bütün bunları derken ağlamak...İşte arafatta bulunmak böyle bir şey...
Vakit ilerliyordu. Gecenin serinliği, yerini güneşin henüz kendini yeni gösteren ışıl ışıl sıcaklığına bırakmaya başlıyordu yavaş yavaş. Arafat aydınlanıyordu. Beklenen gün doğuyor, büyük gün kendini gösteriyordu. Büyük günün heyecanı da büyük oluyordu elbette. Hacılarda bir hareketlenme görünüyordu bu dakikalarda. Sabah abdestlerini alıyordu herkes. Çadırına dönen namazını kılıyor, Kur’an’ını okuyor, duasını yapıyordu. Herkes ibadetine kaldığı yerden devam ediyordu. Saatler ilerledikçe hacıların da sabrı tükeniyordu adeta. Bir an evvel büyük duaya durmak istiyordu herkes. Öğle namazı için bekleyiş başlayınca bu kısa sürede hoş sohbetler oluyordu hacılar arasında. Genelde herhes Türkiye’de bıraktığı evladını, anasını, babasını konuşuyordu yanındakiyle. Özlemlerini anlatıyorlardı birbirlerine. Yakınlarına kavuşacakları andan bahsediyorlardı zaman zaman. Bazı hacılar böyle tatlı tatlı sohbet ederken, yakınlarının bayram için baklava börek açtığını hayal edip iç geçirenler de oluyordu.
Öğle namazı için ezan okunmaya başlamıştı. Hacılardaki hazırlıklar iyice hızladı bu dakikalarda. Herkes abdestini alıp çadırında hazır baklemeye başlayınca namaz kılmak üzere cemaat ayağa kalktı. Öğle namazı ve ikindi namazı beraber kılındıktan sonra arafatın beklenen anı başlamak üzereydi.Herkes iyice heyecanlanmış ve sabırsızlanmıştı ki vakfe duası başlamıştı. Şimdi milyonlarca hacı, milyonlarca kul Allah’a, arafatta yalvarmak için ellerini semaya kaldırmıştı. Eşsiz dakikalar başlamış, hacı adayları hacı oluyorlardı artık, bunun için dua ediyorlardı. Efendimizin “Mebrur bir haccın karşılığı cennettir” müjdesine ermek için yalvarıyorlardı yaradana. Bu ulvi dua edilirken yeryüzünde insanlar ağlıyordu, gökte melekler. Yerden yükselen aminler, gokteki aminlerle buluşuyordu yaradana doğru çıkarken. Günahlardı insanları bu kadar üzen, bu kadar korkutan. Ölüm vardı çünkü, kabir vardı, hesap vardı, en ufak bir iyilik veya kötülük karşılıksız kalmayacaktı. Şimdi bunlar için dua ediliyor, günahlarından arınmak için yalvarıyordu herkes. Analar, babalar için de dua ediliyordu, “Onları da affet Allahım” diyordu hacılar. Evlatlar da unutulmadı tabi,vatan, millet için de aminler yükseldi yine gökyüzüne. Arafatta vakfe duasıydı bu, herşey için, herkes için dua edilmeliydi, hiç kimse unutulmamalıydı. Zira duaların kabul olunduğu anlardan bir andı. Son kez amin denildi ve eller gözyaşlarıyla buluştu.
Vakfe duası bittikten sonra büyük bir sessizlik hakimdi çadırlarda. Herkes duanın etkisindeydi henüz. Arafatın bu eşsiz dakikaları insanları adeta büyülemişti. Herkes kendi aleminde günahlarıyla yüzleşiyordu sanki. Fakat umutla dolmuştu yürekler. Artık herkes daha büyük bir ümit ile Allah’ın rahmetini umut ediyordu .
Akşam saatlerinde Müzdelife’ye iniş başlamıştı. Bu, o kadar da kolay bir iş değildi aslında. Bu kalabalığı Müzdelife’ye indirmek epeyce vakit alıyordu. Sırası gelen kafileler yine otobüslerle Müzdelife’ye iniyorlardı. Burada da akşam ve yatsı namazını beraber kıldıktan sonra bu kez de Müzdelife’de vakfeye duruluyor ve dua ediliyordu. Fakat buradaki dua, arafattakinden farklı olmuştu, kısa sürmüştü çünkü o şartlarda uzun dua etmek biraz güç olurdu heralde.Her kafile, kafile başkanının duasına amin diyordu. Müzdelifede kalabalık, arafattakinden daha fazla hissediliyordu. Bazı kafileler duayı duymadan amin diyordu. Şeytan taşlamak üzere yola çıkılmadan önce buradan taşlar toplanıyordu. Taşların boyu nohut kadar olması gerekirken bazı teyzeler şeytana çok kızmış olmali ki, sanki cephanelik hazırlar gibi, ceviz büyüklüğünde ve gerektiğinden daha fazla taş topluyorlardı.
Minaya doğru yürüyüş başlamıştı. Her kafile, kafile başkanının elindeki bayrağı takip ederek yola düşmüştü. İlerlemek çok zordu ama yavaş yavaş da olsa yol alıyordu herkes. Bir yandan da arafttan otobüslerin gelmesi devam ediyordu. Hal böyle olunca trafik tıkanıyordu. Bir sürü polis görev yapıyordu o gece. Zaman zaman otobüsleri durdurup kafilelerin geçmesine izin veriyorlardı, zaman zaman da kafileleri durduruyorlardı. Minaya doğru yürürken dönüş yolu boştu. Çünkü taşlamaya ilk giden grup henüz yoldaydı. Hacılar yine “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” diyerek yürüyorlardı. Arada tekbirler getiriliyordu. Bazı gruplar yürümüyor koşuyordu. Koşarken var güçleriyle “Lebbeyk” diyorlardı. Çok tuhaf bir duygu hakim oluyor insana bu dakikalarda. Şeytanı taşlamak için beyazlara bürünmüş insan seli ellerinde taşlarla yola düşmüş, tekbirlerle ilerliyorlardı. Dünyanın her yerinden , her yaştan, her renkten milyonlarca insan büyük bir sabırsızlıkla ve coşkuyla lanet olası şeytanı taşlamak için yürüyordu. Cemerat denilen üç şeytanın bulunduğu bölgede kalabalık daha da artıyordu. Cemerata çıkan bütün yollar tıkanmıştı. İlk gün taşlanan büyük şeytanın önü çok kalabalıktı. İnsanı korkutan bir manzaraydı bu. İlk gördüğüm de bu izdihamdan ben de çok korkmuştum aslında. Nasıl taşlayacağım diye düşünürken gördüm ki, az ilerisi gayet sakin , hatta boştu. Herkes şeytana vardığımız noktaya yığılmış, kimse az ilerisine gidip de taş atmıyordu. Dedim ya, hacılar bu an için çok sabırsızlanıyorlardı. Bu yüzden de hep aynı noktada izdiham oluyordu. O izdihamın içinden çıkarken yakınlarını arayan bir babanın korku dolu bakışları hala gözümün önünde.
Hacılar, şeytan taşlarken kendilerinden geçiyordu, kimisi atması gerektiği yedi taşla yetinmeyerek, belki de fazla atıldığı takdirde ceza olarak sadaka vermesi gerektiğini de bilmeyerek “bu da benden olsun sana kör şeytan, Allah seni kahretsin” gibi sözler eşliğinde taş atmaya devam ediyordu. Taşı bitip de hızını alamayanlar, terliklerini çıkarıp atıyorlardı şeytana. Kimisi de ağzına geleni söylüyordu şeytan taşlarken. Şeytanla kavga ederken kendini unutunlar daha sonra kafilelerini aramak zorunda kalıyorlardı. Ortalıkda tek başına endişeli bakışlarla dolaşan amcalar çok fazlaydı.
Taşlamanın ikinci günü birinci gününden daha kalabalıktı. Bu kez şeytanın az ilerisi sakindi dediğim yerler de tıklım tıklımdı. İkinci günü büyük bir kalabalık havaya doğru el sallıyordu, biraz ilerleyince anladım ki, canlı yayın kamerası çekim yapıyormuş. Hacılarda belki özlemden, belki sevinçten yaşlı gözlerle el sallıyorlardı.
Taşlamanın üçüncü günü de, ikinci gününe nisbeten daha kalabalıktı. Çünkü bu gün son gündü. Dönüş vardı. Minada bulunan otellerden çıkışlar olduğu için trafikde çok yoğundu. Sokaklar boş su şişelerine bürünmüştü bu kez. Adeta bir halı gibi asfaltın tamamını sarmıştı su şişeleri. Ciddi bir temizlik yapılması gerekiyordu Mekke’de.
Artık veda zamanı gelmişti. Bu kez Kabe’yi veda için tavaf ediyordu hacılar. Bu kez hüzünle, bu kez başka bir türlü ağlayarak tavaf ediyorlardı. Bu kez şimdiden özleyerek bakıyorlardı Kabe’nin taze örtüsüne. İlk kafileler dönüyordu bile. Mekke boşalıyordu yine. Yine hüzünlenecekti sokaklar. Yine boynu bükük bir çocuk gibi bakakalacaktı hacıların ardından Mekke...

Ayşenur KAHVECİ / Haber 7

 

ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 12-22-2008, 12:33   #2
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Yücce Allah,Bu farizayı yerine getirmeyi bana ve sizlerede nasip ve müyyeser eylesin.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta