01-17-2009, 00:41 | #1 |
ADI SEVGİYDİ..
İşsiz kalmıştı adam İstanbul gibi yerde. Aile babasıydı, ev geçindirmek zorundaydı. Üstelik biri üniversitede diğeri ilköğretimde okuyan iki kızı vardı…
Cebinde kalan son parası 10 YTL idi ve her zaman eşine bolca para vermeyi seven adam bu kez mahcuptu O’na karşı.. Ama “Olsun”, dedi adam. O, yirmi yıllık hayat arkadaşıydı kendisinin ve ne zor günleri beraber atlatmışlardı. Bu günler de geçecekti elbet. Yine güzel günlere kavuşacaklardı ALLAH’ın izni ile. Önemli olan sevgilerini kaybetmemeleriydi. Önemli olan yine birbirlerine tutunup güç bulmalarıydı, yeniden başlamaktı her şeye, sıfırdan.. Yürüye yürüye Çamlıca’ya çıktılar bir ikindi vaktinde. Namazlarını kılıp dua ettikten sonra, ceplerinde kalan paranın bir kısmıyla çay içtiler birbirlerinin gözlerine sevdayla bakarak. El ele tutuşarak, çocuklar gibi, dertleşip ağlaştılar. Tesellî ettiler birbirlerini yüreklerindeki sevgiden güç alarak.. Eşi dedi ki adama “Biz seninle beraber olduktan sonra dünyaya meydan okuruz, üzülme bu da geçer ALLAH’ın yardımıyla”.. Adamın daralan yüreğine taze bir nefes oldu eşinin sözleri. Yeniden baktı güzel gözlerine aşık olduğu kadının. Yıllar hiçbir şey kaybettirmemişti bu sevgiden. Aksine daha çok bağlanmışlardı birbirlerine, zor günlerde dayanıştıkları sürece. Bu zamanda nadir bulunan türdendi sevgileri. Menfaatler bitince ayrılan, zor günlerde terk eden olmayacaktı ikisi de, söz vermişlerdi Rableri’ne çünkü evlenirken. Konuştular ordan burdan.. Öylesine huzur buluyorlardı bu sohbetlerinde. Muhabbet gizliydi çünkü içinde. Bazen aynı sözler ikisinin de dudaklarından dökülüveriyordu aynı anda ve gülüşüyorlardı bu duruma… Gelinler, damatlar gelip gidiyordu Çamlıca Tepesi’ne. Bu bir adetti oralarda, evlenen çiftler ya Çamlıca Tepesi’ne çıkıyordu ya da Eyüp Sultan Türbesi’ne.. Hatırladılar, Onlar da çıkmıştı düğün günlerinde buraya, yirmi yıl kadar önce.. Ne kadar da güzel olmuştu eşi beyaz gelinlikler içinde. İlk gözlerine vurulmuştu adam kadının, peşinden masumiyetine ve ALLAH’a olan itaatine. Peygamber tavsiyesine uyarak evlenmişlerdi. O günden sonra daha iyi anlamıştı, bir kadının en güzel süsünün haya olduğunu. İdare etmeyi bilen iktisatlı biriydi eşi. Bu yüzden de pek sıkıntı çekmemişlerdi hayatlarında. Çok fazla lükse düşkün değildi ve nereye nasıl harcama yapacağını iyi hesap ederdi. Har vurup harman savurmazdı eşinin kazancını, ama yoksulu garibi de ihmal etmezdi elinden geldiğince. Bunların elbet bugün mükafatını göreceklerdi, bunu hissetti yüreğinin en gizli köşelerinde. Evliliklerinin ilk yıllarında genelde olduğu gibi Onları da ailevî sorunlar rahat bırakmadı bir süre. Eşinin babası ayırmağa bile uğraştı bir zaman ve tercih etmek durumunda bırakmıştı kadını. Ama düşmediler bu tuzaklara ve sarıldılar birbirlerine daha da sıkıca.. Bütün bunları hatırlamak daha bir güç verdi adamın yüreğine. Öylesine zorlu günleri sevgileri ile aşmış olan bir aileye maddî sıkıntı da neymiş ki? Elbette bu da atlatılacaktı böyle yüreği güçlü bir kadının desteği ile. Bir kez daha şükretti Rabbine, kendisine böyle bir eş nasib etti diye ve dua etti içinden O’ndan ölene dek ayrılmamak, cennette de ebedîyyen beraber olabilmek için... Hatırladıkça eski günlerini göz göze bakışıp gülüştüler yine. Yaptıkları çocukluklar, ilk mutfak deneyimleri, beraber yaktıkları yemekler, tarifini tutturamadıkları kekler geldi akıllarına. İlk çocuklarının doğumu, ilk annelik ve babalık heyecan .. Şimdi 18 yaşında kocaman bir kız olmuştu... O zaman da çıkarlardı sık sık bu tepeye. O zaman da seyrederlerdi bu manzaraları keyifle… Güneşin batışını seyrederken birer çay daha içtiler. Bir başkaydı gün batımı bu tepelerde, bir başkaydı Boğaz’ın manzarası, köprüler… Karşıda ışıklar yandı birer birer, işte yine akşam oldu tüm esrikliği ile..Hüzünlerini bırakarak battı gün karşı tepeden.. Sabaha ekmek alacak paraları yoktu belki, belki yürekleri buruktu ama huzurluydular, mutluydular.. Çünkü elleri birbirine kenetliydi yaa. Yürekleri beraber atıyordu eskiden de olduğu gibi yine… O günkü gibi bu gün de sazlar çalınıyordu yine Çamlıca’nın bahçelerinde.. Bu bir hikaye değil, yaşanmış ve hâlâ yaşanmakta olan bir hayat.. Yaşayanlardan ve yakınlarından dinlediğim ve beni çok etkileyen bir sevda.. Asrın maddeci düşünen, mutluluğu tüketim ve harcamaya endeksleyen zihniyetine ibretlik bir misal.. Yazmak istedim… alıntı...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-17-2009, 11:53 | #2 |
Çok güzel anlam dolu mutluluk yüklü bir hikayeydi emeğine sağlık günümüzde kalmadı sanırım böyle sevgiler yada varsa bile çok kuytu köşelerde bizim göremediğimiz bir yerlerde saklı galiba..Mutluluğu, maddiyatta arayan kişiler ömür boyu onu bulamazlar. Maneviyat dolu olduğun zaman ise zaten aramana gerek kalmaz her an mutlusundur. Çünkü huzur islamda....
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|