01-19-2009, 00:31 | #1 |
138 yıl önceden gördü ...
İkinci Abdülhamid, Yahudiler'in 19. Yüzyıl'ın sonlarında Filistin'e yerleşmelerini kısıtlayıp Filistinde katliamı 50 yıl geciktirmişti. Sultan Abdülhamid Filistin’de katliamı 50 yıl geciktirmişti İkinci Abdülhamid, Yahudiler'in 19. Yüzyıl'ın sonlarında Filistin'e yerleşmelerini kısıtlayıp, bütün taleplere rağmen Yahudi göçünü devamlı engelleyerek, İsrail'in bölgede 60 senedir cereyan eden katliamlarını 50 yıl geciktirmişti... Yahudiler Filistin'in kendilerine vaat edilmiş topraklar olduğuna inanmaktaydılar. Fakat Filistin'deki devletleri uzun süreli olmadı. Yahudiler önce Babilliler, sonra da Romalılar tarafından Filistin'den çıkarıldılar. Ancak topraklarından sürüldükten sonra asırlarca geri dönüp devletlerini tekrar kurmak hayaliyle milletlerini ayakta tuttular. Başlarına gelen her felaketi geri dönüş zamanının geldiği şeklinde yorumladılar. 19. yüzyılda Osmanlı topraklarında nüfuz alanı kurmak isteyen İngiltere, Fransa'nın Katolik, Ruslar'ın da Ortodokslar ile işbirliği yapması gibi imparatorlukta kendisine yardımcı olacak bir topluluk aradı ve Yahudiler'le işbirliğine başladı. YAHUDİLER'İN HAMİSİ İNGİLTERE Böylece Yahudiler'in Filistin'e geri dönüş macerası başladı. Bu konuda birçok şey yazılıp, çizilmiştir, ancak en önemli araştırmalardan birini İkinci Abdülhamid döneminin en önemli uzmanlarından olan Prof. Dr. Tufan Buzpınar yapmıştır. İngiltere bütün çabalarına rağmen ilk başta Filistin'e Yahudiler'i yerleştirmeyi başaramadı. Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı'nda mağlup olmasıyla imparatorluğun omurgasını kırıldı. Ayrıca bu yıllarda Rus Çarı'nın öldürülmesinden sonra büyük bir baskı görmeye başlayan Yahudiler, Rusya ve Romanya'dan başta Amerika olmak üzere dünyanın değişik yerlerine göçetmeye başladılar. Bu yıllarda Londra'da İngiltere'nin Ortadoğu'daki çıkarları için bir Yahudi Devleti'nin kurulması fikri ortaya atıldı. Ancak başta İkinci Abdülhamid olmak üzere, Osmanlı devlet adamları muhtemel bir Yahudi göçünün Filistin'de çok kritik dengelere bağlı mevcut durumu bozacağı ve bölgeyi karıştıracağı kanaatindeydiler. Bu yüzden İkinci Abdülhamid, 1880'lerden itibaren Filistin'e Yahudiler'in yerleşmesini engellemek için tedbirler alıp, yasaklar getirdi. Rothschild gibi zengin Yahudiler'in yardımıyla sultanın emrine rağmen mahalli yöneticilere rüşvetler verilip, Filistin'de toprak satın alınarak Yahudiler bir kısmı gizlice bölgeye yerleştirildi. Ancak İkinci Abdülhamid'in sıkı kontrolü yüzünden göç eden Yahudiler'in sayısı sınırlı oldu. THEODOR HERZL'İN HAYALİ Yahudiler'in Filistin'e yerleşmeleri için en büyük çabayı ise Theodor Herzl harcıyordu. Siyonizm'in kurucusu Theodor Herzl kendisini Filistin'de bir Yahudi Devleti kurma fikrine adamıştı. Çeşitli aracılar vasıtasıyla Yahudiler'e Filistin'de toprak sağlamak için İkinci Abdülhamid'e ulaşıp fikrini hayata geçirmeye çalıştı. Bu sırada ekonomik açıdan çok zor durumda olan imparatorluğun bu zaafını kullanarak, para ile Filistin'de toprak satın almayı düşünmüştü. Herzl, aracılar vasıtasıyla netice alamayınca meseleyi bizzat Sultan Abdülhamid'le görüşmek istedi ve 1896 Haziran'ında İstanbul'a geldi, ancak padişahla görüşemedi. İkinci Abdülhamid'le doğrudan ilişki kurabilen ve sultanın Avrupa'daki hafiyelerinden birisi olan Nevlinski, Herzl'in ısrarlarıyla konuyu sultanla konuştu. Sultanın ilk cevabını Herzl hatıralarında şöyle nakleder: "Ben bir karış bile olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir..." Sultanın bu cevabına rağmen Herzl pes etmedi. Yahudi asıllı Macar Türkolog Vambery vasıtasıyla 1901 Mayıs'ında İkinci Abdülhamid'in huzuruna çıktı. Ancak bu görüşmede Filistin'e Yahudi yerleştirilmesi meselesine hiç değinilmedi. Üstüne üstlük İkinci Abdülhamid, Herzl'i kabulünden önce Yahudiler'in Filistin'e girişi ve toprak satın almalarıyla ilgili kısıtlamaları da artırmıştı. Herzl'in ölümünden sonra yerine geçen David Wolffsohn da girişimlerinden bir netice alamadı. Yahudiler'in her türlü teşebbüslerine rağmen Filistin'e yerleşen Yahudi sayısı Sultan Abdülhamid döneminde 25-30 binde kalmışken, bölgenin Osmanlı'nın elinden çıkmasından sonra Filistin'e yüz binlerce Yahudi yerleşmiş ve 1948'de İsrail'in kurulmasından sonra akmaya başlayan kan hiç durmamıştır. FiLiSTiN’iN BARIŞ DOLU YILLARI Tarih boyunca birçok çatışmaya sahne olan Filistin 16. yüzyılda Osmanlı hakimiyetine girdi. Yavuz Sultan Selim, Memlük hükümdarı Kansu Gavri'yi 1516'da Mercidabık meydan Muharebesi'nde mağlup edince, Suriye ve Filistin Osmanlı topraklarına katılmıştı. Filistin bölgesi Şam Beylerbeyliği'ne bağlı Kudüs, Gazze ve Nablus şeklinde üç sancak hâlinde teşkilatlandırıldı. Filistin, Osmanlı'nın son dönemlerinde ise önce Sayda Eyaleti'ne, sonra Suriye Vilayeti'ne, ardından da son dönemde kurulan Beyrut Vilayeti'ne bağlıydı. Filistin, Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler için de büyük önem atfedilen bir bölgeydi. Özellikle Kudüs'teki kutsal yerler paylaşılamıyordu. Hristiyanlığın çeşitli mezhepleri bile birbirleriyle çatışma hâlindeydiler. Osmanlı İmparatorluğu, bölgeyi fethetmesinden itibaren Filistin'de de kendine özgü bir idari yöntem uyguladı. "Pax Ottomanica" adı verilen Osmanlı barışı bölgeye hakim oldu. 19. yüzyılda Batılı güçler bölgeye el atınca Filistin'de ve Ortadoğu'daki diğer bölgelerde kaos başladı. Bugün
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-19-2009, 00:35 | #2 |
Evet biz Ulu Hakanı 138 yıl geriden takip ediyoruz.
|
|
01-19-2009, 00:54 | #3 |
Yahudilere 138 yıl önce Filistinde toprak vermeyen Abdulhamid'in torunları bugün yahudilere kendi topraklarını peşkeş çekiyor. Theodor Herz'in hayali sadece Filistin değil vadedilmiş topraklardır. Bizde bu hayal için elimizden geleni yapıyoruz
|
|
01-19-2009, 02:58 | #4 |
Maalesef ki Abdülhamid-i Sâni hakkında 'İsrail'i kurdurmama' olayından başka bir şeyini bilmiyoruz.. Hani kişisel olarak söylemiyorum ancak genel olarak bakınca ne zaman gündemde Abdülhamid olsa -özellikle Saadet Partililer- hep bu olayı söyler dururlar..
Aslında bununla yetinmeyip o zamanı araştırsak, derinine inip Abdülhamid'in asıl amacını anlayabilsek her şey çok çok değişecek.. Ulu Hakan'ın şahsiyetinin derinleri bugün insanın hayatının akışını değiştirecek kadar hoş ve sağlam.. Bu yüzden gündeme hep bir olayı ile gelmesine razı bi gönülle bakamıyorum.. O her şey idi.. O boyna bir Türkiye timsali idi.. Boşuna demiyor üstad Necip Fazıl: Abdülhamid'i anlamak, her şeyi anlamak olacaktır.. Ve François Georgeon'un buna eklediği gibi: ABDÜLHAMİD'İ ANLAMAK, TÜRKİYE'Yİ ANLAMAK OLACAKTIR... |
|
01-20-2009, 23:57 | #5 | |
Alıntı:
Bak bu konuda haklısın işte. Fakat gündem Filistin olunca Sultanın bu konudaki tavrı bize taa o günden yol gösteriyor. Sultan aynı zamanda iyi bir ekonomisttirde. Denge politikasını çok iyi uygulayıp devletin yıkılmasını ve toprak kaybını önlemiş ve 30 yılldan fazla padişahlık yapmıştır. Ülkenin kaos içinde olduğu bir dönemde bu kadar uzun süre tahtta kalabilmesi onun ince siyaseti sayesindedir. Ayrıca Osmanlı devletini çağın gereklerine göre Avrupaya ayak uyduran bir çizgiye getirmeye çalışmıştır. Öyle ki dünya da üretilen ilk değil ama ikinci ve üçüncü denizaltı Osmanlı donanmasınındır. Hatta denizciliğe katkısından dolayı bundan birkaç yıl önce Deniz kuvvetleri komutanlığı Sultan Abdulhamite temsili olarak Şükran ödülü verdiler. Sultan'ın birçok konuda ülke geleceğine yön verecek fikir ve proje üretmiştir. Sadece Filistin konusu açılınca gündeme getirilmesi Sultana haksızlık olur. |
||
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|