AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-27-2009, 10:24   #1
Kullanıcı Adı
Ak_Kelebek
Standart Suç imparatorluğunun haritası
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde talebeyken ceza hocamız Eralp Özgen, idam cezası hakkında ne düşündüğümüzü sormuştu. Beklemediğimiz bir soruyla karşılaşmanın şaşkınlığıyla parmak kaldırmıştık.
O gün sınıfta idam cezasını savunanlar, karşı olanlardan kat kat fazlaydı. Hocamız, "Çocuklar şimdi size bir şey göstereceğim ve fikrinizi öyle alacağım." dedikten sonra bir idam mahkûmunun infazını gösteren görüntüler yansıtmıştı duvara. İdamı savunduğunu söyleyen sınıfın yarısından çoğu o görüntülerden sonra mahcubiyetle sessizliğe gömülmüştü. Hocamız, ikinci defa parmağını kaldıracak gücü kendinde bulamayan talebelere bakarak, "Soyutlayamıyorsunuz çocuklar!" demişti. Suç ve cezaya bakışımı değiştiren o anıyı, Ergenekon dolayısıyla yeniden hatırladım.
İnsan, suçu ve cezayı soyutlayabildiği ölçüde insandır. Elbette kamuoyu dediğimiz geniş yığınlardan böylesi bir soyutlama beklemek haksızlık olur. Geniş yığınların vicdanında bir kanaat oluşturacak olan, en nihayetinde suçun somut delilleridir. Ama bu durum, okuyan, yazan, aydın dediğimiz kesimlerin soyutlama yeteneğine dair beklentimizden bizi vazgeçirmemeli. Bu beklentiyi ötelemek, insanlığımızı ötelemek olur.
Bir röportajda, 'Veli Küçük'ün içeride olması belki de 40 kişinin hayatını kurtarmıştır.' şeklinde kurduğum cümle pek çok internet sitesinde, 'Veli Küçük'ün içeride olması, 40 kişinin hayatını kurtardı.' şeklinde verildi. İronik ama gerçek! Veli Küçük hakkında edilen o cümleyi başkaları için çarpıcı kılan suçu somutlaştırmasıydı. Çünkü Veli Küçük, suçu tasarlayan, yönlendiren figür olarak yine de geniş yığınların gözünde gerçek suçlu profiline denk düşmüyordu. Tuhaf olan bu durum, Veli Küçük'ün kendisi için de geçerli. Hâlâ kendisini savunacak cesareti bulabildiğine göre... Talimat veren, yönlendiren oydu belki ama kurşunu sıkan hep başkaları oldu. Veli Küçük'ten çok daha uzak halkalarla davaya bağlanan üst düzey asker ve bürokratlar içinse suç, duygu düzeyinde dahi kavranabilmiş değil. Vatan için yapıldı! Ama vatan için yapılanı tahayyül etmek ve onun, birilerinin canına mal olduğunu bilmek, verilen talimatların, yapılan toplantıların 17.500 faili meçhule neden olduğunu bilmek kabullenilecek bir gerçek değil hiçbiri için. Çünkü soyutlayamıyorlar! Yahut soyutladıkları yerde vatan gibi başka değerler, masumların hayat hakkından daha öncelikli oluyor.
Bütün bunları anlatma nedenim şu: Başkaları ne düşünür bilmiyorum, bana kalırsa Ergenekon soruşturmasının dönüm noktası İbrahim Şahin'in krokisinden çıkan silahlardır. O güne kadar ne medyada yer alan Ergenekon haberleri, ne kapsamlı iddianame ne de herkesi şoke eden tutuklamalar suçun gerçekliği hakkında kamuoyunda derin bir kanaat oluşturmamıştı. İbrahim Şahin'in evinde bulunan krokiden hareketle Gölbaşı'ndaki arazide arama yapan ekiplerin çalışmasını ekrandan izlerken içimden geçen düşünce şuydu; eğer bu kazıdan bir şey çıkmazsa Ergenekon hayaleti, daha da belirsizleşen bir hayalet olarak varlığına devam edecek. O kazıdan çıkan silahları ve sonrasındaki tutuklamaları biliyorsunuz...
İbrahim Şahin'in krokisinin gerçek olması, Ergenekon'u soyut bir dava olmaktan çıkardığı ve fazlasıyla somutlaştırdığı için önemli. Çünkü Susurluk'tan başlayarak suç ilişkilerinin odağında ve icraat faslında olan bir figür olarak, ortalama insanda kanaat yaratacak deliller ancak İbrahim Şahin'den çıkabilirdi. Çünkü geniş yığınların vicdanî kanaati, gördüklerinden hareketle oluşur. Somut olarak önümüze serilen lav silahları, patlayıcılar, suikast planları, yaşadığımız ülke ve sistem hakkında derin şüphe ve şaşkınlık duymamıza neden oluyor bugün. Açığa çıkan onca suç unsuru ve bağlantıları nasıl bir 'suç imparatorluğu'nda yaşadığımızı gösteriyor. Adı konulmamış bir yüzleşme bu. O dev suç imparatorluğuna kendi sıradan hayatlarımızda hiç farkında olmadan hangi duygu ve düşüncelerle müdahil olduğumuz da görünür hal alıyor. Türkiye'de yaşayan, Cumhuriyet'in değerlerine inanan, iyi niyetli ve suça bulaşmamış pek çok kişi, yastığa başını koyduğunda içindeki küçük askerciklerle yüzleşme gereği duyuyor. O derin şeriat korkusunun bu toplumun derin katmanlarında demokrasi fikrini nasıl yerle yeksan ettiğini, çoğumuzun düşüncesinin bir adım gerisinde askere duyduğumuz koşulsuz güvenin aslında ona darbe yapma yetkisi vermek olduğunu artık soyutlayabileceğimiz günlerdeyiz. Hepimiz içimizdeki küçük darbecinin, suça bulaşmış sistemin devamında bir fayda görmenin demokrasi fikriyle nasıl çeliştiğinin soyutlamasını yapıyoruz şu günlerde.
Ancak suça bulaşarak ayakta kalabilen bir sistemin destekçisi olan, yapılan temizliğe destek vermekten imtina edenlerin, suçu nerede ayırdıklarını sormak gerekiyor. Ergenekon soruşturmasına karşı çıkmanın ölümü savunmak anlamına geleceğini söylemek elbette naif kalır ama şüphe edenlere; 'öncelikleriniz neler, hangi değerleri insan hayatından üstün tutuyorsunuz?' diye sormak gerekir. Toplumda bir kanser halini almış suçun aydınlanması mı? Bir siyasal hesaplaşma ihtimalini düşünerek, var olan suç mekanizmalarının dağıtılmasını ertelemek mi?
Ergenekon soruşturmasından heyecan duymayan, temiz bir gelecek için ümide kapılmayan insanların değer sıralamalarını bilmemiz mümkün olsaydı keşke. Söz konusu olan faili meçhullerin ya da Hrant'ın ölümünün engellenebilme ihtimaliyse, nasıl hâlâ aynı sorular aynı yanlış mantıkla sorulabiliyor? Sanırım bunun cevabı; değerler sıralaması. İnsanın yaşama hakkını her şeyin üzerine koyan evrensel yasaların neleri temel aldığı konusundan belki de bihaberler! Tuhaf olan, bugün Uğur Mumcu için ağlayanlar onların katilleriyle aynı safta olabiliyorlar. Bu saflaşmanın bize gösterdiği en önemli şey; devletin derinliğinin ne kadar baş döndürücü olduğudur. O kadar derin ki, o mesafeden bakıp suçu soyutlamak çoğu iyi niyetli insan için mümkün görünmüyor. Sahiden trajik bir durum. Toprağın altından çıkan onca silah heyecan yaratmıyor, yol kenarlarına bırakılan el bombaları, lav silahları heyecan yaratmıyor, İbrahim Şahin gibi, Levent Ersöz gibi suç makinelerinin içeride olması heyecan yaratmıyor... İleri sürdükleri itiraz, 'bu bir siyasal hesaplaşma, bu bir başka derin iktidar yapılanması olabilir'. Bu itirazı öne sürenler hakkında yapılmış bir istatistik var mıdır acaba? Belki de suçun yarattığı tahribattan uzak, steril bir hayat yaşadılar ve belki de sahiden suçun sonuçlarından bihaberler. Devletin her türlü baskısından fazlasıyla nasiplenmiş Kürtlerin, gerçek solcuların, askerin yaptığı bütün darbelerin, polisin bulaştığı bütün hukuksuzlukların davacısı olması beklenirdi.
Bazı kesimler, şifreleri çözülen bu suç odaklarının dağılmasından heyecan duymayarak aslında Mumcu için tuttukları yasın sahiciliğine de gölge düşürüyorlar. Çünkü Mumcu, bu şebekenin derin aklına bakma cesareti gösterdiği için öldürüldü. Diğer yandan Türkiye'de kendinde bu gücü bulacak bir siyasal hesaplaşma, bölgesel dengelere, konjonktüre rağmen var olamaz. Ülkenin genel gidişatı, gelecek tahayyülü hesaba katılmadan yapılan bir akıl yürütme her zaman eksik kalır. Türkiye, zihinsel bir dönüşüm içinde. Ne komplocu olmak lazım ne de karamsar. Çünkü olanları tek bir nedenle açıklama kolaycılığı saf tutmada da aynı sığlığı getiriyor.

ZAMAN

 

Ak_Kelebek isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 01-27-2009, 18:45   #2
Kullanıcı Adı
ALPEREN4425
Standart
Bejan Matur , Zaman gazetesinin kime hizmet ettiği belli olmayan yazarlarından birisi. Bir kere bu yazısında halka yığın gözüyle bakan, sözde, bir aydınmış gibi nutuk atan, Ermenilerden özür dileyen üç beş dolmakalemin öncülüğünü yaptığı için kendisini bir nane sanan bu kadının , bünyesinde bu kadın gibi daha birçok ihanet sevdalısı yazarı barındıran bir gazetede yazması gayet doğal.

Hele ki ülkenin çok hassas olduğu bir konuda , yani idam konusunda , idamlık birinin çektiği acıya bakarak idamın kötü olduğunu savunması bu toplumun vicdanını yaralar. Terörist başının idamını engelleyen zihniyetten ne farkı var bu yazarın. Şimdi bu kadına Aponun idamını izletsek üzülürmü apoya. Ya da üç yaşındaki çocuğun kurşunlanmasını izletsek ...Hangisi Bejan Maturun vicdanını rahatsız eder.

Aklınca Ergenekonla ilişkilendirecek ya konuyu. Suçu soyutlayamıyormuşuz biz halk yığınları. Halkın orduya karşı duyduğu güven darbeye verilen destekmiş miş... Ordu içinde ortaya çıkan üç beş şerefsiz yüzünden ordunun karalanması ve halkın gözünden düşürülmesi doğru bir tutum değildir. Bu halk orduya her zaman güven duymuş, her zaman destek vermiştir. Bu darbe destekçiliği değildir. Ancak Bejan Matur ve mensubu olduğu gazete halkın orduya olan güvenini zayıflatmak için nedense olağan üstü bir gayret gösteriyor.
ALPEREN4425 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-27-2009, 19:16   #3
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Yazıyı kimin yazdığına dair bir belirti yok. Sahi AK Kelebek bu yazı kime ait..

Çok önemli tespitlerin yer aldığı, genel itibarla faydalı bir yazı. Şu cümlelerin bilhassa üzerinde durulması gerekir. Daha doğrusu laikçilerin bu cümlelerin üzerinde durması lazım:

"Tuhaf olan, bugün Uğur Mumcu için ağlayanlar onların katilleriyle aynı safta olabiliyorlar. ... Bazı kesimler, şifreleri çözülen bu suç odaklarının dağılmasından heyecan duymayarak aslında Mumcu için tuttukları yasın sahiciliğine de gölge düşürüyorlar. Çünkü Mumcu, bu şebekenin derin aklına bakma cesareti gösterdiği için öldürüldü."

Orduya duyulan güven konusunda yazara katılıyorum. Milletimizin hiç sorgulamadan TSK'ya bu kadar güven duyması bu ülkede darbelerle sonuçlanmıştır. Hep anketlerde "en güvenilen kurum TSK" çıkardı. Bunun nedeninizi hiç merak ettiniz mi? Ben söyleyeyim; en küçük bir belediye bile incelendiğinde ne usulsüzlükler çıkabiliyor, ama incelendiğinde!!! TSK, eğer adam gibi bir denetim ve incelemeye tabi tutulduğunda durumun vehametini çok daha sıhhatli biçimde göreceğiz. Ve o zaman bakalım halkın güveni aynı düzeyde seyredecek mi?

Ergenekon Soruşturmasının TSK ile ilgili bölümünde yaşananlar tam bir fecaat arz eder. Bunlara Ordu içindeki 3-5 şuursuz gözüyle bakamayız. Biri Jandarma Genel Komutanıydı biri Jandarma İstihbarat Başkanıydı biri 1. Ordu Komutanıydı, biri yine Jandarma Genel Komutanıydı vb vb vb... Hiiç üstünü örtmeye çalışmayalım. TSK'nın genelini oluşturan rütbelilerin kafa yapısını ve şuur derecelerini net biçimde tahmin edebiliyoruz.

Bu melanet yapıyı düzenlemeye çalışmak birilerinin gözünde ihanet sevdalılığı oluyorsa onlar kendilerini sorgulasınlar... Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan olsun !
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-27-2009, 19:33   #4
Kullanıcı Adı
ALPEREN4425
Standart
Tsk nın genelini oluşturan rütbelilerin kafa yapısını bizde biliyoruz. Tsk içindeki bu zihniyetin sorgulanmasına laf ettiğimiz yok. Lakin fırsat bu fırsat diyip orduyu kökten karalamaya kalkışmak , ordunun işi gücü darbeymiş gibi lanse etmek ahlaki değil. Ordu içindeki seninde saydığın bu rütbelilerin ,devlet içinde devlet yapılanması yüzünden yüzbinlerce kişiyi aynı kefeye koyamazsınız. İyiyle kötünün ayrımı iyi yapılmalı.

Bu melanet yapıyı düzenlemeye çalışmak birilerinin gözünde ihanet sevdalılığı oluyorsa onlar kendilerini sorgulasınlar... Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan olsun



Bu melanet dediğin yapıyı düzenlemeye çalışmak siyasetçinin işi değildir. Nasıl ki Ordu nun işi siyaset değil se ordu da ki düzenleme de siyasetçinin işi değildir. Bu yapıdaki yanlışlığı sanki tasvip ediyormuşum gibi yazmışsın. Asla tasvip etmeyeceğim bir durumdur. Ancak ak ile kara birbirine karıştırılırsa bu işin sonu gelmez.
ALPEREN4425 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-27-2009, 19:45   #5
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart
Hayır katılmıyorum bu yapıyı düzeltmek hizaya çekmek, ülkenin seçilmiş yöneticilerinin görevidir... Çok şükür, epeyi ilerledik...
Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi