AK Gençliğin Buluşma Noktası
Araştırmalar Araştırılmış yada araştırılmasını istediğiniz konular buraya.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-07-2007, 18:38   #1
Kullanıcı Adı
erenon
Standart OLMAZSA OLMAZIMIZ NÜKLEER SANTRALLER
Dünyada halen 32 ülkede yaklaşık 350.000 Mwe'lik toplam kurulu güce sahip 433 tane nükleer santral çalışmakta ve şu anda 31.000 Mwe kurulu güç tutarında 39 nükleer santral de inşaat halinde bulunmaktadır. Nüfusumuzun artış oranı, dünya sıralamasında üçüncü sırada bulunmakta olup her yeni doğan çocuk da daha fazla elektrik tüketimi ihtiyacı doğurmaktadır. Sanayileşmemiz de problemlidir ve rasyonel değildir. Optimizasyon kavramından uzak bir biçimde gelişen bu problemli sanayileşme yüzünden Türkiye'de enerji maalesef israf edilmektedir. Bu iki problem Türkiye'nin elektrik enerjisine olan ihtiyacını fevkalâde arttırmıştır. Sanayi bakımından ilerlemiş ve belirli bir ferah seviyesine sahip ülkelerde her sene elektrik ihtiyacına olan artış %0,5 ile %1.5 arasında iken bu oran Türkiye'de %8'in altına düşmemekte zaman zaman %12'yi bile aşmaktadır. Türkiye'nin dehşetli bir enerji krizi içerisine girmemesi için bu artışı mümkün olduğu kadar aşağı çekmek gerekmektedir.
Türkiye'de düzenli bir ekonomik bir kalkınma için elektrik üretiminin 20 sene zarfında 4 misli artırılması öngörülüyor. Akarsularımızın kullanılabilir potansiyeli, enerji üretiminde gerekli olan artışı karşılayabilecek kapasitede değildir...

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki işin içine muhakkak surette başka bir konvansiyonel enerji kaynağını sokmamız lazım. Bu öyle bir enerji kaynağı olmalı ki istediğimiz seviyede üretim yapabilelim, istediğimiz an kapatıp istediğimiz an açabilelim. Böyle bir enerji kaynağı nükleer enerjidir ve Türkiye mutlaka bu enerji türünden istifade etmelidir. 1961'ların sunundan itibaren Türkiye üç defa nükleer santraller kurmaya teşebbüs etti ve her üçünde de teşebbüs akim kaldı. Bunun başlıca sebebi, hükümetlerin ve devlet adamlarının bu hususta arzularının bulunmasına rağmen yeteri kadar siyasi iradelerinin olmamasıydı. Bu sebeple de gerek iç gerekse dış mihraklar bu kararın gerçekleşememesinde etken oldular.

Niçin nükleer enerji Türk kamuoyunda bir öcü gibi gösterilir? Bunu anlatmak için konuya bir misalle gireceğim. Türkiye bugün 1000 Mwe'lik bir nükleer santral tesis etse, bu santralin bir yılda üreteceği elektrik enerjisinin petrol eşdeğeri 1 milyon 600 bin ton petroldür. Kömür eşdeğeri ise bunun üç mislidir. Bir nükleer santralin ömrü 40 sene olduğuna göre bu santral bize ömrü boyunca 64 milyon ton petrol tasarruf ettirecektir. Böyle 10 nükleer santralimiz olsa petrolde yapacağımız toplam tasarruf 640 milyon ton olacaktır. Bir an için dokuz Müslüman ülkenin daha bizim misalimizi izlediğini farzedin. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu dünya petrol ve kömür kartelinin batması demektir. Bu dünya petrol ve kömür kartelleri Türkiye ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin önünü kesmek için tasavvur edilemeyecek bir mel'anet şebekesiyle çalışmaktadırlar. Bunlar nükleer enerjiyi bir öcü gibi göstererek ellerindeki petrol ve kömürün bir an evvel satılmasını sağlayacak tedbirler alıyor ve fanatik çevreci kuruluşları destekliyorlar.
Şimdi sadece Green Peace'i ele alalım. Birkaç tane gemisi, muhtelif yerlerde şubeleri ve olağanüstü büyük maddi imkânları var. Şubelerindeki yetkililere 5000 dolar aylık veriyorlar. Ayrıca bu şubeler arasındaki iletişimi sağlamak için ayda 2 milyon dolar ödedikleri bir uydu kanalı var. Varın siz hesap edin bu para nereden geliyor. 10 otobüslük gösterici kafilesini İstanbul'dan Akkuyu'ya götürüp 5 gün zarfında " Akkuyu'ya hayır" şenlikleri (!) tesis edip geri getirmenin masrafı 300-500 bin dolar arasındadır. Bu para birinin cebinden çıkıyor da neden çıkıyor? Aldanmamak lazım. En büyük kozları Çernobil kazasıdır. Şüphesiz Çernobil kazası dünyanın en büyük nükleer kazasıdır.

O dönemde ben Atom Enerjisi Kurumu Başkanıydım ve bu işin bütün çilesini çektim. Ondan önce ilk nükleer kaza 1957 senesinde İskoçya'da olmuş, bu kazada kimse ölmemiştir. Fakat neticesinde bir daha bu kabil kazalar olmasın diye ihtiyaç olarak ortaya bir "Batı anlamında nükleer güvenlik doktrini" çıkmıştır. Bu yeni doktrine göre santraller 1-1.5 metre arasındaki borlu betonarme bir emniyet kabuğunun içinde yer almaktadır. Bir kaza olsa görevliler içinden çıkıp kapısını çekse radyasyon sonsuza dek yayılmaksızın orada kalır.

Nitekim 1979'da Chicago yakınlarındaki Three Miles Island santralindeki tıpkı1986'da vuku bulan Çernobil kazası gibi bir kaza vuku bulmuş ve bütün çalışanlar dışarı çıkıp reaktörün kapısını kapatmışlardır. 21 senedir reaktör kapısının dışına hiç radyasyon sızmış değil; kimse ölmemiş ve hastalanmamıştır da.

Kazaya uğrayan Çernobil Nükleer Santrali'nin dört numaralı ünitesi tek tuğla bir binanın içindeydi. Özel olarak gönderilmiş, reaktörü tanımayan bir ekibin hatası sonucu reaktörün kalbi erimeye başladı ve damı uçtu. Böylece dünya tarihinde atom bombaları hariç, görülmemiş vüsatte bir radyasyon yayıldı ve 30 km içinde ölümcül etki yapabilecek seviyeye ulaştı. Bu arada santralin itfaiye müdürü, yangını söndürmek için itfaiyecileri santralin üstüne çıkardı. Halbuki nükleer yangın hiçbir şeyle söndürülemez. Netice itibarıyla 29 itfaiyeci almış oldukları fevkalade yüksek ölümcül doz radyasyon dolayısıyla 10 gün içerisinde büyük ıstıraplarla öldüler . Reaktör patlatıldığı zaman bir kişi bu muazzam hadise karşısında kalp krizi geçirerek bir kişi de fırlayan bir parçanın başını koparması sonucu öldü. Demek ki ani ölüm 31 kişiydi. (Çevrecilere bakarsınız bu sayı 3 milyon 14 bin kişidir.)

26 Nisan 1986'da vuku bulan bu hadise Rusya tarafından iki gün gizlendi. Açıklanır açıklanmaz radyasyonun boyutunu çok hassas cihazlarla ölçmeye başladı. Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansının meteorolog uzmanlarıyla yaptığımız görüşmeler sonunda radyasyonun hava akımı sebebiyle Avrupa'ya gidip oradan Türkiye'ye geri döneceğini anlamıştık. Türkiye'de Edirne ve Doğu Karadeniz olmak üzere iki yer radyasyona maruz kalacaktı. 3 Mayısta radyasyon Edirne'ye yağmurla birlikte indi. Bütün dataları topladık, halkın yemek yeme alışkanlığını da, göz önünde bulundurarak karamsar bir hesapla bir senede alınması muhtemel radyasyon miktarını ölçtük. Gördük ki bir sene boyunca alabilecekleri maksimum radyasyon dozu 75 miliremden fazla değildi. Bu doz iyot 131 radyoizotopu ile yapılan tiroid tetkikinde bir kerede alınan radyasyon dozunun yalnızca 1150 de biri kadardı. Biz bu neticeyi elde edince çok rahatladık. Bir sene sonra yapılan ölçümler neticesinde Türkiye'de bir kimsenin bu zaman zarfında alacağı radyasyonun 59.7 miliremden fazla olmadığı anlaşıldı. Bu doz bir hostes kızımızın haftanın altı günü İstanbul-Londra arasında gidiş-geliş yaptığı zaman yerden 10 bin metre yükseklikte aldığı doza eşittir.

İstanbul'da oturan bir vatandaşımız doğal yollarla bir yılda 66 miliremlik radyasyon dozu alır. Bunu bilgisayar ve televizyon gibi doğal olmayan kaynaklar dahil değildir. 2500 metre yükseklikte olması ve bu yükseklikte kozmik ışınların da katkısı sebebiyle, Erzurum'daki vatandaşımız doğal kaynaklardan senede 175 miliremlik radyasyon alır. Fakat Sivrihisar'da oturan bir vatandaşımız Türkiye'deki en yüksek radyasyonu alır. İşin enteresan yanı Sivrihisar kansere en az rastlanan yerdir. İzahı çok basit: Az miktarda radyasyon kansere bağışıklık kazandırır, çok miktarda olursa kansere sebep olabilir.

Çernobil kazasının Türkiye'de sağlık üzerine en ufak etkisi olmadı. Çaya da radyasyon bulaşmış olması halkı tedirgin etti. Oysa TAEK, Çay-Kur ile işbirliği yaparak, çayın son derece kontrollü bir biçimde piyasaya sürülmesine yardımcı oldu. Piyasadaki Çay-Kur çaylarını demleyince bunların su katılmamış demlerinden bir yıl boyunca her gün 8 gaz tenekesi çay demi içilmediği takdirde radyasyon sağlığı açısından korkulacak bir şey yoktu. Kısacası çay, fındık, tütün, kekik araştırıldığında bunlarda insan sağlığını tehdit edici boyutlarda radyasyon olmadığı anlaşıldı. Mesela o sene elimizde kalır sandığımız ve Hamburg borsasının %25'ini oluşturan fındığımız son tanesine kadar satılarak rekor yaşandı.

Şimdi gelelim yine Akkuyu'ya. Orada yapılacak olan nükleer santral aşağı-yukarı 1200-1350 Mwe büyüklüğünde olacaktır. Türkiye'nin herhangi bir zarara uğramaması için İhale Şartnamesi'ne gereken her türlü şartı koyduk. Bunlardan bir tanesi de bu santrallerin batıdaki nükleer güvenlik standartlarına göre yapılmasıdır.

Nükleer santraller bizatihi yapısı itibarıyla çevre dostu santrallerdir. Çünkü termik santraller gibi havaya karbondioksit, azotoksit, sülfüroksit salgılamaz. Sanayileşmiş ülkelerin tesislerinden havaya o kadar fazla karbondioksit salgılanmaktadır ki bunun neticesinde 2010'da dünya atmosferinin sıcaklığı 5 derece artmış olacak ve belki kuzey kutbunda eriyen buzlar dolayısıyla biz her halde böyle bir toplantıda dalgıç elbiseleriyle bulunacağız.

Halen dünyada işletmede olan yaklaşık 350.000 MWe'lik toplam kurulu güce sahip 433 nükleer santralin, bunlara eşdeğer kömür santrallerine oranla, bir yılda;

1) 872.657.500 ton kömür israfına,
2) 2.094.378.000 ton CO2 gazının salgılanmasına,
3) 41.887.560 ton SO2 " "
4) 8.726.575 ton Nox " "
5) 209.437.800 ton atık külün üretimine ve
6) 69.812.600.000 Becquerel'lik bir radyasyonun yayılmasına engel oldukları hesaplanmıştır.

Bu durum bile nükleer santrallerin ne denli çevre dostu olduklarını göstermeye yeter!
İki türlü çevreciyi birbirinden ayırmak lazım. Biri aklı başında ilmi metodlarla çevrenin korunmasını isteyen alıcı ve verici pozitif kıstaslardan ayrılmayan kimselerdir. Bir de fanatik çevreciler var ki bunlar tıpkı Zerdüşt dini gibi dualist bir inanca sahipler. Bir tarafta güneşi temsil eden aydınlıklar prensi Ahura Mazda, öbür tarafta nükleer enerjiyi temsil eden karanlıklar prensi Ehrimen. Bunların Green Peace denilen kendilerine mahsus kiliseleri var.

Prof. Dr. AHMET YÜKSEL ÖZEMRE

 

erenon isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-09-2007, 00:38   #2
Kullanıcı Adı
mehmetal
Standart OLMAZSA OLMAZIMIZ NÜKLEER SANTRALLER
guzel bılgıler ;)
mehmetal isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-28-2008, 16:41   #3
Kullanıcı Adı
sahinbakis
Standart OLMAZSA OLMAZIMIZ NÜKLEER SANTRALLER
komsumuz ermenistan ın nukleer santrali olduğunu biliyrmusunuz fransa da ve avrupa enerji ihtiyacının cok buyuk oranını nukleer santrallerden elde ediyor.Turkiye de ise halen enerjide dışa bağımlı bir yapı bulunuyr ve milyarlarca dolar para dışarıya akıyr.bukadar para kazanan sirkerlerde turkiye de nukleer santralin kurulmaması icin elinden gelen her seyi yapıyr.
sahinbakis isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-20-2008, 16:03   #4
Kullanıcı Adı
daphne
Standart
http://www.nukleerehayir.org/
  Alıntı ile Cevapla
Alt 02-12-2009, 19:50   #5
Kullanıcı Adı
aliozgursari26
Standart
bazı çevreci gibi görünenler nükleere hayır sloganıyla bu enerjinin önünü kesmek istiyorlar aynı zamanda da niye faturlara zam geliyor diye yakınıyorlar Nükleerin amacı dışa bağımlılığı azaltmaktır. Bir de devlete önerim olacak rüzgar enerjisinin yaygınlaştırılması gerekiyor çalışmalar var ancak Eskişehir'e bu hizmetin gelmesini bekliyoruz. Eskişehir'in bazı bölümleri her zaman rüzgarlı Ağustos ayında bile rüzgar durmuyor...
aliozgursari26 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-12-2009, 20:28   #6
Kullanıcı Adı
politikaci
Standart
Ülke kalkınması için şart..
politikaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-12-2009, 21:31   #7
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Standart
nükleer santraller olsun yada nükleer çalışmalar olsun istemeyenler ne insan severdir nede doğa sever öncülüğünü yapanlar türkiyeyi sevmeyenlerdir çoğu ülkeler bu işleri yaparken biz niye uyuyalımki bence nükleer satrallerde olacak nükleer başlıklı füze yapımınada başlanacak uzay çalışmalarıda hepsi bize lazım çünkü
Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-10-2009, 02:18   #8
Kullanıcı Adı
kopekbaligi
Standart
Nükleer santrallarda kullanılack olan mikro elektronik, yapay zeka, uzaktan bilgi iletimi ve güvenlik sistemleri ile Türkiye teknolojik alanda bir atılımı rahatlıkla yapabilir. Bu sayede içinde bulunduğu jeopolitik ortamda hak ettiği liderlik makamına gelebilir.Diğer gelişmiş ülkeleri incelediğimizde hepsinin bir anda teknolojik olarak fırlayıp yeni pazarlar elde ettiğini görebiliriz.
Keza santrallarda üretilecek olan maddelerle sağlık alanında yurt dışına bağlılığımız ortadan kalkmakta ve satralların ürettiği elektrik enerjisi ile elektriğinbirim maliyeti çok çok aşağılara çekilmektedir.
kopekbaligi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi