03-10-2009, 09:58 | #1 |
Eşi başörtülü genelkurmay başkanı fantezisi bitti! Hakan AYGÜN - BUGÜN
Şeytan, ayrıntıda gizlidir.
TSK, yıllardır sürdürdüğü generalliğe yükselmek için kurmay subaylığa geçiş sistemini değiştiriyor... Eskiden, subaylar kurmaylık için sınava girer, Harp Akademisi'nde okuyarak kurmay olurlardı. Sonra da gelsin, Genelkurmay Başkanlığı'na dek uzanabilen yarış... Yeni uygulamada ise kurmaylık sınavı kalkıyor. "Siciline göre başarılı" üsteğmen ve yüzbaşılar, sınavsız olarak akademiye davet edilecek. Bunun bence anlamı şu: Her başarılı subaya generalliğe geçemeyecek. Sınav gibi nispeten objektif bir yarışma kriteri yerine daha subjektif kriterlerle seçilecek. Baştan dedik ya, şeytan ayrıntıda gizlidir: "10 yıl sonra eşi başörtülü genelkurmay Başkanı" fantezisi böylece sona erdi. 28 Şubat da, 12 Mart da darbe değildi! Vatan Gazetesi çok iyi bir zamanlamayla "28 Şubat'ın Cumhurbaşkanı Demirel 28 Şubat'ı anlatıyor" yazı dizisi başladı. "28 Şubat'ın darbe olmadığını" söyleyen Demirel bakın darbeyi nasıl tarif ediyor: "Darbe dediğin zaman, darbeciler geliyor, Meclis'i kapatıyorlar yahut Meclis'i kontrol altına alıyorlar, hükümeti ortadan kaldırıyorlar, Anayasa'yı ortadan kaldırıyorlar ve kendilerine göre bir düzen kuruyorlar. Ya idareyi tümüyle ele alıyorlar yahut idare tam kontrol altında tutuluyor. Peki 28 Şubat MGK'dan sonra 29 Şubat günü Türkiye'de hükümet var mı, Parlamento var mı? Var. Anayasa var mı? Var. Peki kimsenin kılına dokunulmuş mu? Hayır. Herkes yerli yerinde duruyor mu? Duruyor. Bunun nesi darbe?" Kesinlikle katılıyorum. 28 Şubat'ta "fake" atıldı. Hükümettekiler de "fake"i yedi, iktidar ellerinden kaçtı. Yani, ortada darbe falan yok. Darbe olacağına inanan siyasilerin ve medyanın kendilerini "darbe olacak" fikrine teslim etmeleri var. Demirel'in katılmadığım noktasına gelmek istiyorum.... Demirel'in tanımlamasına göre, sadece 27 Mayıs ve 12 Eylül darbe kapsamına giriyor. Ama aynı Demirel, her nedense "parlamentonun kapatılması" gibi yukarıda saydıklarının gerçekleşmediği 12 Mart'ı ise darbe saymaya devam ediyor. Peki Demirel'in "darbe" diyip "şapkasını alarak gittiği" 12 Mart'la 28 Şubat'ın arasındaki fark ne? 28 Şubat'ın başlangıcı MGK'nın 28 Şubat'taki meşhur bildirisiydi. 12 Mart da 28 Şubat gibi değil miydi? 12 Mart'ta da, radyodan askerlerin bildirisi okundu. O zamanlar sadece TRT değil özel radyo ve TV'ler de olsaydı, 12 Mart muhtırası 28 Şubat muhtırası gibi hepsi tarafından okunarak haber yapılacaktı. 12 Mart bildirisi çok daha serttti. "Yeni Hükümet oluşmazsa, ordu idareye el koyacak" diye "darbe yapacağız haaaaa!" deniliyordu. Ama sonuçta "el koyma yerine, el koyma tehdidi" vardı! Yani hiçbir zaman darbe olmadı! 28 Şubat muhtırası ise daha kibardı. Açık açık ülke yönetimine el koyacağız denilmiyordu. 12 Mart'ta Demirel hemen şapkayı alıp gitti. 28 Şubat'ta ise Erbakan 4 ay direnip, "şapkayı alıp gitmek" yerine, "şapkayı Çiller'e devretmeye" razı oldu. Sonrası malum. Cumhurbaşkanı Demirel şapkayı Çiller'e de vermedi! Sonuçta, 12 Mart'ta Demirel şapkayı alıp gitmeseydi, belki darbe olmazdı. Ama yine de 1970'lerde darbe olasılığının daha yüksek olduğunu kabul etmek zorundayız. 28 Şubat'ta Erbakan dirense, Çiller olayı kendi başbakanlığı için fırsat görmese ve DYP'den kopan milletvekilleri numarayı yemese, kesinlikle darbe olmazdı. Bu yüzden Demirel, 28 Şubat değerlendirmesinde haklı. Gelelim günümüze. Son genel seçimlerden önceki Genelkurmay'ın 27 Nisan bildirisi karşısında Hükümet istifa etse, 27 Nisan belki de siyasi tarihimize 28 Şubat gibi "darbe" olarak geçecekti. Ama ne oldu? AKP Hükümeti tepki gösterip, istifa etmedi. Cemil Çiçek çıktı, hükümet adına bildiriye sert çaktı. Sonuçta AKP Hükümeti, 12 Mart'ta Demirel'in, 28 Şubat'ta da Erbakan'ın yapamadığını yaptı. Kıssadan hisse: Artık darbeyi askerler değil, siviller kendi kafalarında yapıyor. Son Ergenekon davasının da özü budur! Hakan AYGÜN - BUGÜN
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|