03-19-2009, 22:43 | #1 |
"Sevincin sesi çıkmıyor"
Bir günü diğerine uymaz insanın. Bırakın günü, saati saatini tutmaz. Bakarsınız neşelidir, umut doludur. Etrafındakileri de etkiler bu yaşam dolu tavrı. Böyle zamanlarda, yıldızları tutup yere indirecek kadar güçlü sayar kendini. Yöresindeki bütün olumsuzlukları düzeltecek, yanlışları doğrultacaktır. Dilinden şarkılar, şiirler düşmez güzel şeyler üstüne. Habire hayaller üretir, planlar kurar, ardı arkası gelmez yapılacakların... Yanlışlar mı var? Doğrusunu göstermek gerekir. Güzel şeyler mi oluyor, paylaşılmalıdır. Durmadan, dinlenmeden yeni şeyler, yeni güzellikler üretilmelidir. Hep sürüp gitmez böyle bu. Geçicidir. Kimi de dünya başına yıkılır kişinin. Zor, anlamsız, karanlık anlardır bunlar. Yaşanmayan, sadece nefes alınıp verilen günlerdir. Boğucu günler... Cahit Sıtkı nın söylediği gibi, bu zamanlarda "hiçbir şey insanı sarsmaz, kandıramaz". Etrafındaki hiçbir şey zevk vermez olur. Görmez, anlamaz insan. Yaşamı sürükleyen makara kopmuştur içinde, heyecanın mumu sönmüştür. Bir şey, adını bilmediği bir şey eksilmiştir yaşamından. Artık arasa da bulamaz onu. Bilmem siz de yaşar mısınız bu hâli? Bu yitirmişlik, bu anlamsızlık içinde bunaldığımız olur mu? Böyle zamanlarda insanın içinden geçen tek şey vardır: Alıp başını gitmek... Ama nereye? Anlamlı, düşünülüp taşınılmış bir yolculuk, öyle bir gidiş değildir bu; kaçıştır. İçindeki büyük boşluktan, büyük sıkıntıdan kaçış... Gidilecek belli bir yer, bir adres yoktur. Gidiş, o kaybedilen anlama doğrudur. Kendi başına kalacağı, kendini dinleyeceği; üstüne başına, yüzündeki ifadeye, gözlerindeki hüzne aldırmadan dolaşabileceği bir yerdir aranan. Kimse, bir tanıdık çıkmasın yolunun üstüne. Durup halini hatırını sormasın kimse, cevap istemesin, sebebini sormasın yüzündeki acının... Yabancı bir şehir, uzak bir ülke olmalı gidilecek yer. Mümkün olsa başka bir gezegen... İnsan bir de yazarsa, bunları duyduğu, düşündüğü zamanlarda yazmak zorundaysa ne yapsın? İkiyüzlü mü davransın? Bir şey sızdırmasın mı dışarıya; iyi şeylerden, mutluluklardan mı söz açsın? Yapılamaz bu. Duyduklarını gizleyemez bir yazar. Onları okurlarına duyurur bir biçimde. Başını alıp gidemeyişini, tutsaklığını, kendinden bile kaçamadığını yazacaktır. Düşlerde yaşamak... En kolayı budur. Yeryüzünde yer değiştiremiyorsan, düşlere tutunursun. Kaçarsın, yalnızlığa gömülürsün, dünya ile bağlarını kesersin. Hatta, o bütün dertlerin bittiği yeri özlersin, öbür dünyayı... Orası kurtuluş olur. Nerede yeni bir ülke, yeni bir yaşam, yeni bir insan? Geçmişi silip yeniden başlamak... Mümkün mü, düşlerde olsun mümkün mü? Ne varsa peşinizden gelir, üşüşür düşlerin içine. Kaçıp kurtulamaz, silip atamazsın hiçbir şeyi. Gözünüzün önünde yaşam köreltiliyor. Olup biten gün gün hücrelerinizi öldürüyor, ruhunuzu karartıyor. Damla damla eridiğinizi hissediyorsunuz. Eliniz kolunuz bağlı, duruyorsunuz. Düşlerinizle gerçekler arasındaki savaşın sonu gelmiyor bir türlü. Bir şiir takılıyor dilinize. Necatigil konuşuyor: "Ne hoyrat kullanmışlar / Sevincin sesi çıkmıyor." Buhranın sesi çıkıyor; kargaşanın, çözümsüzlüğün... Sevinç, yel gibi geçip gidiyor, tutulmuyor. Yazmak mı? Ne yazacaksın? Kendinden kaçtığı zamanlarda ne yazar insan! Kelimeler bir adım gitmiyor... Ali ÇOLAK
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
03-19-2009, 23:27 | #2 |
paylasım için eline sağlık
|
|
03-25-2009, 18:38 | #3 |
Yazarın gönlüne sağlık, kelimelerine bereket.. Düşler de yaşarken, insanın içinde kalan düşlerde oluyor.. Ve yazmak tek ilaç geliyor insana.. Sırrını açabileceği tek dost.. Ve bazen onlarda bir köşede bırakıyor sizi.. Ve işte o zaman yalnızca "düş"leriniz kalıyor size ait olan.. |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
ali Çolak, hüzün, kelimeler, sevinç, yalnızlık, yazmak |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|