AK Gençliğin Buluşma Noktası
Dini Konular Dinimiz hakkında öğrenmek ve paylaşmak istediğiniz herşey.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-24-2009, 14:06   #1
Kullanıcı Adı
Can_Dostu
Standart Harun Yahya - Hayata Bakışınızı Değiştirecek Eserler
BAKTERİLERİN ANTİBİYOTİK DİRENCİNİN EVRİME DELİL OLDUĞU İDDİASININ GEÇERSİZLİĞİ


Bakterilerin antibiyotik direnci genellikle Darwinistler tarafından sözde evrimleşmeye bir delil olarak gösterilmeye çalışılır. Oysa bakterilerin bu özelliği, canlıya herhangi bir evrimleşme sağlamadığı gibi, bir Yaratılış delili olması bakımından evrim teorisini çürütmektedir.

Bakterilerde bazı antibiyotiklere karşı direnç genleri, daha o antibiyotikler üretilmeden öncesinden beri vardır. Bu gerçek Scientific American dergisinde şu şekilde ifade edilmiştir:

“Çok sayıda bakteri, daha ticari antibiyotikler kullanılmaya başlamadan önce de direnç genlerine sahipti. Bilim adamları bu genlerin neden evrimleştiklerini ve varlıklarını sürdürdüklerini kesinlikle bilmiyorlar.”

Medical Tribune
dergisi de 1986 yılında yapılan bir araştırma sonucunda 19. yüzyılda yaygın olan bakterilerin, 20. yüzyılda üretilen antibiyotiğe karşı direnç özellikleri taşıdığının saptandığı belirtilmiştir. Bu tür direnç özelliklerinin penisilinin icadından önce de birçok bakteri türünde mevcut olduğu tıp dünyasında bilinen bir gerçek olmasına rağmen bakterilerdeki direnç özelliğinin hala evrimsel bir gelişme gibi öne sürülmesi, sadece aldatma amaçlı bir iddiadır. Bakterilerin daha üretilmemiş antibiyotiklere direnç geliştirmeleri gibi olağanüstü bir olay, Yaratılıştaki mükemmelliğin çok önemli bir delilidir.

Bakterilerin antibiyotik direncinin, evrimleşme olmadığının delilleri şöyledir:

• Bakterilerin kendi türleri içinde sayısız çeşitleri vardır. Bunların bir kısmı, bazı ilaçlara karşı direnç sağlayacak genetik bilgiye sahiptir. Bakteriler belli bir ilacın etkisine maruz kaldıklarında, ilaca dayanıksız olanlar yok olur; dirençliler ise hayatta kalır ve daha fazla çoğalma imkanına kavuşurlar.

• Belli bir zaman sonra tamamen yok olan dirençsiz bakterilerin yerini, hızla çoğalan bu dirençli bakteriler doldurur. Bir süre sonra, aynı bakteri türü yalnızca söz konusu antibiyotiğe dirençli olan bireylerden oluşmuş bir koloni haline gelir ve artık aynı antibiyotik o bakteri türüne karşı etkisiz olur.

• Ancak bakteri yine aynı bakteri, tür yine aynı türdür. Herhangi bir evrim yaşanmamıştır. Bakteriler 3.5 milyar yıldır yeryüzünde vardırlar ve hala aynı bakteri olarak varlıklarını sürdürürler. Söz konusu iddia, Darwinistlerin en büyük aldatma yöntemlerinden biridir.


1 Stuart B. Levy, "The Challange of Antibiotic Resistance", Scientific American, Mart 1998, s. 35
23 Mart 2009

 

Can_Dostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 03-24-2009, 14:09   #2
Kullanıcı Adı
Can_Dostu
Standart
SİYASET MEYDANI PROGRAMINDA HİÇ BAHSEDİLMEYENLER


Uzun saatler tartışılan Siyaset Meydanı programında Darwinist tüm iddiaları temelinden yıkacak ve Celal Şengör’ün tüm açıklamalarını kısa süre içinde yok edecek son derece önemli bazı hususlardan bahsedilmemiştir. O ortamda izleyici olarak bulunan herkesi hemen ikna edecek ve Darwinist propagandanın sürdürülmesine mani olacak bu hususlar şunlardır:

1. Cinler ve melekler nasıl yaratıldı?


Allah'ın canlıları evrimle yarattığı yanılgısıyla ortaya çıkanlar, meleklerin ve cinlerin yaratılışı konusu gündeme gelince suskun kalırlar. Allah cinlerin ve meleklerin yaratılışını ayetlerinde bildirir:

Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 26-27)

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Fatır Suresi, 1)

İnsanın ve canlıların evrimle meydana geldiğini iddia edenler, nurdan yaratılmış meleklerin, ateşten yaratılmış cinlerin oluşumunu elbette ki evrimle açıklayamazlar. Allah’ın kadrini takdir edemeyen, Allah’ın tüm sebeplerden münezzeh olduğunu fark edemeyen ve Rabbimiz’in “Ol” emriyle yarattığını kabul edemeyen insanlar için meleklerin ve cinlerin varlığı, tüm sahte iddiaları ortadan kaldırır. Çünkü cinlerin ve meleklerin varlığı şu açık gerçeği ortaya çıkarır: Melekler ve cinler evrimle yaratılmadıkları gibi, insan da evrimle yaratılmamıştır.

2. Ahiretteki yaratılma nasıl olacak?


İnsan etten kemikten oluşan bir varlıktır. Ölümüyle birlikte tüm dokuları çürür ve yok olur. Baki kalacak olan Allah’ın bahşettiği ruhudur. Ve ruhu, ahiretteki sonsuz hayatını geçirmek üzere cennete veya cehenneme sevk edilecektir. Fakat insan, ahirette yine bir beden içinde var olacaktır. Cehennem ehlinin gözleri, kulakları, derisi olacak ve aleyhine şahitlik edecektir. Allah, dünyada çürüyüp yok olmuş olan bedeni ahirette yoktan, bir anda yaratacaktır. Bazı kişilerin iddia ettiği şekilde Allah’ın yoktan yaratmak için insanın dünyada kalmış bir kemik parçasına ihtiyacı yoktur (Allah’ı tenzih ederiz). Allah, ilkin nasıl yarattıysa, ahirette de yalnızca “Ol” emri ile yoktan yaratacaktır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:

Çünkü O, ilkin var eden, (sonra dirilterek) döndürecek olandır. (Büruc Suresi, 13)

De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Ankebut Suresi, 20)

3. Hz. Musa’nın asası nasıl yılana dönüştü? Hz. İsa’nın kuş biçimine soktuğu çamur, nasıl kuşa dönüştü?


Darwinizm’i körü körüne savunanlar, Kuran’da belirtilen Musa’nın asasının yılana dönüşmesini ve İsa’nın çamurdan yaptığı kuşun canlanmasını asla açıklayamazlar.

Yüce Allah Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesini ayetlerinde şu şekilde haber verir:
Dedi ki: "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda benim için daha başka yararlar da var." Dedi ki: "Onu at, ey Musa." Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş). (Taha Suresi, 18-20)

Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. (A’raf Suresi, 117)


Hz. Musa’nın dayanıp ağaçtan yaprak düşürdüğü asası, Allah’ın emri ile bir anda canlı, üreyen, beslenen, mükemmel, tam ve kusursuz bir yılan haline gelmiştir. Bir tahta parçası, Allah’ın dilemesiyle yalnızca birkaç saniye içinde mükemmel bir yılana dönüşmüştür. Bu delil, Kuran’da evrim teorisine delil olduğu iddiasını kesin olarak ortadan kaldırmaktadır.

Yüce Allah, Hz. İsa’nın çamurdan yaptığı kuşu, canlı kuşa dönüştürmesini ayetinde şu şekilde haber verir:

Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğulları’na apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkara sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğulları’nı senden geri püskürtmüştüm." (Maide Suresi, 110)

Hz. İsa’nın çamurdan yaptığı kuş, Allah’ın izni ve dilemesiyle bir anda canlı, mükemmel, tam ve kusursuz kanat yapısı ile uçabilen, üreyebilen, beslenebilen kuşa dönüşmektedir. İşte bu yoktan yaratılış, Darwinistlerin asla açıklamasını yapamayacakları büyük bir mucizedir. Ve yeryüzündeki tüm canlıların yoktan yaratılışına bir delildir.

4. Kapkaranlık beyninin içinde renkli dünya gören ve gördüklerini algılayan kim?


Darwinistler kendilerince mükemmel komplekslikteki göz hakkında demagoji yapadursunlar, Darwinistleri en büyük yenilgiye uğratan gerçeklerden biri, GÖRENİN ASLINDA GÖZ OLMADIĞIDIR.

Göze çarpan foton, gözden beyne giden ise elektrik sinyalidir. Elektrik sinyali gözden yola çıkarak beynin görme merkezi denilen mercimek büyüklüğündeki bir alana ulaşır. Ve mercimek büyüklüğündeki bu alanda bir görüntü oluşur. Burada oluşan görüntüyü de izleyen BİR GÖZ VARDIR. İŞTE ASIL MÜKEMMEL OLAN “O” GÖZDÜR. O göz, kendisine gelen elektriği görür. Hem de mükemmel bir derinlik algısıyla, capcanlı, hareketli üç boyutlu, rengarenk ve kusursuz olarak. Oysa orası kapkaranlıktır. Elektrik sinyalinin ilerlediği yer de, beynin görme merkezi de, beynin içi de zifiri karanlıktır. Ama oradaki göz, en yüksek teknolojiyle üretilmiş hiçbir televizyonun göremediği bir netlik ve mükemmellikte, billur gibi canlı bir görüntü görür. Ve bu gördüğü görüntüleri yorumlayarak hisseder, üzülür, sevinir, sever, beğenir, analiz yapar, hatırlar, sonuç çıkarır.

Dışarıdaki hareketli, renkli ve üç boyutlu dünyayı beynimizde izleyen, tüm bunları gören göz RUHUMUZDUR. Ruh, tamamen metafiziktir, maddesel hiçbir kavramla açıklanamaz. İşte bu nedenledir ki ruh, her şeyin varlığını madde ile açıklamaya çalışan materyalistler, ateistler ve Darwinistler için bir panik sebebidir. Yüce Allah’ın insana bahşettiği ruh, Darwinizm’i ve Darwinistlerin savunduğu her türlü fikir sistemini temelinden çökertip yok eder.

Sonuç:


Darwinistler ve farkında olmadan sapkın bir din olan Darwinizm’in savunuculuğunu yapanlar şu gerçeği mutlaka bilmelidirler: Allah her türlü eksiklikten ve noksanlıktan münezzeh olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır (Allah’ı tenzih ederiz). Dolayısıyla, Allah'ın yaratması için de hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması kimseyi yanıltmamalıdır. Allah, tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir.

Allah cinleri, melekleri, yılana dönüşen Musa’nın asasını, çamurdan kuşu ve ahiretteki yoktan yaratmayı yarattığı gibi, yeryüzündeki tüm canlı varlıkları da aynı şekilde, yalnızca “OL” emri ile yaratmıştır. Bir ayette belirtildiği gibi, Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur:
Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)
23 Mart 2009
Can_Dostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-27-2009, 18:19   #3
Kullanıcı Adı
Can_Dostu
Standart
YERYÜZÜNDEKİ AHENKİ DÜZENSİZLİK OLARAK GÖSTERMEYE ÇALIŞMA YANILGISI
Celal Şengör, tıpkı evren, gezegenler ve dünya üzerindeki denge hakkında yaptığı demagojiye benzer şekilde, yeryüzünde canlılarda tecelli eden muhteşem düzeni, bir kaos ortamı gibi göstermeye çalışmıştır. Buna delil olarak da kendince amino asitlerin mükemmel olmadığını, döllerin yalnızca az bir kısmının hayatta kaldığını, balık yumurtaların yalnızca az bir kısmının yaşadığını delil olarak vermeye çalışmıştır. Bu izahlar, Darwinistlerin yeryüzündeki muhteşem yaratılışın farkında olmaları, fakat Darwinist demagoji yöntemleriyle bu gerçeği örtbas etmeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Gerçek ise şöyledir:

- Amino asitler, tesadüfen meydana gelmesi matematiksel olarak imkansız olan proteinlerin yapı taşlarıdır ve proteinlerle benzer bir kompleksliğe sahiptirler.


Doğada tüm bağlantıların SADECE PEPTİD BAĞLARINDAN oluştuğu 100 amino asitlik kısa bir zincir oluşturma olasılığı kabaca 1030’da bir ihtimaldir.


100 amino asitten oluşan hayali bir peptid zincirinde tesadüfler sonucunda SADECE SOL ELLİ amino asitleri kullanma olasılığı yine kabaca 1030’da bir ihtimaldir.


Birden fazla işlevsel proteinde fonksiyonel bir AMİNO ASİT DİZİLİMİNİ rastgele elde etme olasılığı 1065’te bir ihtimalden çok daha düşüktür.


Eğer UYGUN BAĞLARIN ve OPTİK İZOMERLERİN sağlanması ihtimali de bu hesaplamaya dahil edilirse, oldukça küçük ve işlevsel bir proteini rastgele elde etmek için doğru amino asit sıralamasının gerçekleşme olasılığı 10125’te bir ihtimal’dir. Bu ihtimal “SIFIR”dır.










- Böyle bir yapı muhteşem bir düzen ve komplekslik sergiler ve değil tesadüfen meydana gelmesi yapay olarak üretilebilmesi bile İMKANSIZDIR.

- Yeryüzünde canlılar arasında da muhteşem bir denge vardır. Allah, canlıları yaratırken, bu dengenin bir tezahürü olarak onların yaşamlarını, rızıklarını, barınacak ortamlarını da birlikte yaratmıştır.

- Örneğin bir balık yüzlerce yumurta bırakır fakat bunların belli bir miktarı yaşamını sürdürebilir. Bu olağanüstü bir dengedir, çünkü avcılara av olan yumurtalar, bu yumurtalarla beslenen canlılar için rızıktır. Allah, onların beslenmeleri için böyle bir denge var etmiştir.

- Zaten bu yumurtaların tümünün yaşaması ihtimali durumunda yeryüzündeki dengede bir bozulma olacağı açıktır. Deniz o balık türünden geçilmeyecek, o balığın avladığı canlılar muhtemelen tükenecek ve bunun çok fazla yan etkisi meydana gelecektir. Canlılar için belirlenmiş üreme oranı, yeryüzü için belirlenmiş en mükemmel orandır.

- Birbirini avlayan canlılar için de bu denge söz konusudur. Bir canlı diğerini avlarken, bir başkasına av olur. Hayvan kendi varlığının bilincinde olmayan şuursuz bir canlıdır, onun yaşam şeklini Allah öyle belirlemiş, bunu yeryüzü için çok müthiş bir denge olarak var etmiştir.

- Av ve avcı arasındaki bu ihtişamlı yaratılışın bir tezahürü de, bir canlıda, tam olarak onu avlayan canlıya etki edecek olan zehirin üretilmesidir. Böyle bir mekanizmanın tesadüfen oluşabilme ihtmali yoktur. Allah’ın yeryüzünde var ettiği denge, hayranlık uyandıracak delillere sahiptir. Bu ahenkte en küçük bir bozulma tüm canlı varlığını tehdit edecek sonuçlar getirecektir. (Örneğin bitkilerin ve mikroorganizmaların fotosentez yoluyla yıllık ürettikleri oksijen miktarı her zaman dengededir. Bu dengedeki en küçük bir bozulma tüm canlı yaşamını ortadan kaldırabilir.)

23 Mart 2009
Can_Dostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-27-2009, 18:21   #4
Kullanıcı Adı
Can_Dostu
Standart
İNSANIN DÜŞÜNEBİLME YETENEĞİNİN DİĞER CANLILARLA AYNI OLDUĞU ALDATMACASI
Celal Şengör, insanın düşünebilme gücünü açıklayamadığından, bu konuda yöneltilen soruya hayvanların da yetenekleri olduğuna dair geçiştirici bir cevapla karşılık vermiştir. Karganın derin bir kap içinden yemek çıkarabilmesinin, bir maymunun düşmanlarından korunabilmek için yanında taşlar biriktirmesinin, insanın düşünme yeteneğinden farksız olduğunu iddia etmiştir. Bu elbette büyük bir aldatmacadır.


- İnsan, kendi varlığının farkında olan, “ben varım” ve “ben neyim?” diyebilen, düşünebilen bir varlıktır. Çünkü insan ruha sahiptir. Ve aslında, bilinç ve şuur sahibi olan her insan, üstün bir ruh taşıdığının farkındadır. İnsan, eğer akledebiliyorsa, sevindiği, düşündüğü, karar verdiği, muhakeme ettiği, neşelendiği, heyecanlandığı, sevgi duyduğu, acıdığı, endişelendiği, bir elmanın tadından zevk aldığı, bir müziği dinlemekten hoşlandığı, uçaklar inşa ettiği, gökdelenler yükselttiği, laboratuvarlar kurup kendisini incelediği sürece, bunların tümünü gerçekleştirenin Allah’ın bahşettiği kendi ruhu olduğunu anlar.


- Ruh sahibi insan, başıboş yaratılmamıştır. Bu dünyadaki varlığının bir amacı vardır. Allah'ın ruhunu taşımakta ve bu dünyada imtihan olmaktadır. Yaptığı ve düşündüğü her şeyden sorumlu tutulacaktır. Yaşamında, Darwinistlerin iddia ettikleri şekilde bir rastgelelik, şuursuz tesadüfi olaylar ve amaçsızlık yoktur. Her şey Allah'ın dilemesiyle yaratılmıştır ve bunların tümü tabi olduğu imtihanın bir parçasıdır. Ölüm ile sonlanacak bu yaşamında, geride bırakacağı sadece bedeni olacaktır. Ruhu ise, ruhun barınacağı gerçek hayat olan ahirette sonsuza kadar yaşayacaktır.


- Hayvan ise varlığının bilincinde değildir. Şuuru kapalı olan, varlık nedenini bilmeyen, düşünemeyen bir varlıktır. Pek çok hayvan Allah’ın yarattığı çok üstün yeteneklere sahip olur. Kendi varlığının şuurunda olmayan bir hayvandaki bu yetenek, Allah’ın eşsiz sanatını görebilmek için özel olarak yaratılır. Bir karga şişenin içindeki yiyeceği çıkarmaya çalışırken, bir maymun düşmanlarından korunmak için yanında taş biriktirirken kendisini koruyabilmek ve yaşamını devam ettirebilmek için kendisine ilham edilmiş olan bir davranış biçimini kullanır. Fakat o canlı, ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, ne kadar zaman geçerse geçsin, hiçbir zaman bir uçak tasarlayamayacak, bir kimya deneyi yapamayacak, bir kitap yazamayacak, kürsüye çıkıp konferans veremeyecek, kendi hücrelerini laboratuvarda mikroskop altında inceleyemeyecektir.



Ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.harunyahya.org/evrim/ruh/ruh01.html, http://www.darwininacmaziruh.com/

22 Mart 2009
Can_Dostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi