![]() |
#1 |
![]() III. VARLIK VERGİSİNİN KONUSU, MÜKELLEFLERİ VE ORANLARI
Verginin konusu,Varlık Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “Servet ve kazanç sahiplerinin servetleri ve fevkalade kazançları üzerinden alınmak ve bir defaya mahsus olmak üzere <<Varlık Vergisi>> adıyla bir mükellefiyet tesis edilmiştir.” Buna göre verginin konusu, servet ve olağanüstü kazançlardır. Bu yönüyle varlık vergisi olağanüstü bir servet vergisidir. Kanunun 2. maddesinde vergi mükellefleri belirtilmiştir: “Varlık Vergisi, aşağıda yazılı zümrelere dahil olan hakiki ve hükmi şahıslardan alınır: A) 2395 ve2728 sayılı kanunlarla ek ve tadilleri mucibince mükellef olanlar (yani Kazanç vergisi ve asgari mükellefiyete tabi olanlar), B) Büyük çiftçiler, C) Uhdelerinde bulunan binaların ve hisseli ise hissedarlarının hisselerine düşen bir yıllık gayri safi iradı yekunu 2500 liradan ve arsalarının vergide mukayyet kıymetleri 5000 liradan yukarı bulunan ve bu miktarların tenzilinden sonra mütebaki irat ve kıymetlerle bu vergiyi verebileceği komisyonlarca kararlaştırılanlar, D) 1939 yılında beri 2395 veya 2728 sayılı kanunlar mucibince vergiye tabi bir iş ve teşebbüsle uğraştığı halde bu kanunun neşri tarihinde (1942) işini terk, devir veya tasfiye etmiş bulunanlar, E) Meslekleri tacir, komisyoncu,tellal veya simsar olmadığı halde, 1939 yılından beri, velev bir defaya münhasır olsa bile, ticari muamelelere tavassut ederek komisyon veyahut tavassut mukabili olarak,her ne nam ile olursa olsun, para veya ayniyat almış olanlar”. Varlık Vergisi’nin ekonomik ve toplumsal açıdan hedef aldığı kesimler; yüksek gelir sahibi, zengin veya varlıklı kesimlerin tümü değil, sadece zenginliklerini tüketim yolu ile sergileyenlerdir (1) Varlık Vergisi Kanunu’nda Müslümanlar ve gayrimüslimler şeklinde bir mükellef tanımlaması yapılmamıştır. Fakat uygulamada Varlık Vergisi, mükellefleri şu şekilde sınıflandırılmıştır: - Müslüman Grubu (M) -GayrımüslimGrubu (G) Daha sonra bu iki gruba azınlıklardan; Müslüman olmuş dönmeler (D) ve başka bir uyrukta olan ecnebiler (E) eklendi. Bu gruplar da kendi içinde sınıflandırıldı: -Fevkalade müslüman (FM), -Fevkalade gayrimüslim (FG) -Beyannameli müslüman (BM) -Beyannameli gayrimüslim (BG) -İratlı müslüman (İM) -İratlı gayrimüslim (İG) -Anonim şirket [ANŞ (M, G, E)] -Hizmet erbabı (HE) -Emlak sahipleri (EML) -Müteahhitler (MÜ) -Büyük çiftçiler(BÇ) -Seyyar çalışanlar (2) Yukarıdaki gruplardan hizmet erbabı ile seyyar çalışanlar,varlık vergisi mükelleflerine daha sonradan eklenmiştir. Ökte, bu değişikliğe ilişkin görüşlerini şöyle dile getirmiştir (3) “Hizmet erbabı ve seyyarlara daVarlık Vergisi tarh edilecekti. Ben de, bu işlerde çalışan diğer müfettiş arkadaşlarım da,Varlık Vergisi’ni bir sermaye vergisi olarak mütalaa ediyorduk. Bunun hizmet erbabına teşmili vergiyi çığırından çıkarmış, onu yar ve ağyar nazarında müdafaa edilemez hale sokmuştur. Eşya fiyatlarının her gün biraz daha yükseldiği, hizmet erbabının her gün biraz daha sefalete gömülmeye başladığı bu günlerde, hizmet erbabından varlık vergisi istenemezdi. Bunun için Adalan’ın (Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı) getirdiği habere inanmamış, şaka yapıyor sanmıştık. Hakikatte işin şakaya tahammülü yoktu. Adalan hizmet erbabından alınacak vergiye ait nispet cetvelini hamilen geliyordu. Merkez bize bir kısım hizmet erbabının vergiden istisnası salahiyetini de veriyordu. Uzun uzun düşündükten sonra, Adalan’la M grubu müstahdemlerinin toptan istisnasına karar verdik” Görüldüğü gibi,Varlık Vergisi Kanunu ile uygulaması arasında vergi mükellefleri açısından büyük bir fark vardı. Kanun’un 2. Maddesinde vergi mükellefleri, Kazanç vergisi mükellefleri, büyük çiftçiler, irat geliri elde edenler ve tüccarlar şeklinde sınıflandırılırken, uygulamada Müslüman ve gayrimüslim şeklindeki ana sınıflandırma ve buna bağlı olan alt sınıflandırmalar ve kanunda yer verilmeyen gruplar da vergi mükellefi olarak nitelendiriliyordu. Üstelik hükümet tarafından verilen bir yetkiyle belli grupları vergiden istisna etme yetkisi verilmişti. Uygulayıcılar da bu yetkilerini Müslüman hizmet erbabı için kullanmışlardı. Varlık Vergisi Kanunu’nun 14. Maddesi varlık vergisi mükelleflerinin eş, usul ve füruu ile kardeşlerine ait menkul mallar ile gayrimenkuller için de şu hükümleri içeriyordu: “Varlık vergisiyle mükellef tutulanların ikametgahlarında gerek kendilerine ve gerek karı veya kocalarına veya kendileriyle birlikte oturan usul ve füruu ile kardeşlerine ait dükkan,mağaza, depo ambarı, fabrika ve imalathanelerde veya bunlara benzer yerlerde bulunan bütün menkul mallarla tapuda veya vergide bunlardan herhangi biri namına kayıtlı olan gayrimenkul mallar bu kanun mucibinde alınacak vergi ve zamların kanuni teminatı hükmünde olup, bu malların satılmasında da Tahsili Emval Kanunu hükümleri tatbik olunur”. Bu madde ile birlikte sadece mükellefler değil, onların akrabaları da vergi borçlarından sorumlu tutuluyordu Varlık Vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri verginin miktarı veya oranı, Kanun’da belirtilmemiştir.Varlık Vergisi Kanunu, 7. Maddede, servet ve kazanç sahiplerinin mükellefiyet derecelerini tespit etme yetkisini, her vilayet ve kaza merkezinde mahallin en büyük mülkiye memurunun reisliği altında en büyük mal memurundan ve ticaret odalarıyla belediyelerce kendi azaları arasından seçilecek ikişer azadan müteşekkil bir ve icabına göre mütaaddit kurulacak komisyonlara vermiştir. İşte Varlık vergisi uygulamasında keyfiliğe yol açan en önemli noktalardan biri, vergi miktarının kanunla belirlenmemiş olması ve bu konunun komisyonların keyfiyetine bırakılmasıdır Komisyonların takdir yetkilerini kullanarak belirledikleri oranlar incelenince; Fevkalade müslim grubunun savaş döneminde elde ettikleri kazançlarının 1/8’i varlık vergisine tabi iken, fevkalade gayrımüslimlerin kazançlarının yarısı varlık vergisine tabi tutulmuştur. Hatta verginin bu grubun varlıklarının yarısını bile bulabileceği belirtilmiştir. Benzer bir ayırım, aile anonim şirketlerinde ve kollektif şirketlerdeki ortaklar için de mevcuttur .Burada müslümanlar ile gayrimüslimlerin vergileri ayrı ayrı belirlenmiştir. Kaynaklar: (1)Aktar, a.g.e., s. 172. (2)Ökte, a.g.e., s. 71. (3)Ökte, a.g.e., s. 79 Coşkun Can Aktan, Dilek Dileyici ve Özgür Saraç'ın "Vergi, Zulüm ve İsyan" isimli 2003 basımı eserlerinden alıntıdır.... __________________
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Bunu utaç gibi gösterenlerin çoğu son durumdan sonra utanmıştı aslında..
Köşe yazarları bile özür yazıları döktürüyordu.. Nedeni; ![]() ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Sabitlenecek bi konu olduğunu sanmıyorum bunların.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|