![]() |
#1 |
![]() Kuruluş döneminin ateşini daima içlerinde hisseden askerler, Cumhuriyet’i koruyup kollama görevinin kuruluş dönemindeki tavırlarla sürdürebileceğini sanıyor. Tarihi hata burada,
Cumhuriyet’i hakikaten koruyup kollayacaksak, demokrasiyi, özgürlükleri genişleteceğiz, Türkiye’nin dünyadaki yerini daha onurlu hale getireceğiz ve ülkenin önünü açacağız. Başka çare yok... Türkiye Cumhuriyeti hem kuruluş aşamasında hem de kuruluş sonrasındaki gelişiminde bir mucize yaratmıştır. İşte bu nedenle bizler Atatürk’ü kalplerimizde hep yaşatacağız. Cumhuriyet’in kuruluş aşamasındaki Türkiye ve dünya koşulları artık çok farklı. O koşullara adapte olmak için başvurulan çareler artık geçerli değil. Cumhuriyet’i yeni koşullara adapte etmek gerekiyor. Örneğin; kurucu parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin altı oku arasında demokrasiyi simgeleyen bir ok yer almıyor. Kuruluş aşamasında bu önemli bir sorun değildi ve hatta belki o dönemde demokrasinin olmaması da bir zorunluluktu. Sıfırdan başlayıp ekonomi, kültür, yaşam biçimi inşa etmenin belki de başka çaresi yoktu. Kuruluşta bunlar olabilir de, oturmuş, kökleşmiş bir Cumhuriyet’in artık kendisini yenilemesi gerekiyor. Eğer yenilemezse, cumhuriyet asıl o zaman tehlikeye düşecek, bitip tükenecek. Bir süre önce liberal aydınlar tarafından ortaya atılan ‘İkinci cumhuriyet’ kavramı baştan beri hayli yanlış anlaşıldı, bu kavrama tepkiyle yaklaşıldı. Oysa ki; ‘İkinci’ kavramı birincinin tamamen ortadan yok edilmesi anlamına gelmiyordu. Sadece birincisinin tıkandığı konuları aşmak için düşünülmüş bir formüldü. Birinciyi yok etmek yerine daha güçlü kılmak amacını taşıyordu. Birinci Cumhuriyet döneminde bireysel özgürlüklere, demokratik haklara yaklaşım, kuruluş aşamasındaki koşulların zorunlu kıldığı davranış biçimlerini yansıtıyordu. Birinci Cumhuriyet döneminde daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasinin oluşturulması için gerekli altyapı kuruldu. Kuruluş döneminin ateşini daima içlerinde hisseden askerler, Cumhuriyet’i koruyup kollama görevini kuruluş dönemindeki tavırlarla sürdürebileceğini sanıyor. Tarihi hata burada. Cumhuriyet’i hakikaten koruyup kollayacaksak, demokrasiyi, özgürlükleri genişleteceğiz, Türkiye’nin dünyadaki yerini daha onurlu hale getireceğiz ve ülkenin önünü açacağız. Başka çare yok... Bu görev AKP’ye düştü ve şanslıyız ki; onlar bu görevlerinin bilincinde olarak tarihi bir işe girişmiş durumdalar. Kuruluş aşamasının koşullarında yaşayıp da tavırlarını güncelleştirememiş askerler, ne yazık ki Türkiye’nin önünü tıkama potansiyeli olarak ortaya çıkıyorlar. Abdullah Gül gerçekten ‘İkinci cumhuriyet’in birinci Cumhurbaşkanı’dır. Bunun kuruluş dönemine saygısızlıkla alakası yok, hatta bunu söyleyebilmek o günlere saygının bir gereğidir. Moda olan bir şey var. İnsanlar hani ‘Atatürk bugün yaşasaydı’ der ve bazı çözümler önerir ya; gerçekten yaşasaydı, acaba o değişen dünya koşullarına adapte olacak ve Türkiye’yi yeni bir açılıma götürecek askeri zekâ kıvraklığını gösteremez miydi? Devletin zirvesinde bir an önce gerçek anlamda bir barış olmasını bekliyoruz. Herkes kuruluş dönemine çok şey borçlu. Varlığımızı o döneme borçluyuz ama şimdi de Cumhuriyet’i koruyup kollama görevi hepimize düşüyor. Özgürlük, refah, daha fazla demokrasi, laikliği yeniden tanımlamak... Bunlar tıkanma aşamasına çoktan gelmiş olan Cumhuriyet’in yapmak zorunda olduğu şeylerdir. Askerler ve sivil yönetim doğru olanda mutlaka anlaşacaklar. Çünkü anlaşmanın alternatifi yok. Anlaşsınlar, yürüyüşümüze başlayalım da; ister yeni döneme ikinci deyin ister 102’nci, fark etmez. Cumhuriyet hepimiz için önemli, hepimiz onu koruyacağız. Sayısı kaç olursa olsun, o sadece teferruattır, o kadar... Serdar TURGUT
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|