04-17-2009, 18:48 | #1 |
Huzura kavuŞmanin İlk kapisi tevbe makami..
اَلْهَادِى El-Hâdi isminin tecelliyesi, iman edenlere, اَلْغَفُورُ El-Gafûr, اَلرَّحِيمُ Er-Rahîm ismlerinin tecelliyesi tevbe edenlere mahsustur. Allah tevbe edenlere şüphesiz Gafûr-ur-Rahîm’dir. Tevbe etmeyenleri ise dilerse afuv eder. Bu makamda ciddi olmayan yükselemez, istikametinin doğruluğuna asla imkan bulamaz. Tevbe makamı bir arsadır, istikamet o arsanın üzerinde yapılacak binadır; havada bina yapmak mümkün olmadığı gibi tevbesiz istikamet de muhaldir. Tevbesi olmayan mü’minin makamı da yoktur. Makamı olmayanın hali de yoktur. Şayed bir insan havada uçarsa bile tevbe ve istikamet olmadığı müddetçe gördüğü hal istidracdır, şeytânîdir. Tevbe: inâbe ve icâbe’den ibaret iki basamaklı bir merdivendir. Bu merdivenle insan, esfel-i sâfilînden a’lâi illiyyîne, hayvan mertebesinden melekten üstün mertebeye, âlem-i şuhuddan âlem-i gayba yükselir. Tevbenin birinci basamağı inâbedir. İnâbe Allah’ın korkusundan ibarettir. Mü’min günahın zulmetinden dolayı Allah’tan korkar. Ne vakit ki kul zayıflığını ve zayıflığı ile beraber cesaretini, onun yanı sıra Allah korkusunu ve Cenâb-ı Hakk’ın azametini düşünürse o kadar korku kalbine gelir ki bedeni ondan titrer. Bu düşünce ile basîret üzere hareket eder ve isyanı terk eder. Mü’min de kalbinin inâbe şubesi yıkılmadığı müddetçe isyan etmeye cesaret edemez. Tevbenin ikinci basamağı اَلْحَيَاءُ مِنَاللّهِ ’tan ibaret, Allah’tan utanmaktır. Bir mü’min Allah benimle beraberdir diye inandı mı, Azametinden utanır. Rabb’im beni görür, kalbimi bilir, hareketimi murakabe eder demekle Allah’a karşı mahcup olur. Evvelki günahlardan mahcup olmak ve halihazırda Allah’dan utanmak aşktan daha ziyade kavuşturucu müstakil bir yoldur. Allah’ın korkusu ve O’ndan hayâ etmek insanı tevbeye sevk eder. Eğer bu iki basamak olmazsa kul tevbeye muvaffak olamaz. Ehli kemâlin sohbeti kalbe inâbe ve isticâbeyi celb eder. Zira ehli kemalden korkmak veya utanmak, hayâ ve korku makamına vesile olur. Faraza bir kâfir, kâmilin sohbetine devam ederse inabe ve isticabe kalbine gelebilir. Sohbete devam eden müslimin ise kalbindeki olan inâbe ve isticâbe tohumu, mevcud olduğundan kemiyetten derhal keyfiyete geçer. İnâbe ve isticâbe kafirin kalbine girse küfrünü, mü’minin kalbine girse isyanı terk eder. Kâfirin tevbesi imana gelmesidir. Mü’minin tevbesi ise isyanı terk, ibadete devam etmektir, ayrıca geçmiş günahlardan pişman olmaktır. Yani tevbe, fenalıkdan pişman olmaktan ibarettir. Şeyh Ahmed Dıyâeddîn: “Avâmın tevbesi, küfür ve zulüm yapmaktan dönüştür. Bu tevbenin şartı, mezalim ve hukuku sahiblerine vermek, geçmiş günahlara pişman olmaktır, halihazırda isyanı terk etmek, gelecekte işlememeyi azimlemektir. Sıddîkıyyelerin ittifakıyla namaz kazalarını ödemek de tevbe şartlarındandır.“ buyurmuştur. Şeyh Fethullah Verkânisli, namazın kaza edilmesi hakkkında şiddetle tavsiyede bulunmuştur. Pîr-i Şâzelî: “Tevbe ile kendini tamamen terk et.” buyurmuştur. Şâh-ı Nakşibend: “Nefsini terk et, haram ve mekruhu terk et, ahireti terk et, neden terk ediyorum demeyi de terk et, bu takdirde tevben sahih olur istikamet kapısı açılır.“ demiştir. Şeyh Abdulkâdir Geylânî kaddesallahu sırrah-ur-Rahmânî: “Nefsini günahlara alıştırdığın gibi tevbeden sonra ibadet etmeye alıştır. Hatta unutkanlık ve gafletten bile tevbe et.“ demiştir. Avâmın tevbesi bundan ibarettir. Hayâssın tevbesi ise iki kısımdır: a- Sair mü’minlerin havâssları olan evliyâdan avâmın tevbesidir. Bu tevbe dünyayı sevmekten, kederlenmekten, helale fazla dalmaktan tevbedir. b- Evliyâdan havâssın tevbesi ise zikre ara vermekten, huzur ve nisbetten bir an ayrılmaktandır. Bu kısım evliya, birinci sınıfta ehli tasarruf olanlardır. Bu makama işareten: “Bazan kalbime duman (zikre ara vermek) geliyor. Ben de ondan dolayı yetmiş kere istiğfar ederim.“ buyrulmuştur. Bu hadîse binaen ehli kemal: “Hangi tabakadan olursan ol, günde en az yetmiş kere estağfirullah demek, tevbe etmek yine lazımdır.“ dediler. Beş vakit namazdan sonra istiğfarın efendisi diye tabir olunan şu duaya devam etmekle müntesib tevbeye muvaffak olur. Tevbenin muvaffakiyeti ile istikamet hâsıl olur. İstikamet: Her bir ibadeti eda ederken huşû‘ ile yapmak, yaptığı ibadetin keyfiyetini, rüknünü, şart ve sünnetlerini bilmek ve her bir fiili yerli yerinde kılmaktan ibarettir. اَللّهُمَّ اَنْتَ رَبِّى لاَ اِلهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَنِى وَاَنَا عَبْدَُكَ وَاَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ اَبُؤُءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَىَّ وَاَبُوُءُ بِذَنْبِى فَغْفِر لِى فَاِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ اذُّنُوبَ اِلاَّ اَنْتَ Allâhumme Ente Rabbî, lâ ilâhe illâ Ente, halaktenî ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tu, eûzu bike min şerri mâ sana’tu, ebûu Leke bini’metike aleyye ve ebûu bizenbî, fağfir lî zunûbî, feinnehu lâ yağfir-zu-zunûbe illâ Ente. Bu eserde maksadlarımızın en mühimlerinden biri de tevbedir. Tevbeyi iyice bilmek için, dört büyük temhid yazalım. Çünkü tevbe, iman konularının en mühim noktasıdır. Binaenaleyh tevbesi sahih olmayan kendisini hak yolunda tahmin ettiği halde küfre de girebilir. Bilmemek suçtur. Hem de şer-i şerîfi bilmemek şerrin ta kendisidir. Tevbe ve dua yapmak kaderden kaçmak değil, kaderle kadere sığınmaktır. Edeble Varış Lütufla Dönüş s. 86-88 Şeyh İsmail Çetin kuddise sırruh Dilara Yayınları
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-17-2009, 18:48 | #2 |
Allâhumme Ente Rabbî, lâ ilâhe illâ Ente, halaktenî ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tu, eûzu bike min şerri mâ sana’tu, ebûu Leke bini’metike aleyye ve ebûu bizenbî, fağfir lî zunûbî, feinnehu lâ yağfir-zu-zunûbe illâ Ente.
Yani: "Allâhumme! Sen benim Rabb'im = ilim ve iradenle beni sıfır yokluktan var eden, kudretinle yeşerten, yaşatan, hükmünle belli bir nizama tâbi' tutan Ulu Zat'sın; Sen'den başka nimetiyle sevilen, azabından korkulan ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd yoktur. Sen beni yoktan var ettin. Ben de Sen'in kulunum. Ve gücüm yettiği kadar ben Sen'in ahdin = antlaşmanın ve gerçek va'dinin üzerinde sebat etmekteyim; işlediğim şeylerin şerrinden San'a sığınırım. Üzerimdeki nimetlerini itiraf ederim. Azametine karşı işlediğim günahlarımı da itiraf ederim. Binaenaleyh beni mağfiret et. Gerçek şu ki Sen'den başka günahları mağfıret eden = bağışlayan yoktur." |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|