04-24-2009, 10:45 | #1 |
GÖZ ÇUKURU
Halinden yoksul olduğu anlaşılan bir adam, deniz kenarında oltayla balık tutuyordu. O sırada oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu gariban adamla ilgilendi ve ona, “Oltana ben burada iken ilk takılan şey ne olursa sana onun ağırlığınca altın vereceğim” dedi. Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı Hükümdar balıkçıya, “Ne yapalım, şansın bu kadar, oltana ağır bir şey takılmadı.” Diyerek alıp sarayına götürdü. Saraya varınca adamlarına, balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığınca altın vermelerini emretti. Bunun üzerine adamlar kemiği terazinin kefesine koydular, öbür kefesine de altın koymaya başladılar. Beş, on, yirmi, elli diyerek altınları koydular ama kemiğin olduğu kefe hala aşağıda ve yerinden oynamıyordu. Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminlerin on misli üzerinde altın koydular, kemikli kefe bana mısın demedi. Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taştı; ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu. Bunda bir sır olduğunu anladılar. Bir bilgeyi çağırıp bu sırrın ne olduğunu sordular. Bilge kemiği eline alıp şöyle bir baktıktan sonra şu açıklamada bulundu: ”Bu kemik açgözlü bir insanın göz çukurudur. Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine yerinden oynamaz. Çünkü doymaz, ancak bir avuç toprak bunu doyurur.” Nitekim bilge kişi, bir avuç toprak alıp terazinin kemik olan kefesine koydu ve kefe hemen yukarı kalkıverdi. RABBİMİZ BİLCÜMLEYİ AÇGÖZLÜLÜKTEN; HASSATEN HER NEVÎ DÜNYALIĞIN AÇLIĞINDAN MUHAFAZA BUYURSUN.(AMİİİİİNNNNN) Daim selam, sevgi, dua ve muhabbetle..
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|