AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

[Jurnal]

Seçim üzeri partilerin, kendi propagandalarını yapmak için sarfettikleri mesâi, gayret ve harcamalara baktığımız zaman, İslâm’ın topluma anlatılması konusunda uhrevî amaçlı bu denli çalışmalar yapılsaydı, belkide idari ve ekonomik anlamda hiçbir problemimiz kalmazdı.



İnsanoğlu yaratılış itibariyle Allah’a kulluk için yaratılmıştır. Yaptığı ve yapmak istediği her şey Allâh-u Teâlâ’nın istediği gibi olmalıdır. İnsanın yaptığı iş ve amelleri biz zahiren görür ve ona göre yorumlarız. Ancak bunun birde batınî yönü vardır ki bu insanın niyetiyle alakalıdır. İnsanın kalbinden geçenler, bir anlamda niyeti, yaptıkları işlerin asıl amacı bize gerçekleri gösterir.
Bir bilgisayarın işlem yapabilmesi için hafızasına verileri kaydetmemiz, bir takım programlar yüklememiz gerekir. Kaydetmediğimiz bilgiyi bilgisayardan isteyemeyiz. İnsan ise, hala bilimin yapısını tespit edemediği müthiş bir bilgisayar özelliğindedir. Ancak ne kadar mükemmel olursa olsun tabiatı gereği verileri, bilgileri girmeden geri bildirim alamazsınız. Bu bilgiler tabî ki bilgisayar gibi duygudan mücerred, bir takım formülize yapıların üzerine bina edilmiş değil; davranış, duygu, sevgi, aşk gibi farklı girdilerle, matematiksel teori olan bilgiyi farklı bir biçime, pratiğe, yaşayış şekline çevirmiştir. Toplumlar bu girdilerle kültürlerini sürdürebilmişler veya sürdürememişlerdir. Toplumu oluşturan da tabî ki insandır. Peki bu bilgiler insana nasıl dahil oluyor? Acaba insanı yaratan, bilmediklerini öğreten Rabbimiz; insandan beynini, kalbini nasıl doldurmasını, nasıl yönlendirmesini istiyor? İnsanın yapısını o çok iyi bildiği halde neyle daha iyi beslenceğini, nasıl yaşayacağını, nasıl mutlu olacağını, kalbini hangi sevgilerle doldurması gerektiğini en mükemmel şekilde o bilmez mi?
İşte insan bilgisini, işleyeceği verisini Kur’an’dan almalı ki yaratılış amacını idrak edebilsin. Aslında buna biz ilim diyoruz. “İlim talebesi olmak” ifadesi ise toplumumuzda sanki bir tören gerektiriyor. Şu an genelde ilim dünya için alınmakta ve kalplerin, Allah’ın istediği dünya soğukluğuna ma’kusen ters orantılı olarak dünyaya yönelmesine vesile olmaktadır. Halbuki Allâh-u Teâlâ dünyaya bir sinek kanadı kadar bile değer vermemektedir. Bununla beraber Zikrullah’ı amaçlamayan, kazanılmasının gayesi Zikrullah olmayan her türlü dünya malını, değersiz ve mel’un ilan etmiştir.
Zikrullah; en genel manada Allâh-u Teâlâ’nın rızası doğrultusunda hayatını programlamak ve kalbinde yalnız onu muhafaza etmektir ki, yegane kurtuluş yolu budur.
Hülâsa ilmin olması ama başarı için sistematik olması güzeldir. Fakat merak oluşturacak şekilde, profesyonel eğitimcilerle ilim tahsilinin gerçekleşmesine ihtiyaç vardır. Bu husus hem müspet, hem de uhrevî ilimler için gereklidir. Bu profesyonellik mü’min kardeşlerimizin daha hevesli ve samimi olarak ilme bağlanmalarına, dolayısıyla rabbimize bağlanmamıza neden olacaktır. Zümer sûresindeki bir Âyet- Kerime’de rabbimiz “bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağını” buyururken, merhum İstiklal marşı şairimizin de bu âyeti kerimeye atıfla bir şiirinde yaptığı “tabii ki bir olmaz, biri insan biri hayvan” yorumu, Kur’an’a ve ilimlerine bağlı olmanın önemini, takdire şayan bir şekilde ortaya koymuştur.
Kur’an-ı Kerim’i yüzeysel olarak anlayan, belkide maksatlı kaynaklardan beslenen, usûlüne göre ilim sahibi olmayan birisinin, toplumumuz da cahilane bir şekilde Kur’an âyetleri hakkında yanlış yorum yapmalarına maalesef oldukça sık rastlamaktayız.
Nitekim Hz. Aişe (Radıyallâhü Anhâ) şöyle anlatır: “Allah Resûlü (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) şu âyeti okudu: Sana kitabı indiren O’dur. Onun bir kısım âyetleri muhkemdir ki bunlar kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar, sırf fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşabihlerin peşine düşerler. Halbuki onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde yüksek payeye erenler ise: ‘Biz ona inandık. Hepsi Rabbimiz katındandır.’ derler. (Bunları) aklı selim sahiplerinden başkası iyice düşünmez. Hz. Aişe (Radıyallahü Anhâ) devamla: Bundan sonra Allah Resulü: “Kur’an’ın müteşabih ayetlerine uyan kimseleri gördüğünüzde (ki Allah onları Kur’an’da zikretmiştir) onlardan sakınınız!” buyurdu” demiştir.
Cündeb b. Abdullah Beceli (Radıyallâhü Anh)dan şöyle rivâyet edilmiştir: “Allah Resûlü (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem): ‘Üzerinde gönülleriniz birleştikçe, Kur’an okuyunuz. Kur’an hakkında ihtilaf ettiğinizde de artık kalkıp dağılınız’ buyurdu.”
Muhterem kardeşlerim; reklamın öneminin biraz daha iyi kavrandığı toplumumuzda, İslâm’ın ve İslâmî değerlerin propagandasını, reklamını yapabilmek için, ilim tahsili konusunda acilen Müslüman toplum olarak önlemler almalı, hangi kaynaklardan beslendiğimizi gözden geçirip iyi muhasebe etmeli, Kur’an ve sünnetin varisçisi olarak mirası boşa harcayan, kıymet bilmeyen varisler gibi olmamalıyız. Seçim üzeri partilerin, kendi propagandalarını yapmak için sarfettikleri mesâi, gayret ve harcamalara baktığımız zaman, İslâm’ın topluma anlatılması konusunda uhrevî amaçlı bu denli çalışmalar yapılsaydı, belkide idari ve ekonomik anlamda hiçbir problemimiz kalmazdı.
Rabbim insanlarımızı ilim iştiyakıyla donanmış bilinçli, Allâh-u Teâlâ ve Kur’an’la bağlantısını kuvvetli kılmaya çalışan kullarından eylesin.
Selam ve dua ile….


Ali Ulvi UZUNLAR- Arifan Dergisi