05-08-2009, 07:36 | #1 |
Mağlubiyet ideolojisi eleştiri ölçütü olmaktan çıktı
Ergenekon’un her işe yarayışlı elemanları vardı. Elbette medyatik elemanları da mebzul miktarda mevcuttu. Bir tanesi vardı ki, sağlığında çok ötücü bir kuştu. Bu karga uzun süre kartelin amiral gemisinde çöreklenmişti. Oradan gaklayıp dururdu. Patronu, ergenekonculuk tavsayınca artık işlevini yitirdiği için, gazeteden attı. Bunun üzerine kitaplar filan yazdı. Şimdi bir ufak gazetede tutunmaya çalışıyor. Oradan bir zamanlar çok işe yarayan, bazı güçleri harekete geçiren muhbirlik vazifesini sürdürüyor. Bir tek mesele var, bir zamanlar onu muhbirlikle görevlendirenler, şu anda görevlendirmesini uzatacak durumda değiller. Zaten bu güçleri olsa idi, eski gazetesinde çalışmasını sağlarlardı.
Eski Ergenekon kargası hükümetteki değişikliği yorumluyor. Bülent Arınç başta olmak üzere, dört yeni bakana takmış. Bunlar için yasak isteniyormuş, ama, bakan yapılmışlar... Bu echelliği tescilli adama, daha önce de bir çok tavsiyelerde bulunmuştuk. Bol bol tarih oku diye. Tabiî ki haminnemin masalları nevinden, “çılgın Türk” palavraları değil, gerçek tarih okuması lâzım. Tarih okusa, 20. asrın başında olanlarla 21. Yüzyılın başındaki dünyanın farkını kavrardı. Bugünkü iktidar, elbette halkın yüksek nisbette oylarıyla seçildi. İkinci dönemini yaşıyor. Bu halkın seçimi, dünyadaki dönüşümü bu echelden çok daha doğru okuduğunu gösteriyor. Bütün yanıltma ve saptırma çabalarına rağmen, bu sonuç alındı çünkü. 20. yüzyılın Türkiyesini belirleyen mağlubiyet ideolojisinin sonu geldi. Bunu 2007 başında yayınladığımız kitapta uzun uzun izah ettik. Türkiye, 20. Yüzyılın başlarında, o zamanki dünya hâkimi İngiltere’nin çizdiği dünya düzeninin kabulleri çerçevesinde yeniden oluşturuldu. Millî Mücadele’yi zafere götüren 1. Meclis Türkiye için çizilen bu dar kalıpları kabule yanaşmadı. Bunun üzerine Meclis feshedildi, alelacele seçimlere gidildi ve Reis’in listesi bir kişi hariç milletvekili oldu. Lozan’ı kabul eden işte bu tayinen gelen Meclis’tir. Türkiye için yenilir yutulur olmayan bu kabuller ideolojileştirilerek halka benimsetilmeye çalışıldı. Batılı büyük devletler, Türkiye’nin Cumhuriyet’ten sonra büyük devlet statüsünden çıktığını, bu yüzden bu küçük devlete büyükelçi atamanın caiz olmadığına hükmettiler. Bu konu ancak 1930’larda normalleşti. Mağlubiyeti galibiyet gibi sunan ideolojik hap öncelikle Millî Eğitim sonra da iletişim araçları kullanılarak millette yutturuldu ve biz 20. Yüzyıldaki dönüşümümüzü buna göre normal, hatta mükemmel sandık. Mağlubiyetlerimizi, galibiyet gibi görmeye başladık. Osmanlı’nın en son Abdülhamid döneminde, bölgemizde ve dünyada oynadığı önemli rol yerine, tamamen pasif bir döneme girildi. Şimdi sebükmağz hemen itiraz edecek. Cumhuriyetin ilk döneminde bağımsız dış politika izlendiğini, bütün dünyanın Türkiyeyi takdir ettiğini, İngiltere Kıralının bile Atatürk’ü ziyarete geldiğini iddia edecek. Türkiye’nin Cumhuriyet’ten sonra takip ettiği dış siyasetin mahiyetini bir milletlerarası siyaset hocasının değerlendirmesi olarak sunalım. Prof. Ömer Kürkçüoğlu, “Türk İngiliz İlişkileri 1919-1926” kitabında, Mustafa Kemal’in, gerek Millî Mücadele sırasında, gerekse sonrasında İngiliz menafaatleriyle çatışmadığını, Lozan’da Boğazlar konusunda dahi İngilizlerin tezine yakın görüş benimsediğini, Musul konusunda da 1926’da İngilizlerden yana bir çözümü kabul ettiğini belirtiyor. Daha sonra şöyle söylüyor: “Mustafa Kemal’in Tükiye’yi batılılaştırma çabaları, aynı zamanda bir dış güvenlik sorunu olarak da görülebilir. Batı kendisine benzeyen ve toprakça da küçülmüş sürekli bir tehdit unsuru olarak görmeyebileceği bir Türkiyeyle bir arada yaşamayı kabul edecektir.” Bunun anlamı şudur, Türkiye mevcut ideolojisini büyük düşman korkusuyla oluşturmuştur... 20. Yüzyılın başındaki dünya ile bugünün dünyası aynı zeminde değildir. 2. Dünya Harbinden sonra dünya Soğuk Harbi yaşamış, Sovyet bloğunun çöktüğünü görmüştür. Şimdi ABD’nin tek merkezli hakimiyet dönemini yaşamaktadır. Bu dönemin sonu ne zaman gelecek? Bunu şu anda kestirmek mümkün değil. Türkiye bu dönemde önce mağlubiyet ideolojisi mantığı çerçevesinde bir siyaset takip etmiş, 28 Şubat girdabına düşmüştür. Şimdi ise, bugünün şartlarına uygun aktif bir politika takip etmektedir. Bu yeni siyasetin devamından başka çare yoktur, çünkü mağlubiyet ideolojisi ile varılacak bir yer yoktur. Bu yüzden Türkiye’deki yönetimin eski ideolojik gerekçelerle engellenmesi devrinin sonuna gelinmiştir. Bunu elbette ârif olanlar anlar, echeller de bangır bangır banlar! Echelce bir tahrik: “Bizim müslüman kardeşlerimizden hangisi KKTC’yi tanıdı.” Bu sorunun cevabını, “Batılı müttefiklerimizden hangisi tanıdı? Türkî Cumhuriyetlerin hangisi tanıdı?” sorularını cevapladıktan sonra verebiliriz. D.Mehmet Doğan - Vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|