05-17-2009, 08:23 | #1 |
Erhan BAŞYURT "Demirel ve Ecevit yine sahnede"
Yerel seçimler oyları düşen iki küçük partinin değişim yaşayacağının sinyalini verdi.
Erhan BAŞYURT yazdı… “Ak güvercin” ve “Kırat”ın zor zamanları Yerel seçimler oyları düşen iki küçük partinin değişim yaşayacağının sinyalini verdi. Demokrat Parti ve Demokratik Sol Parti... Her iki partinin lideri de mesajı alarak koltuklarından istifa etti. Ancak daha sonra partilerinin "ele geçirilmeye çalışıldığı" iddiasıyla yeniden aday oldular. DP, dün Olağanüstü Kurultayı'nı yaptı. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in açık destek verdiği Hüsamettin Cindoruk, üçüncü turda beklendiğinden daha kolay bir şekilde seçimi kazandı. Genç siyasetçilerin, kurt siyasetçiler karşısında tutunamadığı ilginç bir çekişme yaşandı. Geçmişte de Demirel'in "emanetçisi" olarak görev yapan Cindoruk, seçildiği taktirde yeni siyasi parti arayışında olan bazı isimlerin kendisine katılacağını açıklamıştı. Türk siyaseti adına ilginç bir gelişme. Ancak son dönemlerde siyasi çizgisi geleneksel DP anlayışından çok farklı bir çizgi izleyen Cindoruk, partiyi büyütmek yerine daha da parçalanmasına sebep olabilir. *** DSP'ye gelince... Zeki Sezer, Ecevit'in hayatta olduğu dönemde sergilediği zayıf siyasetçi portresini onun vefatından sonra da sürdürdü. Hatta yer yer CHP'nin gölgesine sığındı. Genel seçimlerde CHP listesinde adaylar vermesi ve bazı çevrelerin baskısı ile yerel seçimlerde Ankara'da aday göstermemesi büyük hataydı. Eskişehir'de Büyükerşen ve Şişli'de Sarıgül'ün kişisel oyları çıkarıldığında ortaya felaket bir tablo çıkıyor. Sezer'in oluşturduğu boşluğun şimdi Rahşan Hanım'ın işareti ile doldurulmaya çalışılması DSP'nin şanssızlığı olsa gerek. DSP'de "Demirel" rolünü Rahşan Hanım oynamaya çalışıyor. Her iki partide de "demokrasi" isimden ibaret. "Kırat"ı da "Ak güvercin"i de daha zor günler bekliyor... ** Bir sonraki gezi Erivan'a olabilir mi? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kısa aralıklarla yaptığı Bakü ve Soçi gezileri olumlu sonuçlar verdi. Azerbaycan ile son dönemde, özellikle belirli çevrelerin kışkırtmaları nedeniyle, gerilen ilişkiler normale döndü. Azeri Meclisi'nde konuşan Erdoğan, "Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan sınırı açılmaz" teminatı verdi. "Kardaş sözü" kabaran yürekleri serinletti. Türkiye'nin, "Karabağ krizindeki gelişmelere paralel Ermenistan ile ilişkileri güçlendirme" politikası son derece yerinde. ABD ve AB'nin baskılarına rağmen Türkiye'nin bu konuda ilkeli politika izlemesi takdiri hak ediyor. "Komşularla sıfır sorun" ile "yakın çevremizde güvenlik ve refah kuşağı oluşturma" politikalarımızın arasında bir denge arayışı bu. Kafkaslar'da istikrar ve barışın sağlanması için Ermenistan'ın da çözümden yana isteğini ortaya koyması lazım. Ermenistan ile Türkiye, ikili ilişkilerin geliştirilmesinde izlenecek "yol haritası" konusunda geçtiğimiz ay bir mutabakat sağladı. Ermenistan daha sonra Azerbaycan'la da barış görüşmelerinde izlenecek "yol haritası" konusunda uzlaşmaya vardı. İç içe bu paralel gelişmeler yaşanırken, Ankara, aktif arabulucu görevi üstlenemese de kalıcı çözümü teşvik edici ve kolaylaştırıcı rol oynamaya çalışıyor. Karadeniz sahilindeki Soçi'de dün Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile görüşen Erdoğan, Kafkasya politikamızın sonuç vermeye başladığının bir başka işaretini verdi. 2 saat 40 dakika süren görüşmenin ardından Putin de Karabağ konusunu tarafların çözeceğini, uzlaşmada diğer devletlerin garantör olacağını açıkladı. Kafkaslarda bütün ülkeler ilk kez barış konusunda bir çıkar birliğine varmış görünüyor. Türkiye'nin izlediği barış yanlısı dış politikanın bunda etkili olduğunda şüphe yok. Rusya ile enerji ve boru hatları işbirliği, 35 milyarı bulan dış ticaretin rolü de göz ardı edilemez. Bakü ve Soçi gezileri barış adımlarına beklendiği gibi ivme kazandırırsa, bugün gündemde olmasa bile, sırada Erdoğan'ın Erivan gezisi olduğunu şimdiden söyleyebiliriz. bugün
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|