05-24-2009, 08:54 | #1 |
Mahir KAYNAK "Mayın tarlası"
Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi bir sorun oldu. Kimin temizleyeceği, karşılığında ne alacağı tartışılıyor.
Bu konuyla 1950li yılların sonunda tanıştım. Gaziantepliyim ve oraya gittiğimde bir teklifle karşılaştım. Askerliğini yanımda yapmış biri mayınlı alanda bir koridor açmamı istiyor ve bedelini ödeyeceklerini söylüyordu. Bu teklifi yapmasının sebebi muvazzaf bir istihkam subayı olarak görev yaptığım sırada müstakil bölük komutan vekili olmam ve burada sürekli mayın döşeme, toplama ve tahrip işleriyle uğraşmam ve askerlere bu konuda eğitim vermemdi. O sırada Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün bulunduğu binanın alt katında kaçakçı çarşısı vardı orayı dolaşıp bir şeyler almıştım. Kilis’e alış veriş turları düzenlendiğini ve kaçak malların bir çarşıda açıktan satıldığını biliyordum. Kaçak mal satanlara mayınlı araziden nasıl geçildiğini ve malların nasıl getirildiğini sordum. Cevabı çok ilginçti. Artık malların sınırdan geçirilmediğini, trenle taşındığını söyledi. Böylece kaçakçılığın çok sayıdaki kaçakçının, sıradan halkın elinden alınıp profesyonellere verildiğini anladım. Yani kaçakçılığın engellenmesi amacıyla büyük masraf ve emekle döşenen mayınlar kaçakçılığın azalmasına değil artmasına ve sistemli bir biçimde yapılmasına yaramıştı. Bu mayınların askeri amaçla döşendiği de söylenemezdi. Çünkü, duyduğum kadarıyla, anti personel mayınlardı ve zırhlı birliklerin harekatını engellemezdi. Bu mayınların döşenmesinin sebebini bir türlü anlayamadım. Çünkü Suriye gibi ülkemizin bir uzantısından ibaret olan yapay bir devletle aramıza konmuş psikolojik bir duvar olmaktan öte bir anlamı yoktu. Bugün mayın temizleme işinde hangi teknolojinin kullanıldığını bilmiyorum ama uzaya uydu göndermek ya da uçak imal etmek kadar karmaşık olduğunu sanmıyorum ve bunu öğrenememiş olmamızı garipsiyorum. Ayrıca bir taşeron firmaya yaptırıp bedelini ödemek yerine niçin yap-işlet modelinin tercih edildiğini anlayamıyorum. Bu konuları düşünürken Yeşil’i anlatan bir kitabı okuyor olmam garip bir tesadüf. Söylenenlerin doğruluğu ya da yanlışlığıyla ilgilenmiyorum ama terörle mücadele edilirken uyuşturucu ticaretinin ve pazar paylaşımının terörden daha önemli rol oynamış olduğunu fark ediyorum. Şu sorunun cevabını veremiyorum. Uyuşturucu ticareti esas ve terör tali bir mesele miydi yoksa terörle mücadele ederken uyuşturucu bir yan ürün olarak mı ortaya çıkmıştı? Devlet bir görevi yerine getirirken bazı usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların olması doğal. Bu insan doğasının bir sonucu. Ancak usulsüzlük ve yolsuzluğun asıl, devlet görevlerinin de bunu örten bir şal olması kabul edilemez. Gözlemlerim ve yaşadıklarım olumlu bir intibaa sahip olmama izin vermiyor. star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-24-2009, 11:54 | #2 |
Ben de Gaziantepliyim... Hocamın tespitleri çok yerinde ve de doğru.. Kalemine sağlık...
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|