![]() |
#1 |
![]() 29 Mart seçimlerinin en çok konuşulan ismi haline gelen Eşref Fakıbaba, seçim sonrasında ilk kez Nursel Tozkoparan'a konuştu ve her soruya cevap verdi.
![]() 27 Mayıs 2009 07:25 Nursel TOZKOPARAN'ın röportajı [email protected] 29 Mart seçimlerinin en çok konuşulanı oldu Fakıbaba. Diyebilirim ki 29 Mart seçimlerine damgasını vurdu. AK Parti’nin yerel seçimlerde ki oy kaybı “işte Fakıbaba örneğinde olduğu gibi”, “mesela Fakıbaba..” gibi en güçlü örnek üzerinden tartışıldı. Eşref Fakıbaba Şanlıurfa’nın milletvekilleriyle hatta valisi ile ters düştü. Partisinden istifa etti ve bağımsız olarak tekrar aday oldu. Partisi tarafından istenmeyen Eşref Fakıbaba halk tarafından çok istenen adam oldu. Hal böyle olunca kendisiyle röportaj yapmak da kaçınılmaz oldu. Röportaj boyunca inanılmaz temkinli ve çekingendi. Fazlasıyla tedbirli davrandı. Kendisine sormak üzere hazırladığım pekçok soru havada kaldı. Iş fotoğraf çekimine geldiğinde mekan olarak Balıklıgöl’ü seçip birgün sonrasına randevulaştık. O gün gün boyu kendilerinden telefon bekledim. Hiç bir şekilde aramadılar ve Balıklıgöl’de fotoğraf çekimini halledemedik. Bu röportaj da böyle oldu. Temkinli… Tedbirli… Ve.. Çekingen… Başbakanı seven ancak tanışma tanınma fırsatı bulamamış bir Fakıbaba röportajıyla başbaşa bırakıyorum sizleri… KİMSE BENİ AK PARTİLİ YAPMADI ![]() - Tıp dünyasından siyasete geçişiniz nasıl oldu? Hikayenizi baştan anlatır mısınız?. - Kolay oldu. Siyaset ve hekimlik arasında sıkı bir benzerlik var. İkisinde de insanların dertleriyle ilgileniyorsunuz. İkisi de çözüm odaklı. Birisinde hasta var onu tedavi etmeye çalışıyorsunuz belediyeciklikte ise tüm insanların genel mutluluğu huzuru için çaba sarfediyorsunuz. Onun için de hiç zorlanmadım. - Gelelim Ak Parti ile ilişkinize. Kim sebep oldu AKP’den aday olmanıza? - Kimse beni AKP’li yapmadı. Kendi kararımdı. Eşimle oturup konuştuk aday olacağım dedim ve AKP’ye müracaat ettim ve kabul edildim. 2004’te de seçildim.. - Yani milletvekilleriyle görüşmediniz mi? - Hiç kimseyle görüşmedim. Telefonla görüşmüşümdür. -Peki o dönemlerde sizinle ilgili anket çalışması yapılmış mıydı? -İnanın hiçbir fikrim yok. Şanlıurfa çok zor durumdaydı. Bir köy gibiydi. Yani “birisi bu taşın altına elini koyması lazım” dedim ve aday adayı oldum. Ben vatandaşlık görevimi yapmak için müracaat ettim. BAŞBAKANLA TANIŞMIYORDUM - Hayır. Hiç görüşmedim de... - Başbakanla tanışıyor muydunuz? - Peki başarılı bir belediye başkanıydınız normalde partinizin sizden memnun olması gerekirken herşey nasıl tersine döndü ve istenmeyen bir başkan oldunuz? Bir parti için önemlidir halkın desteğini kazanmış bir isim. Oysa herşeye rağmen aday gösterilmediniz? - İnanın kader denen bir olay var. Yaşadığım bu olay bir kader örneği. Her işte bir hayır vardır. Olay kapandı. Allah her iki tarafa da hayırlı uğurlu etsin. Ben şu anda bulunduğum partiden de çok memnunum. Genel başkanıma karşı çok büyük sevgi ve saygım var. Başbakanıma da çok büyük saygım, sevgim var. Ben artık Şanlıurfa’nın belediye başkanıyım. Kaderimizde bu varmış. - Sizin istenmeyen başkan oluşunuzun sebebi olarak milletvekilleriyle ters düşmeniz gösterildi ve konuşuldu. - Evet. 9 milletvekilinden 7’siyle ters düştüm. Diğer iki milletvekili Cenap Gülpınar ve Müfit Yetkin ile iyi bir diyaloğumuz olmuştur. - Peki 7 milletvekiliyle ters düşmenizin sebebi? - Onlar herhalde benden hoşlanmadı. 80 bine yakın oy aldım. İnsanlarla çok iyi diyalogum var. Bu soruyu onlara sormak lazım. Bu kadar halk severken siz bu adamı neden sevemediniz diye? Hoşlanmadılar. Ben hiçbir zaman onlara “bu kötüdür, bu bize yaramaz” demedim bilakiz onlar bana söylediler. Uyum meselesine gelince Şanlıurfa gibi bir yerden bağımsız aday olarak 80 bine yakın oy almak her baba yiğidin karı değildir. Uyumsuz biri olsaydım; bu insanlar beni destekler miydi? SİYASET HALK İÇİN YAPILIR - Tamam bu anlattıklarınız da mantıklı. Ancak 9 milletvekilinden 7’si istemiyorsa bu da bir çoğunluktur. Ne oldu aranızda? Ne bileyim mesela çıkarlar mı çatıştı?- İyi arkadaş olmak bile bir yerde çıkardır. Yani siz iyi arkadaşınızla iyi bir zaman geçirirsiniz ve bu bir taraftan hem sizin hem de arkadaşınız için bir çıkardır. Demek ki huylarımız, tabiatımız birbirine uymadı. Ben olsaydım tamam ben istemiyorum ama halk ne diyor diye bakardım. Siyaset halk için yapılır. Hizmet için yapılır. Eğer ki siz bunu halk için ve hizmet etmek için yapmıyorsanız bir rahatsızlık vardır. O zamanda zaten halkta bir rahatsızlık oluşur. - İlk ne zaman ters düştünüz? - Müfit Bey ve Cenap Bey’le aramız hep iyiydi. 2007 seçimlerinden sonra yeni katılan arkadaşlar oldu. Bazılarını çok iyi tanımadım bile. Onlarda beni iyi tanımadı. Niye sevmediler? Ona da bir anlam veremiyorum. Ama bazılarıyla 2007’den beri ters düştük. - Mesela örnek verirseniz… - En basitinden onların yaptığı işi beğenmedim. Onlar da benim yaptığım işi beğenmedi. Bu işte ters ilişkidir. Mesela; otogar yapılan yer ben iyi diyorum o hayır burası olmaz iyi değil diyor. ![]() - Ben herkesle istişare yapıyorum. Sivil toplum örgütleriyle görüşüyorum fikirlerini alacağım toplantılar yapıyorum. Dolayısıyla milletvekilleri de benimle istişare edeceklerle benim hayır demem mümkün değil. Bütün siyasetçilerin halkın hizmetkarı oldukları gerçeğini unutmamaları gerekiyor. - Siz milletvekillerinde bunları görmüyor musunuz? - Ben siyasetçiler diyorum. Siyasilerin böyle yapması gerek. - Bu 7 milletvekilinin içinde başı çeken kim? - No comment. - Asıl merak edilen soruları yanıtsız bırakıyorsunuz ve geçiştiriyorsunuz… - Artık biz yarına bakmalıyız. Beni enterese etmiyor. Beni ilgilendiren Şanlıurfa. Ben şu andan itibaren siyasetçi değilim. Dolayısıyla a partisi b partisi diye bakmamak lazım. Şanlıurfa için güzel işler yapılıyor mu yapılmıyor mu? 2011 seçimlerinde bu halk bunun cevabını da verecektir. GÖREV İSTENMEZ VERİLİR - Tabii. Duruma baktığınız zaman eğer belki şartlar, zorluklar anlatılsaydı olabilirdi. Bakın “olurdu” demiyorum “olabilirdi” diyorum. O zaman daha geniş perspektifle bakabilirdik olaya. Önemli olan mutlu olmak ve hizmet verebilmek. - Peki listeler açıklandıktan sonra aday gösterilmediğinizi öğrendiğinizde başbakanı aradınız mı? Görüşmeniz bir araya gelmeniz oldu mu? - Yok hiç görüşmemiz olmadı. Ne ben aradım ne de onlardan bir telefon geldi. Hiç gitmedim bile. Benim yapım farklıdır. Bizim almış olduğumuz bürokratik terbiye de “görev istenmez verilir”. Vermediler saygı duydum. Şu gün oldu benim ağzımdan AK Parti ile ilgili kötü bir lafımı duydunuz mu? Sonuçta benim eski partim. Ama artık ben Saadet Partisi’ne geçtim ve çok mutluyum. - Yerel bir televizyon kanalında bir konuşmanızı dinlemiştim. Programın sunucusu size “AKP’den aday olmazsanız istifa edecek misiniz diye” bir soru yöneltiyor. Siz orada: “AKP beni aday gösterdiğinde iyi de aday göstermediğinde mi kötü?” şeklinde bir cevabınız var dı... - Evet yine aynısını söylüyorum. Beni aday göstermemeleri en doğal haklarıdır. Gayet saygı duyulacak bir olaydır. Benimde aday oluşumun en önemli nedenlerinden birisi de gerçekten halkın mutlak ve mutlak beni bu belediyenin başında görmek isteğidir. Bu da benim doğal hakkımdır. - Ama aday gösterilmeyince istifa ettiniz. Bu söylediklerinizle ters düşmüyor mu? - Yok hayır ters düşmüyor. - Niye istifa ettiniz? - Sizi birileri istemiyor farz edelim. Sizin de istenmediğiniz yerde durmanız bana göre ters. Bürokrasiden gelen biriyim. Esasında aday gösterilmeyince bunun kibarca anlamı; bize göre uygun değilsiniz demektir. Ben de saygı duyarım eğer uygun değilsem ayrılmam gerek dedim. Bundan daha doğal bir şey olabilir mi? Uygun bulunmadığım yerde benim ne işim olur. Öyle değil mi? - Peki ne olsaydı istifa etmezdiniz? - Durum izah edilebilirdi. Aranılabilirdi ya da davet edilebilinirdi. Ben bile bir müdürümü alırken durumu izah ediyorum sebeplerini izah ediyorum. En azından bir telefon edilebilinirdi. Sonuçta 5 yıl birlikte çalışmışsınız ve emek vermişsiniz. Yani kim olursa olsun ben şahsen kim olursa olsun benim ve 5 yıl beraber çalışmış olan adamı aday olmadığını televizyondan açıklamazdım mutlaka arardım ve benden duyardı. ADAY OLMADIĞIMI TELEVİZYONDAN ÖĞRENDİM - Siz televizyondan mı öğrendiniz? - 2004’te o 5 yıllık süreçte başbakanla görüşüyor muydunuz? - Şanlıurfa’da görüşüyorduk. Bu kadar işte. Ayda bir genişletilmiş il başkanları toplantılarına gidiyorduk. - En son ne zaman başbakanla görüştünüz? - Özel olarak hiç görüşmedik. - Şimdiki genel başkanınız Numan Kurtulmuş’la görüşüyor musunuz? - Evet sık sık görüşüyoruz. - Ya hep ya hiç gibi...birisiyle sık birisiyle hiç görüşememenizin nedeni nedir? - Belki de şudur: Biri iktidardaki başbakan ve çok yoğun şimdiki genel başkanımın zamanı daha müsait olabilir. Ben Tayyip Bey’i 5 yıllık süreçte tanıma fırsatı bulamadım. Zaten mesele de burada. Tanımadığınız bir insanla yola çıkıyorsunuz. Bu başbakan açısından da sorunlu oldu. Belki beni yakından tanıma fırsatı olsaydı herşey başka olabilirdi. - Tanımadığınız bir yola çıkıyorsuuz ve partisinden aday oluyorsunuz bu tuhaf değil mi? - Ben Numan Bey’i de tanımıyordum. Ama artık birbirimizi tanıyoruz ve iyi bir irtibatımız var. Önümüzdeki süreç daha da iyi olacak...Numan Beyi etrafına daha çok sahip çıkan bir yapıda görüyorum. - Ama herhalde başbakan sizin Şanlıurfa’da ne kadar sevildiğinizi biliyordur? - Bence hiç önemli bir olay değil bilip bilmemesi. Ben çok rahat ve mutluyum. Önemli olan da bu. İnşallah hizmete devam ederiz. PARTİLER ARAÇTIR ESAS OLAN HİZMETTİR - Peki siz istifa ettikten sonra gerçekten CHP’den teklif aldınız mı? -Yapı olarak dediğim gibi demokrat ve merkezde olan biri olduğum için benim için CHP, MHP, DTP, BBP’nin hepsinin oyunu alarak geldim.- CHP’den resmi teklif geldi mi? - Sayın Baykal aramadı. Genelde bana bakış tüm partilerde müspettir. - Benim için parti önemli değil ben merkezdeyim diyorsunuz. Peki DTP’ten teklif gelseydi kabul eder miydiniz? - Ama şu var. Prensiplerime ve kişiliğime uymak kaydıyla. Ben partiler araçtır esas olan hizmettir diyorum. Tabi ki benim bir şahsiyetim, kişiliğim ve benim bir dünya görüşüm var. Ben birçok partiden teklif aldığım doğru. Şunu söyleyebilirim iyi niyetli ve samimi insanlar hangi partide olursa olsun yeter ki samimi ve iyi niyetli olsun ben onları gerçekten demokrat, milliyetçi, vatansever olarak nitelendiririm. Yani Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne inansın, samimi olsun... SAADET PARTİSİ İLE İŞBİRLİĞİ YAPTIK - Yüksek Seçim Kuruluyla alakalı bir durumdu. Ancak ben zaten tüm seçim çalışmaları boyunca “bağımsız aday olarak giriyorum ancak seçimin hemen sonrasında Saadet Partisine geçtiğimi resmi olarak ilan edeceğim” diye halkımıza açıkladım.- Niçin Saadet Partisi? -İl başkanımız benim eskidende beraber olduğumuz, başhekimlikte de beraber çalıştığımız bir arkadaşımızdı. Seçim çalışmalarında da hem rahat çalışabilir hemde oy oranımız istediğimizin daha üstünde olabilirdi. Ayrıca benim düşüncelerime yakın pekçok arkadaşım vardı parti içerisinde. - E o zaman seçimlere neden bağımsız olarak girdiniz? Seçimlerde niçin ilan etmediniz? - Kimseyi kandırmadım seçmen zaten biliyordu ve ona göre mi oy verdi? - Evet biliniyordu. Saadet Partisi’yle işbirliği yaptık. Meclis üyesi arkadaşlarım Sa ![]() - Peki AK Parti adayı Mehmet Oymak’ı daha önceden tanıyor muydunuz? - Tanırım, sayarım, severim. İyi bir insandır. - Mehmet Oymak’ın aday gösterilmesine şaşırdınız mı? Neler hissettiniz? - Emin olun pek fazla bir şey olmadı. Yani ben inançlı bir insanım. Kadere inanırım. “Yarabbi hakkımızda hayırlısıysa Şanlıurfa için hayırlıysa olsun” diye ben hep öyle dua ettim. Tabi ilk bir iki saate üzüntünüz oluyor duraksıyorsunuz ama hepsi bu kadar. - Belki de kendinizle ilgili olan güveninizle alakalı bir olay? - Samimi olarak söylüyorum hayırlısı dedim. Şart değil benim bu koltukta oturmam önemli olan hizmet verebilmek. Ben hizmet için varım. - Tabi bunu Urfalılar'a sormalı. 2004 Urfası ile 2009 Urfası arasında çok büyük farklar var. Bunu gelen herkes söylüyor. Daha yapacağım çok iş olduğu için aday oldum. Yapacağımı düşündüğüm projelerim işlerim vereceğim hizmet kalmasaydı “bir başkası olsun” diyebilirdim. Ama yapacaklarım bitmedi.HAKEM BURADA ÇOK İYİ HAKEMLİĞİNİ YAPACAK - Nedir bu Şanlıurfa sevdalığı? Sizden önceki belediye başkanlarından farkınız nedir? - Siz eski partinize kendinizi anlatamadınız mı acaba? - Beni biraz olsun tanıyan 2004 yılından bu yana memleketim için yaptıklarımı gören zaten bilir Urfa’ya olan sevdamı. Niçin genel merkeze gidip ayrıca kendimi anlatmaya ispatlamaya çalışayım? Beş yıllık belediye başkanlarıyım. Bu takımın bir parçasıyım. Hala anlayamamışlarsa anlatılacak izah edilecek bir durum yok. - Siz gitmediniz ama birileri sizi anlattılar? - Tamam diyelim ki onlar birşeyler anlattı peki gelip halkın nabzını yoklamaları gerekmiyor muydu? Nedir bu anlatılanların aslı astarı diye... - İyi de anlattıklarınızla nasıl çelişkiye düştüğünüzün farkındasınız değil mi? O milletvekillerini de sizi seçen halk gönderdi meclise... - Hakem burada çok iyi hakemliğini yapacak. - Bütün suç hakemde o zaman? Sorunu, problemi dinlerken tek tarafı dinlememek lazım. -Bir iki Genel Başkan yardımcısını aradım. “Aleyhimde atıp tutuyorlar eğer benimle ilgili kafanızda bir şeyler varsa; ben gelip kendimi anlatayım” diye. - Peki cevap geldi mi? -Teşekkür ederiz dediler. - Öyle mi? -Başka ne diyebilirdim. BEN HALKLA HİÇBİR SORUN YAŞAMIYORUM - Vali’yle de ters düştünüz. Sizin aday olmamanız noktasında bir takım çalışmalar yaptığını söylüyorsunuz. Sayın Vali Yusuf Yavaşcan’la neden ters düştünüz? - Ben halkla hiçbir sorun yaşamıyorum. Bana oy vermeyen insanlar bile “ya biz Fakıbaba’ya oy vermedik ama iyi ki o seçildi” demişlerdir. - Halkla çok iyi anlaşıyorsunuz da bu bürokrasiyle sorununuz ne? ![]() -Peki valiyle görüşüyor musunuz şimdi? - Tabi görüşüyorum. - “Ceketimizi koysak kazanırız” efsanesi nedir? - İşte yine parti de böyle geniş bir toplantının olduğu bir yerde birisi “ya Fakıbaba’nın reytingi çok yüksek, anketler yüksek çıkıyor” demiş. Bir başkası da “bakmayın ona bu anketler filan palavradır. Bunlar kasıtlı yapılıyor” demiş. Diğer kişi de “bizler ceketimizi koysak belediye başkanlığını kazanırız”demiş. Hikaye de bundan ibaret. - Peki kim söylemiş bunu? - Bilmiyorum. Oradan birisi söylemiş kim olduğunu bilmiyorum. 7milletvekilinden biri olduğunu söylediler. - Ama efsane gerçekleşmedi! - Gerçekleşmez tabii ki. Onlar Şanlıurfa halkını tanıyamamışlar maalesef. İKTİDARIN BELEDİYE BAŞKANI OLMAK RAHATLATIYOR - Gelelim 29 Mart seçimlerinde DTP’nin oylarının artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?- Geçtiğimiz dönem iktidarın belediye başkanıydınız işinizi kolaylaştırıyor muydu? - Tabi psikolojik olarak bile rahatlıyorsunuz. Şimdi iktidardan olmama olayı bizi ayrıca motive ediyor. Sabahlara kadar çalışıyoruz. - Öyle bir psikolojiye mi giriliyor? - Öyle oluyormuş. Diyorsunuz ki “mutlaka başarmak zorundayım”. Çünkü bu insanların oyunu aldın ve onu hak etmem lazım. - İkinci dönem yeniden seçilen belediye başkanlıığında biraz rehavet olabilir mi diyorsunuz? - Yani belki de olabilirdi diyorum. Ben kendi adıma konuşuyorum. Belki de AK Parti’den seçilseydim seçim sürecince o yorgunluğu atmak için ailemle bir 10 günlük tatile çıkabilirdim. Ama çıkmadım, devam ediyorum. - Peki bunun dezavantajları olacak mı? - İnanmak başarmanın yarısıdır. Şanlıurfa Türkiye’nin belediye açısından en şeffaf, en güzel çalışan ve en fazla konuşulan belediyesi olacak. - Yardım ve desteğin kesileceğini düşünüyor musunuz? - Hayır düşünmüyorum. - Tunceli Vali’sinin seçim öncesinde yaptığı yardımlar vardı. Siz neler düşünüyorsunuz? Belediyenizin böyle sosyal yardımları var mı? - Evet var. Ancak belediyenin sosyal yardımlarını seçim sürecinde mümkün olduğu kadar durdurmaya çalıştım. Yardımlar belediyenin, hükümetin, devletin görevidir. DTP LİLER DEMEKKİ KENDİLERİNİ ANLATABİLMİŞLER - Eğer yanlış olursa,yanlışın yerine alternatifler çıkar. Ak partinin kendisini sorgulaması lazım. ”Ben niye kendi illerimde kaybettim “diye. Demek ki insanlara kendilerini anlatabilmişler. Çalışmadan isimle olmaz,çalışmanız lazım. - Başbakan seçimi kaybeden illerin bakanlarını aldı görevden, önümüzdeki genel seçimlerde Urfa milletvekillerini görevden alır mı? - Peki siz DTP’nin çözüm ürettiğini düşünüyor musunuz? - Bakın dikkat ederseniz ben Şanlıurfa’nın başhekimiyim dedim. Çözüm üretiyor, üretmiyor diye bir şeye girmedim. Önemli olan vatandaşa kendinizi anlatabilmek ve inandırabilmek. Bu çok önemli. Eğer siz yapamayacağınız bir şeyde halkı kandırıyorsanız zaten halk size o ikinci seçimde tokadı vuracaktır. Ben olaya partizanca bakmıyorum.Kim samimi olursa,halkın yanında olursa bence oylarını yükseltir. - Milletvekili olmayı düşünüyor musunuz? - Hiç konuşmadım. Teklif de edilse kabul etmem. Ben Şanlıurfa’ya hizmet etmek istiyorum. - Milletvekili olarak da Şanlıurfa’ya hizmet edemez misiniz? - Benim belediye başkanı olarak hedeflerim var. - Neler var? - İnşallah göreceksiniz 2014’te tekrar geldiğinizde. Ben sizi gezdireceğim. AK PARTİLİ 7 MİLLETVEKİLİ ŞANLIURFA İÇİN YETERLİ DEİLLER - Vallahi o AK Parti’nin sorunu… - Ak Partili 7 milletvekilinin Urfa için yeterince hizmet ettiklerini düşünüyor musunuz? - Bana göre yeterli değiller… Eğer Şanlıurfa’ya hizmet etmek istiyorsa bir Milletvekili Belediye Başkan’ıyla birlikte hareket eder.Ama onlarda diyor ki Belediye Başkan’ı bizimle beraber hareket etmedi.Bana deseler ki Şanlıurfa için şunu düşünüyoruz ben hemen kalkar giderim. Ben böyle bir adamım. - Sizin başarınız onların önüne geçecek diye kişisel bir yarış mı vardı acaba? - Bizim Güneydoğu’da öyle olabilir. Doğrudur da kıskanırlar. Ama genelde öne geçen bir adam olunca biz hemen gidip onu tutardık. Bu bir tutma hareketiydi... Üsttekiler bunu anlayamadı. - Genel seçimlerde ne olacağını hep birlikte göreceğiz o halde? -İnşallah aday olurlar! BAŞBAKANI YANILTMIŞLAR - Peki Başbakana kırgın mısınız? - Başbakan “Bireysel olarak siyaset yapmaya çalışırsanız yaya kalırsınız. Siyaset takım oyunudur” dedi. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? - Ben 80 bin kişiyle iyi bir takım kurmuşum. - Başbakan bunu neden söyledi sizce? - Yanıltmışlar. Siyasetin bir takım oyunu olduğunun elbette farkındayım. Takım oyunu oynamasaydım bu başarıyı sağlayamazdım. Halk da bizim uyumlu bir ekip olduğumuzun bilincinde olarak oylarıyla desteklemiştir. Bir tarafta 80 bin kişilik takım var bir yanda da en fazla 25 kişilik takım var. Ben 80 bin kişilik takımı tercih ettim. - Benim kırgın olup olmamam hiç önemli değil. Kırgın olsam ne olur kırgın olmasam? Önemli olan karşınızdaki insanın size saygı duyup duymadığıdır. - Başbakanın size saygı duymadığını mı düşünüyorsunuz? - Bana değil insanlar ne kadar büyük makamlarda olursa olsun mümkünse hiç kimseyi kırmamaları gerekir. Kırmamak için gayret sarf etmesi gerekiyor. - Ankara’ya gittiğinizde Başbakanla konuşmayı düşünüyor musunuz? - Yok düşünmüyorum. Ama buraya Şanlıurfa’ya geldiğinde benim de başbakanımdır karşılarım. - Buradaki önemli etkinlik ve açılışlarınız da Başbakan’ı davet edecek misiniz? - Tabii davet edeceğim. Niye etmeyeyim? Memnuniyet duyarım. Allah başbakanımızı başımızdan eksik etmesin. Güzel işler yapsın. Önemli olan Saadet veya AK Parti değil ülkemizdir. GÜNEYDOĞUDAKİ EN ÖNEMLİ SORUN YÖNETİM SORUNUDUR - Ne kadar daha siyaset yapmayı düşünüyorsunuz? - Bir dönem daha düşünüyorum. - Yani siyaseti bırakmayı düşünüyorsunuz? - Evet düşünebilirim. Benim siyasette şu an olma amacım “Şanlıurfa’nın problemlerini çözmektir”. - Şanlıurfa’nın probleminin ne kadar çözdünüz ne kadarı kaldı? - Tahmini yüzde 50’sini çözdük. Bu dönemde de inşallah yüzde 35’ler filan olursa bu yüzde 85 olur ve çok iyi olaydır. - Güneydoğudaki en önemli sorun sizce nedir? - Yönetim sorunu. - Yönetim sorunu derken somut bir örnek verir misiniz? - Mesela merhum vali Yazıcıoğlu gibi, Gaffar Okkan gibi böyle özel insanları Türkiye’nin en iyi yerlerinde, en iyi görevlere getireceksiniz. - Hükümetin Kürt açılımını nasıl buluyorsunuz? - Çok iyi buluyorum. Bu açılımlar normal bir vatandaşın istekleridir ve vatandaşın taleplerine isteklerine sıcak bakılması gerekiyor. Onları kaybetmememiz lazım ve onlardan kopmamamız lazım. Onlardan koptuğumuz zaman bir başkaları sahip çıkıyor. Bizim bu adamlara sahip çıkmamız lazım. Özellikle bana göre en önemli unsure istihdamdır. Hemen anında istihdamı sağlayacaksınız. Onlara değer vereceksiniz. Onlara ağabeylik yapacaksınız. Onlara babalık yapacaksınız. Kürtçe konuşmak istiyorsa konuşacak. Kürtçe kitap okumak istiyorsa okuyacak. Müzik dinleyecek, sinemasına gidecek, televizyonunu seyredecek. Bunlar bizim farklı kültürlerimiz. Arap’ıyla, Kürt’üyle, Türk’üyle bunlar bizim çeşidimiz. Bunun kadar güzel bir şey olabilir mi? Farklı gelenekler, farklı kültürler bunların değerlerini bilmeli. Demokratik açılımların her zaman yanındayım. Ama bir tek şeyimiz vardır Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü. Onun için hepimiz canımızı veririz. Kürt halkı da verir bende veririm. BU BÖLGE İNSANINDAN KORKMAMAK LAZIM - Siz Kürt kökenli misiniz? - Hayır Türk kökenliyim. - Peki sizin başka bir öneriniz var mı Kürt halkı için? - Bu bölge insanından korkmamak lazım. Bu bölge insanı samimi, gelip incelemek lazım. Bire bir anketler yapmak lazım. Sorunlarını çözmek lazım. Bu kadar basit. Yeter ki çözüm istensin. Öncelikleri nelerdir? Gidersiniz, konuşursunuz. Bizde öyle yapıyoruz. Gidiyoruz mahalleye muhtarı alıyoruz “nedir sorunuz, ne istiyorsunuz?” diye soruyoruz. - O zaman DTP’li belediyelerin olduğu yerde hükümetin yeterince onların dertlerini dinlemediğini mi düşünüyorsunuz? - Hükümetin veya bürokratın ya da valinin demek ki orada bir uyumsuzluğu var. Esasında hükümet Güneydoğu’ya çok iyi şeyler yaptı. Demek ki takım iyi çalışmıyor. Bunu sorgulamak lazım. Bu halk vefalıdır. Siz bir verirseniz o size iki verir üç verir. Olaya böyle bakmak lazım. Gözden geçirmek lazım. Nerede hata yaptık demek lazım. AMAÇ SAADET PARTİSİNİ FRENLEMEK - Başbakanın bu son revizyonunu nasıl buluyorsunuz? - Tamamen Saadet Partisi’ne yönelik bir revizyon olarak görüyorum. - Yani kadroyu Saadet Partisi geçmişi olanlardan mı seçti diyorsunuz? - Tabis. - Amaç? - Saadet Partisi’ni frenlemek diye düşünüyorum. - Son olarak neler söylemek istersiniz? - İnanmak başarmanın yarısıdır. Bir de sevgiyle halledilmeyecek hiç bir şey yoktur. Samimiyet, sevgi, inanmak iyi bir takımdır. Etiketler: eşref fakıbaba numan kurtulmuş başbakan erdoğan saadet partisi ak parti 7 milletevekili 29 mart seçimleri şanlıurfa urfa Haber 7
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|