GAZETECİLİĞE başladığım günlerde, bu benim ilk haberimdi:
‘‘Mayın tarlaları kaldırılıyor.’’
Sonraki zamanlarda da arada bir oturup yazdım:
‘‘Mayın tarlaları kaldırılacak.’’
Yazı işleri müdürü bağırıyordu:
‘‘Bıktım senin mayın tarlaları kaldırılıyor haberinden. Hani kaldırıldı mı, yok.’’
Ben de kurguyu değiştiriyordum:
‘‘Tarladan kaldırılacak olan ne?..’’
Hiçbir zaman mayın tarlaları kaldırılmadı.
İlk kitabım
‘‘Dövlet’’in de acele ilk sayfalarına koyuverdim:
‘‘Mayın tarlaları kaldırılırken...’’
Kaldı mayın tarlaları.
Önceki gün
Milliyet'te
‘‘Mayın tarlaları kaldırılıyor’’ haberini görünce, eski bir dostu görmüş gibiydim:
‘‘Nasılsın, iyi misin ‘mayın tarlaları kaldırılıyor'
haberi, nerdesin?..’’
*
Gözlerim daldı.
İlkokula başladığım sene
Suriye sınırındaki
Ceylanpınar Nahiyesi’nin müdürüydü babam. Kocaman kırmızı lastik topumuz mayın tarlasına kaçmıştı.
Kimse onu oradan alamazdı.
Kız kardeşimle ikimiz, gidip gidip dikenli tellerin dibine oturup topumuza bakardık.
Hüzünlü Güneydoğu akşamlarında, ya da sabahın köründe tellerin dibine çömelip topumuzu bekledik.
O top için çok ağladım.
Ve gazeteci olur olmaz ilk yazdığım haberdi:
‘‘Mayın tarlaları kaldırılıyor.’’
Hiç de kaldırılmadı.
*
Milliyet'teki haber umarım gerçekleşir.
O tarlalarda çocuğu, kocası, sevgilisi, kolu, bacağı, ya da benim gibi yüreği kalmış insanlar...
Tümümüzü ağlattı
mayın tarlaları.
Gerçi ben sonradan
asıl mayın tarlalarının bu yanda olduğunu öğrenmiştim.
Yaşamın
mayın tarlasında, temkinli-zıplaya zıplaya, ayaklarımın ucuna basarak yürüsem de, zaman zaman bastığım mayınlarla paramparça olmadım değil.
Yine de mayın tarlasında topum var.
Dilerim bu kez doğrudur:
‘‘Kaldırılacak mayın tarlaları...’’
KAynak:
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2002/03/02/95253.asp