06-05-2009, 20:47 | #1 |
Ahmet Varol "Boykotu duyarlılık haline getirmeliyiz"
22-23 Mayıs tarihlerinde düzenlenen Uluslararası Filistin Sivil Dayanışma Konferansı’ndaki çalışma gruplarından birinin konusu boykottu. Siyonist işgal devletinin ve ona destek veren firmaların ürünlerinin boykot edilmesi konusunda önemli kararlar alındı ve boykotun programlı bir şekilde hayata geçirilmesi için fikir üretildi. Fakat önemli olan bu kararların ve programın hayata geçirilmesidir. Bu konuda başarılı olunabilmesi de boykotun bir duyarlılık haline getirilmesine bağlıdır.
Duyarlılık oluşması ve yaygınlaşması için en başta kişisel bilincin ve kontrolün güçlenmesi gerekir. Herkes başta kendi kendini kontrol etmeli ve boykot edilmesi gereken ürünleri tükettiği zaman içinde ciddi bir rahatsızlık duymalıdır. Bu duygu beraberinde duyarlılığı getirecek ve boykot hayatın bir parçası haline gelecektir. Aksi takdirde “Bir kişiyle ne değişir? Bizim boykotumuz onlara bir zarar veriyor mu? Biz boykot etmekle sadece kendimizi avutuyoruz, onlar yine arabalarını yürütmeye devam ediyorlar!” türünden laflarla oyalanır ve bu lafları kendi duyarsızlığımızı haklı çıkarmanın gerekçesi olarak kullanırız. Bu konuda daha önce yaptığımız yorumlarda da bizim için öncelikli olanın kendi sorumluluğumuz olduğunu, sonucu belirlemek zorunda olmadığımızı ve sonuçla ilgili tahminlere göre hareket etmememiz gerektiğini dile getirmiştik. Kaldı ki sonucu da duyarlılığı yaygın hale getirmemiz belirleyecektir. Eğer kişisel duyarlılık güçlü ve etkin hale getirilmezse kitlesel duyarlılık hiç oluşmaz. Kitlesel duyarlılık kişisel duyarlılıkların toplamıdır. Hiç kimse “benimle ne eksilir” diye düşünmez; herkes “benimle bir gedik kapatılmış, toplama bir ilave yapılmış olur” derse kitlesel duyarlılık oluşur ve etkin sonuç elde edilebilir. Filistin’le Dayanışma Platformu’nun Başkanı Erol Yarar’ın Uluslararası Yaşayan Filistin Sempozyumu’nda yaptığı konuşma bu konuda önemli mesajlar içeriyordu. Yarar, Filistin konusunda ağırlıklı olarak kendi eksiklerimiz üzerinde durdu ve devam eden işgal sorununda kendi eksiklerimizin birinci rol oynadığını vurguladı. Bu çerçevede dikkat çektiği önemli bir eksiklik de boykot konusundaki duyarsızlıktı. Arap dünyasında bu duyarsızlığın daha fazla olduğu da bir gerçektir. Filistin davasına sahip çıkma çabaları gibi boykot duyarlılığı da genellikle mevsimlik oluyor. Ateşin yükseldiği, Siyonist şiddetin arttığı dönemlerde bir tepki olarak boykot yaygınlaşıyor. Ama bir süre sonra artık her şey bitmiş gibi boykot edilecek markaları bile unutuyoruz. Oysa boykotu hayatın bir parçası haline getirmeliyiz. Bunu yaygınlaştırmak için çevremizdeki insanları uyarmalıyız. Boykotu yönlendirme amaçlı bir koordinasyon oluşturmalıyız. Bu koordinasyon bazı market zincirleriyle görüşmeli ve onlara en azından alternatifleri bulunan boykotlu markaları satmamalarını önermeli, kabul edenleri kamuoyuna duyurarak “şu marketler boykotlu ürünleri satmama kararı aldı; alışverişinizde buralara öncelik vermenizi öneriyoruz” diyebilmelidir. Benzer şekilde boykotlu ürünleri satmayan lokantalar, dükkânlar ve benzeri iş yerleri ortaya çıkar. Böylece boykot kişisel hayatın bir parçası olmanın sınırlarını aşarak toplumsal hayatın ve kitlesel duyarlılığın parçası haline gelir. O zaman boykotun nasıl mükemmel sonuçlar verdiğini görürüz. Biz de buradan Erol Yarar’ın başkanlığını yaptığı Filistin’le Dayanışma Platformu’na ve Uluslararası Filistin Sivil Dayanışma Konferansı Boykot Komitesi’ne bir çağrıda bulunmak istiyoruz: Sayın Erol Yarar’ın bu konudaki duyarlılığını ve Uluslararası Filistin Sivil Dayanışma Konferansı’nda bir araya gelen gönüllü kuruluşların gayretlerini takdir ediyoruz. Ancak bu duyarlılığın yaygınlaştırılması ve gayretlerin genişletilmesi için çabaları artırmak gerekiyor. Gelin bu boykotu sistemli hale getirelim ve insanların hayatlarının bir parçası olması için onları yönlendirelim. Bazıları kafalarına göre boykot listeleri oluşturarak neredeyse piyasada satın alınacak bir ürün yokmuş gibi bir hava oluşturuyor. Bu tür listeler alışveriş çemberini iyice daralttığı ve listenin akılda tutulmasını imkânsız hâle getirdiği için ilgisizliğe yol açmakta, işi sulandırarak boykot duyarlılığına darbe vurmaktadır. Onun yerine uygulanabilir bir boykot programı geliştirmek, insanları bu programa göre yönlendirmek ve bir de boykot duyarlılığını sadece tüketici nezdinde değil aynı zamanda satıcı nezdinde yaygınlaştırmak, bu konuda teşvikte bulunmak için yukarıda zikrettiğimiz tarzda ve ona benzer uygulamalara başvurmak faydalı olacaktır. vakit
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|