![]() |
#1 |
![]() ![]() Dünyada ve ülkemizde yaşanan çok yönlü toplumsal bunalım, kapanması zor yaralar açmaya başladı. Bu bağlamda irdelenmesi gereken toplumsal bunalımın sebepleri arasında; ahlaki dejenerasyon, tüketim kültürü maddeperestlik anlayışı, sosyal uçurumun derinleşmesi yaşanan insanlık dışı vahşetlerin olağan hale gelmesi, cinsel sapkınlık, toplumsal çözülmeler, toplumu ayakta tutan manevi değerlerin unutulmaya başlaması, belirgin bir şekilde kendinden iyice söz ettirmeye başladı. Toplumsal bunalımı belirgin hale getiren bu faktörlerin ayak sesleri, kulak ardı edildi. Buna duyarsız kalan her organizasyon ve fikri akımın gelinen durumda payı var. Genel bir değerlendirme ile bu günkü gelinen durumun temel nedenlerine inmek, farklı fraksiyonları ve ilmi disiplinleri ortak hareket etme noktasında buluşturma mecburiyetini gözler önüne serdi. Etkisini yakinen hissettiğimiz küresel ekonomik krizin çalkantıları hala sürmekte. Dünya üzerinde binlerce insanın ekonomik krizin etkisiyle işlerinden olması, toplumsal bunalımın temelini güçlendirdi. Ekonomik krizin sarsıntıları hala devam ederken kriz; finansal bir kriz olarak ifade edilmekle birlikte, aslında mali bir kriz olduğu anlaşılmaya başladı. Bununla beraber militarist anlayışın yapay kamplara böldüğü dünyanın yüksek maliyetli savaş ve işgal politikalarının etkisi, küresel ekonomik krizin içinden çıkılmaz hale gelmesine sebep oldu. Krizin sebeplerinden olan cahili tüketim anlayışı, İnsanın kaynakları istediği gibi tasarruf etme düşüncesi, kaynakları sorumsuzca kullanma isteği, hududullahı aşma, bu durumun önemli sebebleri içerisinde yerini aldı. Tüm dünyada önü alınamaz bir vürüs haline dönüşen cahili tüketim kültürü zarurî olmayan ihtiyaçların zarurî ihtiyaçlar haline dönüşmesine sebep olan taklitçilik, görenek ve özenti belâsı önüne geçilemez duruma geldi. Bu bağlamda zihniyet bunalımı geçiren insan, beraberinde bir zihniyet dönüşümü de geçirdi. Hoyratça tüketim içerisine girerek zihniyet bunalımı yaşayan fert, değer yargılarının değişime uğramasıyla beraber nefse hitap eden cahili tüketim anlayışı, hayatı tamamen kuşatır hale geldi. Mana ile madde dengesinin madde lehine dönüşmesiyle toplumsal bunalım, baskın bir şekilde kendini hissettirmeye başladı. İnsanoğlu ALLAH’tan bağımsız yaşam alanları tasarladıkça ahiret realitesinden kendini uzak gördükçe erdemden uzak, menfaatçi iman ve Salih amelden beri bir felsefe yer ettikçe, zihninin değişmez belleğinde var olan bunalım, hayatının tamamını etkisi altına aldı. Toplumsal bunalımın kendini bu kadar hissettirdiği bir dönemde, yeryüzünün gül bahçesi olması için mücadele eden rahmet dininin rahmet erleri, bu toplumsal bunalımın giderilmesi noktasında ne tür bir çaba içersindeler. Fert olarak maddeci bir anlayış olan krizi fırsata çevirme felsefesi yerine ahlaki deformenin kur’ani anlayışla yeniden inşa felsefesini kendimize ödev edinmeliyiz. Toplumsal ifsadın içinden çıkılmaz hale geldiği her dönemde, toplumun inşası için mücadele edenler her dem olmuştur. Kur’ani değişim ve dönüşümü kendisine düstur edinmiş İslami şahsiyetler olarak, var olan kaos ve bunalım ortamında varlığımızı hissettirmeliyiz. Batıdan alınmış içi boş teoriler yerine; vahye dayalı özgün özgür evrensel değerlerle bize has mimari mücadelenin içerisine girmeliyiz. Cahili tüketim kültürün var ettiği statü üstünlüğünün, kendini kabul ettirme çabasından uzak mimari incelikleri vahyin zenginliğiyle süslemeliyiz. Tarih içerisinde ahlaki temelden uzaklaşarak felakete yelken açmış olan Ad, Semud, Hud, Lut kavimleri bizler için örnek teşkil ediyor. Kur’an dışı hayatlar, kendini her zaman önü alınmaz felaketlerin içinde buluyor. Pozitivist ve kapitalist anlayışın dünyada var ettiği ahlak bunalımının karşısında, kur’ana ve sünnete dayalı toplumsal dönüşümü gerçekleştirme yolunda; yeni teoriler için her zamankinden çok ter dökülmeli, kafa yorulmalıdır. Merkezinde ALLAH’I barındıran, kur’an merkezli İslam anlayışıyla var olan bütün çaba ve gayretleri sarf etmeliyiz. Atılan adımlarda kur’anın özüne vahye has bir anlayışın hakim olduğu geçerliliği egemen değilse; kur’an dışı etkilerin devam ettiği realitesi ortaya çıkmaktadır. Yeryüzünün en kutlu insanı H.Z Muhammed s.a.v, bir toplum bilimci olarak toplumun içinde var olan ahlaki bozukluğu İslam dışı hayat nizamını kur’ana dayalı bir hayata dönüştürebilmek için verdiği mücadele, eksiksiz bir şeklide ele alınarak günümüz değerleriyle ortak hareket teorileri geliştirmelidir. İçinde bulunduğumuz ahir zamanda bölgesel ve kültürel şartlarda kur’an dışı İslam anlayışının hakim olduğu bir dönemde, toplumun vahyin ışığında ıslah ve inşa süreci zor ve sıkıntılı olacaktır. Fakat zora talip olmak, işi terk ya da tehir etmek anlamına gelmemektedir. Zora talip olmak işe ne derece önem verdiğimizin ölçüsüdür. Sonuç olarak yaratılmış bütün varlıkların ALLAH’IN bir emaneti olduğu bilincine varılarak hareket edilmeli. Ahlaka ve erdeme sahip toplumun inşası için, vahyi kuşanmış fertlere ihtiyaç var. Mücahid Korkmaz
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|