|
![]() |
#1 |
![]() Çuşlar: ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER DEMEKTİR.
Erol Yarar Bey’in düşünen bir Müslümanı hayrete düşürecek açıklamalarından sonra, TÜSİAD’da İmam Hatiplilere uygulanan katsayı zulmünün kaldırılmasından rahatsız olmuş. Erol Yarar efendinin son derce İslami! açıklamalarına bir başka yazıda değinmek üzere önce şu garpzade TÜSİAD’I direksiyon masasına alalım... Önce neden böyle bir başlığı uygun bulduğumu açıklayayım. Çünkü inanç sadece fizik ötesi her şeyi yaratan her şeye kadiri mutlak olan bir varlığa olmaz. Bazen inançlar ve tapınma politeisit/müşriklik nefsani arzularla birlikte menfaatlerin, çıkarların, gücün, kuvvetin ilahlaştırılması ile de olur. Bu açıdan bakıldığında TÜSİAD uluslararası finans kapitalin ülkemizdeki en önemli işbirlikçisi olan tam bir menfaat ve sömürü kilisesidir. Gerçekten üyelerinin zengin olma biçimine, yaşayışlarına baktığımız zaman bu milletle ve onların değerleri ile ilişkileri sadece parayı merkeze alan cüzdan ilişkisidir. Zira yırtıcı kapitalizmin anası sayılan liberalizmin en önemli temsilcilerinden olan William James’e yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir soru yöneltilir. Acaba Tanrı var mıdır? Sayın James? O da cevaben “faydalı ise vardır” der. Yani liberalizmin çocuğu yırtıcı kapitalizmden beslenen TÜSİAD gibi millete yabancılaşmış azınlık derneklerin felsefesine göre din; sömürüye daha fazla para kazanmaya, toplumu köleleştirmeye, koyunlaştırmaya yarıyorsa faydalı bir şeydir. Müdahale edilmemelidir. Zira sömürü düzeni, ancak Napolyon Bonapart’ın da itiraf ettiği gibi, köleleştirilmiş, ezilen, açlık düzeyinde yaşayan halka “üzülmeyin siz hakkınızı ahirette alacaksısınız, öbür dünya da paylaşım daha farklı olacak, siz onların tıka basa yemelerine, kilolarını atmak için aerobik salonlarına/saunalara koşmalarına bakmayın diyen bir din anlayışının yerleştiği düzende daha da mükemmel işler. Fakat bu din Alllah’ın orijinal, asli, katıksız vahyinin ön gördüğü şekilde sömürüye, zulme, baskıya, dayatmaya, adaletsizliğe, haksız kazanca, soyguna ve faize karşı ise, milleti kendi tarihsel ve toplumsal değerleri doğrultusunda bilinçlendiriyorsa tehlikeli bir şeydir. Bundan dolayı sömürüyü, vahşi kapitalizmi içselleştirmeyen onunla iş birliği yapmayan Din en azından, içi boşaltılmış, laiklik, özgürlük, çağdaşlık, bilimsellik, ilericilik, aydınlanma vs gibi dış gerçekliği kalmamış kavramların arkasına sığınılarak sınırlandırılmalı hatta tüm kamu alanlarından değil Richard Rorty’nin ifadesi ile gerekirse tüm yeryüzünden bile kovulmalıdır. Şu TÜSİAD denen bir avuç ama Türkiye’nin kaymağını yiyen başbakanları ayağına çağıran pijama ile karşılayan garpzadelere bakın. Bir siyasal parti gibi hareket ediyor ve başörtüsü bahanesi ile darbe iması yaparak memleketi karanlık bir ortama, çatışma düzlemeni çekmeye çalışıyor. Acaba niye? Bakın aslında sermayenin, yerli olan gerçek iş adamlarının, bu millete hakikaten hizmet eden sanayicilerin, ne mini etekle ne de başörtüsü ile sorunu vardır. Neden çünkü onlar TÜSİAD gibi devlet bankalarından aldıkları faizlerle, repolarla, milletin vergilerinden alınan sübvansiyonlarla, Türkiye’nin aleyhine dış sermayeye uşaklık yaparak büyümemiştir. Onlar TÜSİAD mensupları gibi ÇUŞLARIN içimizdeki sömürü düzenini temsil eden yabancılaşmaya uğramış garpzadeleri değillerdir. Bu TÜSİAD mensuplarından oluşan iş adamları dünya çapında hangi marka ürettiler? Yerli olan hangi teknolojik bir buluşa imza attılar? Dünya düzleminde kendilerine ait hangi patentleri vardır? Ne kadar insanımızı istihdam ederler? Bunlar ne kadar yerlidir? bu küçük mutlu azınlık milletin kaçta kaçını temsil eder? Bunlar bırakın dünya düzlemini İslam dünyasında bile birinci sırayı alamazlar. Çünkü varlıklarını haksız kazanç, sömürü ve faiz düzenine endekslemişlerdir. Ve istiyorlar ki ordu, askerlerde bu düzeni korusun, Aslında onların vatan, millet, Atatürk, Cumhuriyet, Demokrasi, Ordu sevgisi yüksek askeri bürokrasi ve yüksek yargı organları ekonomiden, eğitime hakeza siyasete kadar kendilerinin inşa ettikleri yani kendilerine hizmet eden koloni devleti korudukça vardır. Eğer Ordu onların bu isteklerine olumsuz tavır takındığında hiç şüpheniz olmasın en büyük Ordu düşmanı TÜSİAD’cılar kesilir. Güdümündeki gazeteler Doğan Güreş örneğinde olduğu gibi emekli Genelkurmay Başkanlarına etek giydirmekten çekinmezler. Onlar başörtüsüne ve İHL’rine niye karşılar. Zira onlara göre başörtüsü ve İHL Batıcı yırtıcı kapitalizme ve sömürüye karşı bir duruşu, bir bilinci sergilemektedir. Keşke öyle olsa! Böyle bir durum ise uzak vadede kendi tasarladıkları ve mevcut durumu ile sürdürdükleri sömürü düzenini tehdit etmektedir. Yani başörtüsü ve İHL konusundaki esas çığlığın, velvelenin, yaygaranın nedeni budur. Başka bir ifade İHL değişik fakültelere gitmeleri, üniversiteli kızların şuurlu bir şekilde örtünmeleri sömürü düzenine fayda getirmiyor. Aksine başörtüsü; yerel ve mili bir bilinçlenmeyi, Anadolu kadınının kendi geliştirdiği modernliği içerdiğinden dolayı işbirlikçisi, taşeronu oldukları uluslararası sermaye için en azından düşünsel ve felsefi düzeyde bir tehdit teşkil etmektedir Daha değişik bir ifade ile yerel ve milli dinamiklerden yola çıkan batıcı olmayan bir modernlik, kültür ve kalkınma anlayışını kendi varlık nedenleri açısından yakın veya uzak bir tehdit olarak algılamaktadırlar. Sizleri temin ederim birileri TÜSİAD üyelerine kesin garanti verseler yani deseler ki, siz endişelenmeyin bizim kurduğumuz düzende sizler eskisinden daha çok kazanacaksınız, ülkenin tüm maddi ve manevi kaynakları batılı efendilerinizle birlikte sizin emerinizde olacak, hukuk ve anayasa da sizin bu düzeninizi korumak üzere inşa edilecek. Kolluk kuvvetlerinin görevi ise gerçekte sermayenin çıkarlarını mutlaklaştıran, dış güdümlü oligarşik devletinizi korumaktan ibaret olacak ancak rejimin İsmini Komünizm koycağız bir de tüm kadınlar çarşaf giyecek. İnanın sermayenin doğası ve Pazar Tektanrıcılığının iman ilkesi olarak hemen bu düzeni seve seve kabul ederler. Ne Atatürk umurlarında olur, ne cumhuriyet, ne laiklik, ne çağdaşlık, ne örtü ne de insan hakları ne de din. Onların tek kaygıları var; kahir çoğunluğun aleyhine, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bir dengesizlik üzerine oturan, kendilerine torunlarının torunlarına kadar tatlı, haksız menfaat sağlayan sömürü düzeninin ebediyete kadar devam edip etmeyeceği. Ey milletim aslında Başörtüsü ve İHL probleminin perde arkasındaki esas kavga budur. Böyle olmasa TÜSİAD’cılar bu kadar yaygara koparır mı? Yoksa onlara mı kalmış genç kızlarımızın nasıl giyineceği İHL in hangi fakülteye gideceği. Keyifle şarap ve viski yudumlarken, sabah kahvaltılarını Venedik ve Marsilya da, alışverişleri Paris ve Lonra’da yapmak varken niye uğraşsınlar tesettür sorunu ve İHL ile. Niye kaçırsınlar tatlı uykularını ve rahatlar (Lütfü Özşahin) Çok güzel bir yazı gerçekten...Bu yazara destek yorumları yazalım arkadaşlar... http://www.ajans5.com/haber/20090729/Bir-menfaat-somuru-kilisesi-TUSIAD.php
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|