AK Gençliğin Buluşma Noktası
Diğer Partiler Diğer Partiler ile ilgili propaganda ve reklam dışındaki bütün paylaşımlarımızı burada yapıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-17-2009, 22:17   #1
Kullanıcı Adı
Necip Fazıl
Standart İdamın önünü BAHÇELİ KESTİ
Bahçeli'nin Kongredeki en dişli rakibi Ahmet Reyiz Yılmaz'dan Bahçeli'ye şok sözler;

MHP Genel Başkan Adayı Ahmet Reyiz Yılmaz Devlet Bahçeli hakkındaki "Öcalan'ı ipten Bahçeli kurtardı" iddiasını değerlendirdi. Yılmaz, "MHP üzerinde son 12 yıllık Bahçeli yönetimi şüphelerle doludur" dedi.
Şamil Tayyar'ın Star gazetesindeki iddiası hakkında HABERFORM'a açıklamalarda bulunan Ahmet Reyiz Yılmaz şöyle konuştu:
"MHP yönetiminin icraatları şüphe doludur. Bu şüphelerin üzerine gidip cevapları alınmadıkça Müslüman Türk Milliyetçileri üzerinde oynanan büyük oyun ortaya çıkartılamaz. Bu cevaplar 3 Hilal üzerindeki büyük işgal adına ihanete varabilecek bir tabloyu da ortaya koyabilir. Evet doğrudur. İdamın önün kesilmiştir. Sadece bu değil sonrası da vardır. 2001 Krizi Bahçelinin bilgisi dahilinde gelişmiştir. Başbakanlığın reddi ve MHP iktidardan uzaklaştırma hepsi aynı planın parçasıdır. Doğunun MHP den boşaltılması ve şehit cenazelerine gidilmemesi ve daha bir çok konu hep yükselmesi Muhtemel Muhafazakar milliyetçiliğin önüne geçme senaryolarıdır. Gelinen nokta da Müslüman Türk milliyetçileri neyin hedeflendiğini neden görmek istemiyorlar anlamıyorum. Oyun çok basit; Devlet Bahçeli ile İslamsız Milliyetçi oluşturulacak ve bunun karşısında DTP ile Kürt Milliyetçiliği etki tepki ile gelişecek."

Haberform

 

Necip Fazıl isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 08-17-2009, 23:29   #2
Kullanıcı Adı
DEPREM
Exclamation
Tam Öcalan'ı teslim alacakken...

Aziz'i uyarmıştı Başbakan Ecevit, Tarık Aziz'le görüşürken, Özel Kalem Müdürü Zeynel Yeşilay'ın çağrısı üzerine toplantıya ara verdi. Ecevit, ABD'nin mesajını aldıktan sonra Tarık Aziz'e, PKK konusunda sert uyarılarda bulundu. FOTOĞRAF: ADEM ALTAN
'Türkiye'nin Irak politikası değişebilir' endişesindeki ABD, Öcalan'ın teslimini geciktirdi. Sorunu Ecevit'in sözü çözdü
12/09/2004 (1719 kişi okudu)
Murat YETKİN (E-mektup | Arşivi)
Yasadışı PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 1999 başında ABD'nin işbirliğiyle Kenya'da teslim alınması sırasında iki ülke arasında Irak nedeniyle sıkıntı yaşandığı ortaya çıktı. 'Operasyon olmayacak' endişesine kapılan Ankara'nın sıkıntının krize dönmesini ancak 15 Şubat 1999'da aşabildiği ve aynı akşam Öcalan'ın Kenya'daki Türk ekibince teslim alındığı anlaşılıyor.
Şimdiye dek gizli kalan ve Radikal tarafından birinci el kaynaklarca doğrulatılan gelişmeler, Irak politikası nedeniyle yalnızca Washington ve Ankara arasında değil, Ankara içinde de sıkıntı ve tartışmalar yaşandığını ortaya koyuyor. Gelişmelerin aslında birbiri içine geçmiş iki boyutu vardı.
Daha uzun zamana yayılan boyutu, Irak'ın, Ankara Büyükelçiliği'ne Faruk el- Hicazi'yi atamak istemesiyle başlıyordu. Daha sonra, 11 Eylül 2001 El Kaide saldırılarının ardından, örgüt ile Bağdat rejiminin bağlantılarından biri olduğu öne sürülen El- Hicazi, aylar boyunca Ankara'dan teyit alamadı. Bunun nedeni, Dışişleri'nin elindeki El-Hicazi dosyasıydı. Örneğin El-Hicazi Ankara'ya sunduğu resmi hayat öyküsünde, Irak istihbaratındaki görevini saklamıştı.


Ecevit'ten El-Hicazi talimatı
Mesut Yılmaz hükümetinin vermediği onay, yeni hükümetin başbakanı Bülent Ecevit'in talimatıyla verildi. Ama bu kez de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ABD ile gelişen ilişkileri de göze alarak, kendi muhalefetine karşın onay verilen El-Hicazi'ye randevu vermiyordu. Ecevit ise Bağdat ile uzlaşılabileceği inancıyla Irak'ın güçlü adamı Tarık Aziz'i Türkiye'de görmek istiyordu.
Ecevit'in ocak başında 56'ncı hükümeti kurmasından itibaren konu Demirel ile haftalık görüşmelerinin birkaçında gündeme geldi. Sonunda Demirel, Ecevit'in ısrarı üzerine, güven mektubunu sunamadığı için resmen görevine başlayamayan El-Hicazi'ye 12 Şubat Cuma günü için randevu verdi.
Bu sırada, 4 Şubat 1999 akşamı ABD, Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'ndeki CIA istasyon şefi vasıtasıyla, MİT'e isteniyorsa Abdullah Öcalan'ı, yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmesini sağlayacağını bildirdi. Demirel bunun üzerine Ecevit'e, Tarık Aziz ziyaretinin mümkünse ertelenmesini, bunun Türkiye'yi sıkıntıya sürükleyebileceğini söyledi.
Devlet katında bu gelişmeler yaşanırken MİT, Dışişleri ve Genelkurmay'ın da desteğiyle Öcalan'ı Kenya'da Amerikalılardan teslim alma operasyonunun hazırlıklarını tamamlıyor ve ekip 10 Şubat'ta Türkiye'den ayrılıyordu. Amerikalıların bir tarih vermemesine, hatta Yunanistan'ın Öcalan'ı Nairobi Büyükelçiliği'nden çıkarmasında 'teknik sıkıntı' yaşadıklarını söylemesine karşın, bir-iki gün içinde 'teslimat' bekleniyordu.
Ama beklenen haber bir türlü gelmiyor ve Türk operasyon timi, Uganda'da bekliyordu.
Başbakan Ecevit'in, bu çalışma için yaptığımız görüşmelerde "Bir ara olmayacak diye kaygılanmıştık" demesine yol açan gecikme neden olmuştu? Acaba bunda operasyonun Amerikalılar tarafından yürütülüşüne ilişkin teknik zorluklar dışında, siyasi bir neden var mıydı? Ankara'nın derin kulisinde, son derece sınırlı sayıda kişi arasında konuşulan bir senaryoya göre, evet vardı.
Bu anlatımlara göre, Öcalan'ın yakalanması operasyonunda ABD ile son birkaç günde başgösteren ciddi bir sıkıntı oldu. Bu sıkıntının kaynağı Türk-Irak ilişkileriydi.
Çünkü 11 Şubat'ta Başbakanlık, Irak'ın iki numarası Tarık Aziz'in 15 Şubat'ta Ankara'ya geleceğini duyurmuştu. Bu açıklamaya Cumhurbaşkanı Demirel'in tepkisi, Başbakanlığın taslak programında 15 Şubat saat 18.00 olarak önerilen Tarık Aziz ile görüşmeyi yapmayacağını hemen Başbakanlığa iletmek oldu. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Feridun Sinirlioğlu, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Mark Parris'ten bir telefon aldı.
Parris telefonda, "Henüz Washington'la konuşmadım. Ama bunun ne anlama geldiğini soracaklardır. Türkiye'nin Irak politikasını değiştirip değiştirmediğini soracaklardır. Ne diyeyim?" diye soruyordu.
Sinirlioğlu, bunun önceden planlanmış, rutin bir ziyaret olduğunu, politika değişikliği anlamına gelmediğini söyledi, ama Parris açısından bu ikna edici olmadı.
Evet, Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'de hapsedilmesi ABD çıkarlarına da uygun değildi. Ancak Ankara, 6 Kasım 1998'de ABD Savunma Bakanı William Cohen'in, ABD Başkanı Bill Clinton'dan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e getirdiği mektuptan itibaren resmen Irak'a ilişkin Amerikan planlarından haberdar edilmişti. Washington, Irak'ta çözümü Saddam Hüseyin rejiminin gerekirse askeri yöntemlerle devrilmesinde görüyordu. Irak'ı bombalamak için Türkiye'nin İncirlik Üssü'nün de kullanıldığı 'Çöl Tilkisi' harekâtına girişilmesinin üzerinden daha iki ay geçmemişti. Hal böyleyken Ankara, Irak politikasını değiştirerek Bağdat'la yakınlaşma yolu mu arıyordu?
Gerginlik hissedilebiliyordu. Ecevit'in Tarık Aziz ziyareti öncesindeki alışılmadık ölçüde sessiz kalması ve PKK konusundaki tedirginliği de bunu gösteriyordu.

'Frene mi basılıyor?'
Dışişleri Bakanı İsmail Cem, o günlerde Başbakan Ecevit ile yaptıkları sıkıntılı bir görüşmeyi hatırlıyor: Ecevit, "Tam bu işi (Öcalan'dan söz ediliyor-MY) yoluna koyuyorduk. Gecikme var. Acaba Amerika, Aziz ziyareti nedeniyle frene mi basıyor?" diye endişesini belirtmişti. Cem de, "Amerika'nın endişesi Bağdat ile yakınlaşabileceğimiz olabilir. Oysa bizim böyle bir niyetimiz yok. Bunu memurlarımız aracılığıyla ABD Büyükelçiliği'ne duyurabiliriz" yanıtını vermişti.
Ecevit, Irak'la ilişkilere öteden beri önem veriyordu. Hâlâ Bağdat'ın ikna edilebileceğine inanıyordu. Zaten Ecevit açısından görüşme artık iptal noktasını geçmişti. Görüşmede sert mesajlar verilebilir, ABD'nin de isteği doğrultusunda, Irak'ın BM kararlarına uyması gerektiği vurgulanabilirdi.
Demirel, 12 Şubat'ta El-Hicazi'nin güven mektubunu aldı, ama Türkiye'nin Irak politikasının değişmeyeceğini, Saddam rejiminin dünyayla barışması gerektiğini anlattı.
Tarık Aziz'i 14 Şubat'ta havaalanında Ecevit'in sağ kolu, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan karşıladı.
ABD bu ziyaretten rahatsızlığını Aziz'in Türkiye'ye geldiği gün, İncirlik'ten kaldırdığı savaş uçaklarıyla Irak'taki hedefleri yeniden bombalayarak gösterdi. Taha Yasin Ramazan, bunun üzerine Bağdat'ta sert bir açıklama yaptı: Saldırılar sürerse, Irak karşılık verecekti ve İncirlik Üssü de hedefler arasındaydı. Irak'ın iki numarası Ankara'dayken yapılan açıklama restleşme tonundaydı.
Tam ABD, Türkiye'nin o sıradaki hayati sorunu olan PKK lideri Öcalan'ı yakalayıp teslim etmek üzereyken Irak nedeniyle çıkan bu gerilim rahatsız ediciydi.
Üstelik ABD tepkisini bir başka yoldan daha iletme fırsatı bulmuştu. Daha önceden planlanmış temaslar için Ankara'da bulunan ABD Hava Kuvvetleri Eğitim Komutanı General Lloyd Newten, gittiği her yerde Türk-Amerikan askeri ilişkilerinin aksamadan sürmesine verdikleri önemi vurgulamaya başlamıştı. Amerikan Büyükelçiliği, aslında protokol dışında bir önemi olmadığı halde, Newten'in 15 Şubat sabahı, Aziz-Ecevit görüşmesinden önce Anıtkabir'i ziyaretini basına duyururken, önemli mesajlar verilebileceğini basına sızdırmıştı. Dışişleri bu gelişmeleri Ecevit ve Demirel'e iletti.
15 Şubat sabahı Ecevit, programında öngörüldüğü üzere saat 10.00'da Aziz ile makamında baş başa görüşmeye başladı. Bu formalite amacıyla yapılan bir görüşmeydi.
Görüşmenin başlamasından az önce, iki haber Dışişlerince yeniden kayda geçirildi: Birincisi, yine İncirlik'ten kalkan uçaklar Musul'daki iki uçaksavar bataryasını vurmuştu. İkinci haber de, beklendiği üzere, Amerikalı General Newten'ın, Ankara Büyükelçisi Mark Parris ile birlikte Anıtkabir'de yaptığı uyarıydı. Parris, Türkiye'de iktidarın siyasi uygulamalarından şikâyetçi olan herkesin gidip 'Atatürk'ün manevi huzurunda şikâyette bulunmasından' ilham almıştı. Parris, Anıtkabir'de gazetecilere şunları şöylüyordu: "Generalin buradaki üniformalı varlığı, Türkiye ile askeri ilişkilerin önemini yansıtırken, daha geniş anlamda ABD'nin Türkiye ile ilişkilere ve karşılıklı çıkar temelinde geniş bir alanda yararlandığımız işbirliğine verdiği önemi de göstermektedir."
Mesaj, anlayana ve Ankara'da Öcalan- ABD bağlantısını bilen bir avuç kişiye çok şey ifade edecek cinstendi.
10.15'te heyetlerarası görüşmelere geçildi. İki ülke heyetleri Başbakanlık toplantı salonundaki uzun masada karşılıklı oturdular. O günü hatırlayan bir diplomata göre Aziz yaklaşan tehlikeyi göremiyor, ya da kabul etmek istemiyor, PKK konusunda Ankara'yı suçlayan bir tonda konuşuyordu. Irak kendi gündemini değiştirmek niyetinde değildi.
Görüşme başladıktan kısa süre sonra alışılmadık bir şey oldu. Ecevit'in Özal Kalem Müdürü Zeynel Yeşilay içeri girdi ve (tanıkların ifadesiyle, 'kesin bir ses tonuyla') Ecevit'e bir not iletti: Acil bir mesaj vardı.
Ecevit izin isteyip çıktı. Ancak hemen dönmedi. Kapı bir kez daha açıldı ve Yeşilay yeniden içeri girdi. Yeşilay bu kez görüşmeye Genelkurmay adına katılan Genelkurmay Harekât Başkanı ve Başbakanlık Askeri Danışmanı Korgeneral Yaşar Büyükanıt'ın yanına geldi: "Beyefendi sizi istiyor."
Büyükanıt da çıktı. Konu Irak nedeniyle ABD ile yaşanan sıkıntıydı. ABD ile ilişkilerin selameti ve belki de Öcalan operasyonunun başarıya ulaşması için, Ecevit'ten, Türkiye'nin Irak politikasının değişmeyeceğine ilişkin sözlü taahhüt gerekli görünüyordu.
Ecevit, aslında kararını vermişti ama, askeri danışmanı Büyükanıt'a da sordu. Büyükanıt, "İkisi karşılaştırılabilir değil. Irak politikamızı değiştirmemizi gerektirecek, ya da ABD ile ilişkilerimizi değiştirmemizi gerektirecek bir gelişme, bir neden de yok gibi görünüyor" benzeri bir yanıt verdi. Ecevit, ABD makamlarına Irak politikasının değiştirilmesinin gündemde olmadığının söylenmesi talimatını verdi. Saat 11.00 sularıydı.
Başbakan bununla da yetinmedi. Görüşmenin devamında Aziz'e Genelkurmay tarafından hazırlanan 45 sayfalık bir dosya verdi; Irak'ın yıllardır PKK'nın topraklarını kullanmasına nasıl göz yumduğu detaylı anlatılıyordu. Ecevit, "Biz sizin ülkenizin bölünmemesine çalışıyoruz. Siz bizimkinin bölünmesine yardımcı olmayın" demişti. Ecevit'in Irak yönetimine verdiği sert mesajlar, kısa sürede ayrıntılarıyla basına sızdırıldı.
Ecevit saat 19.00'da Çankaya'ya çıktı ve gelişmeleri aktardı; gerilim krize dönmeden atlatılmıştı. Aynı sıralarda, birkaç saat önce Amerikalılardan gelen haber üzerine Uganda'dan Kenya'ya geçen Türk ekibi alarma geçmişti. İşadamı Cavit Çağlar'ın Falcon'u, havaalanının gözden uzak bir köşesinde, her an alana girmesini umdukları bir cipi bekliyorlardı. Bekleyiş fazla sürmedi. Daha sonra Öcalan'ın Kenya'dan ayrılış tarihi 15 Şubat 1999 saat 19.30 olarak açıklandı.
'Tarih farklı mı yazılacaktı?'
Şimdiye dek perde arkasında kalmış bu kritik gelişmeyi aktardıktan sonra, hâlâ akıllarda bir soru kalmış olabilir. Ecevit, Aziz görüşmesine ara verip diplomatik kanallarla "Irak politikası değişmeyecek" dememiş olsaydı, Irak'ı kamuoyu önünde uyarmamış olsaydı, tarih farklı yazılır mıydı? ABD, Öcalan'ı Türkiye'yi vermekten vazgeçer miydi?
ABD makamlarının bu yönde açık bir ifadesine tanık ve muhatap olana rastlamadım. Devlet güvenlik kaynakları, 4 Şubat'taki mutabakatın ardından Başbakan'dan yeni talimat alınmadığını, teslimattaki gecikmenin ise ABD'nin Yunanistan'ı Öcalan'ı bir an önce Kenya Büyükelçiliği'nden çıkarmaktaki ikna sürecinden kaynaklandığına inandıklarını söyledi. Bu araştırma için görüşüne başvurduğum Ecevit'in "Bir ara 'olmayacak' kaygısına kapıldık. Ama Şenkal (Atasagun) bey, Amerikalı istihbaratçı meslektaşlarına güveniyordu" sözleri de Amerikalıların sözlerine sadık kalacaklarını gösteriyor.
Ancak Aziz ziyaretinin ve Irak sorununun, Türk-ABD ilişkilerine gölgesini, 2002-2003 Irak krizinden çok önce, hatta daha ABD'nin PKK lideri Öcalan'ı Türkiye'ye teslim ettiği gün vurmaya başladığı anlaşılıyor.



Suriye'den İmralı'ya giden süreçte olanlar
15 Eylül 1998: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Hatay'da Suriye'yi PKK'ya desteği nedeniyle uyardı.
1 Ekim 1998: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM açılışında Suriye'ye 'mukabele hakkının saklı tutulduğunu' ilan etti. Bu savaş ilanından bir önceki adımdı.
6 Ekim 1998: Ankara'ya gelen Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek eliyle Suriye'ye Öcalan ültimatomu verildi. ABD Başkanı Bill Clinton, Demirel'e savaştan kaçınması, Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad'a da, PKK'ya desteği kesmezse sonuçlarına katlanacağı yolunda mektuplar yazdı. İran da devreye girdi.
9 Ekim 1998: Cumhurbaşkanı Demirel, PKK-Suriye ilişkisi konusunda devlet zirvesi topladı. Suriye, Öcalan'ı ülke dışına çıkardı. Öcalan Yunanistan üzerinden Rusya'ya gitti.
12 Kasım 1998: Rusya'da barınamayan Öcalan, İtalya'ya uçtu.
16 Ocak 1999: Türkiye ve ABD bastırdı, İtalya Öcalan'ın ülkeden ayrılmasını istedi. Öcalan yeniden Rusya'ya gitti.
20 Ocak 1999: Rus yönetimi, baskılar karşısında Öcalan'ı Tacikistan'daki bir Rus askeri üssünde saklamaya başladı.
29 Ocak 1999: Öcalan, St. Petersburg üzerinden yeniden Yunanistan'a, Atina'ya götürüldü.
31 Ocak 1999: Yunan hükümeti Öcalan'ı bir başka Avrupa ülkesine göndermek için ülkeden çıkardı. Ancak kimse almayınca, Öcalan ertesi gün yeniden Yunanistan'a döndü.
2 Şubat 1999: Yunan hükümeti Öcalan'ı Kenya'daki büyükelçiliğinde saklamaya başladı.
4 Şubat 1999: Amerikan istihbarat örgütü CIA, Ankara'da MİT ile ilişkiye geçerek, isteniyorsa Öcalan'ı teslim edebileceklerini teklif etti. Başbakan Bülent Ecevit onay verdi.
10 Şubat 1999: Öcalan'ı teslim alacak MİT ekibi yola çıktı.
15 Şubat 1999: Öcalan, Kenya'da Türkiye'ye teslim edildi.
16 Şubat 1999: Öcalan, Türkiye'ye getirilerek İmralı Adası'ndaki cezaevine kondu.

KİM GETİRDİ AMERİKA DEMİ
Kriz yönetilmiyor, kriz bizi yönetiyor!..

Yine "kelimeler kifayetsiz" kalmaya başladı.. Nereden başlasak, ne desek bilemiyoruz..
Ülkede bir "kriz" var..
Ama ülkede bir "kriz yönetimi" yok..
Şöyle bir örnek verelim..
1962 Kasım'ında, Küba'da, Sovyet nükleer başlıklı füzelerinin varlığı anlaşılınca, 3'üncü Dünya Savaşı'nın alarm zillerinin çaldığı, bir "kriz" başlamıştı..
Başkan Kennedy, bütün diğer sorunların bir kenara itildiği, tek gündemli o dönemde, "kriz yönetimi masası" oluşturdu..
O zaman ABD Savunma Bakanı olan Robert McNamara'ya, "kriz yönetimi"nin (crisis management) ne olduğu soruldu..
McNamara şu cevabı verdi:
-Artık strateji veya politik hesap falan kalmamıştır.. Sadece kriz yönetimi vardır!..
Bu "kriz yönetimi" konusunda, sayısız kitap, çalışma, örnek var..
Ve Türkiye şu anda hem ekonomik, hem sosyo-politik, "dramatik bir kriz" yaşamakta..
Ama "kriz yönetimi" yok Türkiye'de..
Krizi yönetmek için, onun nedenlerini, çapını, etkilerini ve gelişme trendini çok iyi değerlendirmek şarttır..
Bunun için devrede, uzmanlar, teknokratlar, üniversiteler, medya bulunur.. "Beyin fırtınaları" yapılır..
Türkiye'de (veya Ankara'da), bu özgür düşünce ve tartışma ortamı yok.. Bürokratlar korkuyor. Üniversiteler için tek kriz konusu "başörtüsü." Medya tekelleşmiş ve göbekten bağımlı devlete..
Bu "kriz"in kaynakları arasında, "siyaset-medya-banka-mafya" ilişkileri var..
Yani krizin kaynakları, şu anda iktidar ortakları arasında bulunuyor..
Daha ötesi var mı? Bir medya patronu cezaevinde.. ANAP'lı bakanın dosyasını, jandarma inceliyor.. DSP'li bakanın medya-banka bağlantıları, Meclis'te soruşturma konusu..
Demek ki, nedenleri tam anlaşılamayacak bir "kriz"in, tüm boyutlarını da anlamadan (çünkü medya oto-sansürü var), buna çözüm üretilecek..
Bir "kriz yönetimi" modeli uygulanamayacak..
Acaba Hüsamettin Özkan, Kemal Derviş'e dönük ne hesaplar yapıyor?
Mesela, Kemal Derviş'in önerdiği Bankalar Kurulu'na İbrahim Betil'in getirilmesi, nasıl ve neden engellendi?
Koalisyon ortaklarına bakın..
Bülent Ecevit, artık "geriatri"nin konusu olmak durumunda..
Mesut Yılmaz "siyasi yokluk"la malûl..
Baksanıza Yılmaz'ın ANAP grubundaki konuşmalarına..
-Anlatıyoruz anlamıyorlar. Anlatmakta büyük güçlüklerimiz var, diyor..
Baksanıza Ecevit'in, ekeliye kekeliye okuduğu DSP grubu konuşmalarına..
-Krizi çözmekte halka güveniyoruz, diyor..
Oysa halk ona da, ortaklarına da güvenmiyor..
Özellikle, yazar-kasa kullanan esnaf hiç güvenmiyor.
Bu arada Kemal Derviş de, Ankara ile Washington arasında kalmış biçare konumunda..
Kimsenin bilemeyeceği kur tahminleri yapıp, bunları açıklayacak kadar bunaldı..
O da biliyor "bakan arkadaşları" arasında, kimlerin nelere karıştığını? Onun önüne de, dosyalar getirildi..
Neticede Türkiye'de "kriz yönetimi" yok şu anda..
Kriz, Türkiye'yi yönetiyor veya sürüklüyor.
Bu tür krizlerin yönetilemediği ülkelerde, neler olur biliyoruz..
Elektrikler kesilir, sular akmaz, ithalat durur, ihracat yapılamaz, devlet borçlarını da, maaşları da ödeyemez..
Krizi yönetemezseniz, sistem kilitlenir, rejim sallanır!..
Ama şu anda önemli olan Hüsamettin Özkan'ın veya Mesut Yılmaz'ın, ellerinden iktidar gücünü kaçırmamaları..
Baksanıza, Dinç Bilgin DGM ifadesinde ne demiş:
-Konuşamam.. Konuşursam, işe siyasetçiler de karışır!..
Unuttuk mu? Cavit Çağlar da, ekonomiden ve devlet bankalarından sorumlu bakan değil miydi?
"Kriz yönetimi"nde, bütünlük vardır..
Şu anda kimin elinin kimin cebinde olduğu bilinmeyen "kokuşmuşluk yönetimi" var.. Kemal Derv
iş, bu durumda, olsa olsa bir "figüran", bir "dolgu malzemesi" olur.
ŞAKA

Gönül Yazar-kasa..

Kriz yüzünden bunalıma giren bir esnaf "yazar-kasa"sını Ecevit'e atmış ya..
Tabiî Ecevit, bu olayı da, nedenini de anlamamış..
Kendisine "yazar-kasa" atıldığı söylenince, bunu "Gönül Yazar, denize atladı" şeklinde anlamış..
Sonra Hüsamettin Özkan'a şu soruyu sormuş:
-Bu kış günü Gönül Yazar neden denize atladı? Bu genç kız hiç üşümez mi?
ACI-TEBESSÜM

Kendini öldü sanıyor!..

İki eski arkadaş, yıllardan sonra karşılaşmışlar.. Biri diğerine sormuş..
-Kardeşini de özledim.. Kardeşin nasıl, neler yapıyor?
Diğeri üzgün, cevap vermiş..
-Kardeşim çok hasta. Şu anda doktor gözetiminde tedavi ediliyor..
Soran, olayı geçiştirmeye çalışmış..
-Yok canım.. Senin kardeşin aslan gibi, sapasağlamdır.. Kendini hasta sanıyordur..
Ayrılmışlar.. Aradan bir süre geçmiş.. Yine karşılaşmış bu iki arkadaş..
Birincisi, yine aynı soruyu sormuş..
-Kardeşin nasıl? Ne yapıyor?
Diğeri perişan, cevap vermiş..
-Kardeşim, iki aydır kendini öldü sanıyor!..
Şu anda Ankara'da iktidar ve bürokrasi koltuklarında oturanlar da, tekelci televizyon kanallarında ekonomi programları yapanlar da, Türkiye'nin kendisini hasta zannettiğini sanıyor..
Harıl harıl, "borsadaki kağıtlar" konuşuluyor ekonomi-haber programlarında..
"Sözde liderler", kendi partilerinin gruplarında, "Ne haber!.. Yine de iktidardayız" havası basıyor..
Bu arada işadamları iflas ediyor, esnaf kepenk kapatıyor, emekçiler işsiz kalıyor, çalışanların yaşam düzeyi iniyor..
Türkiye'de devlet de, toplum da hasta.. Veya öyle zannediliyor..

[email protected]ÖCALAN YAKALINCA KİM LİDER OLDU ECEVİT ÖCALANI KİM YAKALDI AMERİKA KRİZ NE ZAMAN OLDU ECEVİT HÜKÜMETİ Tarihçe [değiştir]

14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan partinin kuruculardan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım ve Bülent Arınç partinin önde gelen isimleridir. Bünyesinde, Millî Selamet Partisi-Refah Partisi-Fazilet Partisi (Millî görüş), Anavatan Partisi (Turgut Özal'a yakın isimler), ve Adalet Partisi-Doğru Yol Partisi (merkez sağ) kökenli isimleri barındırmaktadır.
Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerinde en yüksek oranda oy alan parti olarak (geçerli oyların %34,63'ü), Abdullah Gül başkanlığında 58. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu. Aldığı siyaset yasağı[9] nedeniyle kabine ve TBMM'de yer alamayan genel başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yasağı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin de desteklediği bir anayasa değişikliği ile aşıldı. Erdoğan, 8 Mart 2003 tarihinde Siirt'te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek meclis'e girdi.
Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Cumhuriyet Hükümeti'nin 11 Mart 2003 tarihindeki istifasının ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den hükûmeti kurma görevini alan Recep Tayyip Erdoğan, 15 Mart 2003 tarihinde 59. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu.
Parti, bazı karşıtları tarafından Millî Görüş hareketinin bir parçası olmakla suçlansa da, partinin önde gelen isimleri bu yakıştırmayı şiddetle reddetmektedir. Bunun basın-yayına yansıyan en belirgin örneği, partinin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasında "Milli Görüş gömleğini çıkardık" şeklindeki deyişidir[10].
Partinin, Türkiye'nin ABD ile müttefiklik ilişkilerini koruma siyaseti ve AB üyeliği yönünde attığı adımlar, Milliyetçi ve sol kesimlerce ulusal çıkarlardan ödün verildiği iddiasıyla eleştirildi[11].
2004 yılında yapınan 2004 yerel seçimlerinde, İl Genel Meclisi seçim sonuçlarına göre %41.67'lik oyla birinci parti olan AK Parti, belediyeler bazındaki sonuçlara göre ise 1.950 belediye kazanmıştır. 15 Büyükşehir Belediyesi'nden 11'ini de kazanan AK Parti, Ege ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı il belediyeleri hariç tüm Türkiye'de başarılı olmuştur.2009 yerel seçimlerinde ise 15.513.554 seçmenin oyuyla %38.8 ile Türkyie Genelinde birinci parti olmuş ve seçim öncesi hedeflenen İstanbul ve Ankara metropollerinde gayet başarılı olmuş fakat İzmir ve Diyarbakır illerinde büyük bir hüsran yaşamıştır
DEPREM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-17-2009, 23:34   #3
Kullanıcı Adı
DEPREM
Exclamation "BUNU SONUÇLANDIRMAK ZORUNDAYIZ"
Tayyip Erdoğan'dan İLK açıklama: Gece yarısı sayın Bush'a GEREKLİ BİLGİLERİ VERDİM


BAŞBAKAN, KARA HAREKATIYLA İLGİLİ İLK AÇIKLAMASINI YAPTI

TAYYİP ERDOĞAN, 'GÜN BİRLİK OLMA ZAMANI' SÖZÜNÜN ALTINI BİR KAÇ KEZ ÇİZDİ.

EN ÇOK VURGU YAPTIĞI KONU İSE ŞU OLDU:

- BU HAREKAT, TERÖR ÖRGÜTÜNE YÖNELİKTİR. IRAK'IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ EN ÇOK ARZULAYAN ÜLKE TÜRKİYE'DİR.

ERDOĞAN BUSH İLE GÖRÜŞTÜ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin icra ettiği ve edeceği sınır ötesi harekatların hedefinin sadece Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü kampları olduğunu belirterek, ''Silahlı Kuvvetlerimiz hedeflerine ulaştıktan sonra en kısa sürede geri döneceklerdir'' dedi.

Erdoğan, harekatla ilgili olarak, ABD Başkanı George W. Bush ve Irak Başbakanı Nuri el Maliki ile görüştüğünü de bildirdi.

GÜN BOYU BUNLAR OLDU

Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) Dış İlişkiler Sorumlusu Sefin Dizayi, IKDP lideri Mesud Barzani'nin sınırdaki operasyon bölgesine gittiğini söyledi.

Dizayi, "Bu sabah sınırdan sivillerin bulunmadığı bölgelere Türk askerinin giriş yaptığını öğrendik. Ama bu bölgeler çok uzak yerler olduğu için şu ana kadar net bilgi alamadık. Barzani de sınırdaki operasyon bölgesine gitti. Peşmergeye Türk askeri ile çatışma emri kesinlikle verilmemiştir. Kendi vatandaşlarını koruma emri verilmiştir. Biz diyalog çağrımızı yineliyoruz" diye konuştu.

GÜN BOYU GELİŞMELERİ

KARA HAREKATI BAŞLADI

Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nce (TSK), Irak'ın kuzeyinde üslenmiş PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensuplarını etkisiz kılmak ve bölgedeki örgütsel altyapıyı kullanılmaz hale getirmek maksadıyla, dün saat 19.00'dan itibaren Hava Kuvvetleri ile desteklenen bir sınır ötesi kara harekatı başlatıldığını bildirdi.

Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yapılan basın açıklamasında şunlar kaydedildi:

''Türk Silahlı Kuvvetleri; yurt içindeki operasyonlarına devam ederken, Irak'ın kuzeyinde üslenmiş PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensuplarını etkisiz kılmak ve bölgedeki örgütsel altyapıyı kullanılmaz hale getirmek maksadıyla, 21 Şubat 2008 günü saat 10.00-18.00 arasında, belirlenen hedefleri karada konuşlu uzun menzilli silahlar ve Hava Kuvvetlerine mensup uçaklar ile etkili bir şekilde vurmuştur.

Başarıyla icra edilen ateşle taarruzdan sonra, aynı gün saat 19:00'dan itibaren Hava Kuvvetleri ile desteklenen bir sınır ötesi kara harekatı başlatılmıştır.

Bugüne kadar icra edilmiş olan hava operasyonlarının devamı niteliğindeki kara harekatının hedefi, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü olup; sivillerin ve Türk Silahlı Kuvvetlerine düşmanca bir harekette bulunmayan yerel unsurların harekattan olumsuz etkilenmemeleri için gerekli hassasiyetin gösterilmesine devam edilecektir.

Irak'ın toprak bütünlüğüne ve istikrarına özel bir önem veren Türk Silahlı Kuvvetleri, planlanan hedeflere ulaşılmasından sonra, en kısa zamanda yurt içine dönecektir.

İcra edilen harekatın, bölgenin teröristler için kalıcı ve güvenli bir üs bölgesi olarak kullanılmasını önleyerek, Irak'ın istikrar ve iç barışına da katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
Basın mensuplarının operasyon bölgelerine girmemeleri, kendi can güvenlikleri ve harekatın emniyeti açısından önem taşımaktadır.

Gerektiğinde kamuoyu ayrıca bilgilendirilecektir.''

GÜL TALABANİ'YE BİLGİ VERDİ

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'yi dün telefonla arayarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nce terör örgütüne yönelik olarak başlatılan kara harekatı hakkında bilgi verdiği bildirildi.

Görüşmede, Gül'ün, dün başlayan kara operasyonunun amacı hakkında bilgi verdiği, MGK'nın Irak ile ikili ilişkileri bütün alanlarda geliştirme yolunda karar aldığını aktardığı kaydedildi.
Açıklamada, Gül'ün, Irak Cumhurbaşkanı Talabani'yi Türkiye'ye davet ettiği de bildirildi.

IRAK HÜKÜMETİ OLAĞANÜSÜTÜ TOPLANIYOR

Irak hükümeti, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kuzey Irak'ta başlattığı kara harekatını görüşmek üzere olağanüstü toplantıya çağrıldı.

AA muhabirine bilgi veren Irak Savunma Bakanlığı sözcüsü Tümgeneral Muhammed El Askeri, "şu an için resmi açıklama yapmanın mümkün olmadığını, hükümetin, kara harekatını görüşmek üzere bugün öğleden sonra toplanacağını" belirtti.

"İYİ HABER DEĞİL"

ABD Dışişleri Bakanlığı Yardımcılığı üst düzey yetkilisi Matthew Bryza, TSK'nın Irak'ın kuzeyine sınır ötesi kara harekatı yapmasının iyi haber olmadığını söyledi.

Bryza, Brüksel'de gazetecilerin sınır ötesi operasyonla ilgili soruları üzerine yaptığı açıklamada, kara operasyonunun tamamen yeni bir aşama olduğunu ifade etti.

Amerikalı yetkili, Washington'un, Türk Hava Kuvvetleri'nin sivil kayıplara imkan vermemek için tam hedefi vurmasına imkan sağlamak amacıyla geçen kasımdan bu yana Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü PKK mevzileriyle ilgili istihbaratın sağlanması konusunda Türkiye ile tam işbirliği yaptığını bildirdi.

"TÜRKİYE GÜVENCE VERDİ"

Bu arada Amerikan ordusu, Türkiye'nin, Irak'ın kuzeyine sınır ötesi kara operasyonunda sivil kayıp olmaması için "mümkün olan her şeyi yapacağına" dair güvence verdiğini bildirdi.
Irak'ın başkenti Bağdat'taki Amerikalı ordu sözcüsü Tuğamiral Gregory Smith, Türkiye'nin kendini PKK'nın terörist faaliyetlerine karşı savunma hakkını desteklemeyi sürdüreceğini söyledi.

AB GELİŞMELERİ İZLİYOR

AB Komisyonu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak'ın kuzeyine sınırötesi kara harekatına ilişkin açıklaması hakkında bilgi aldığını ve gelişmeleri izlediğini bildirdi. AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in sözcüsü Christina Nagy, günlük olağan basın toplantısında, kara harekatına ilişkin gelişmelerin, AB'nin tavrında bir değişiklik meydana getirmediğini belirtti.

Türkiye'nin, vatandaşlarının can güvenliği konusunda endişe ve ihtiyaçlarını anladıklarını belirten sözcü, terörle mücadelede orantısız güç kullanımından kaçınılmasını, uluslararası hukuka ve insan haklarına saygı gösterilmesini beklediklerini ifade etti.

Sözcü, sorunlara uluslararası ortaklarla diyalog çerçevesinde çözüm aranması çağrısını da tekrarladı.

Bu arada, AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana, TSK'nın terör örgütüne yönelik Irak'ın kuzeyindeki kara harekatının, Ankara'nın güvenlikle ilgili kaygılarını gidermek için en iyi yol olmadığını söyledi.

Solana, "Türkiye'nin kaygılarını anladıklarını, ancak harekatın en iyi yanıt olmadığını düşündüklerini" belirtti.

Solana, "Irak'ın toprak bütünlüğünün AB için çok önemli olduğunu" da ifade etti.

"BUNU SONUÇLANDIRMAK ZORUNDAYIZ"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, TSK'nın başlattığı sınır ötesi kara harekatının çok önemli yeni bir aşama olduğunu belirterek, ''Bunu sonuçlandırmak zorundayız. Ameliyatı yaparken içerde parça bırakamayız. Çok kararlı, net şekilde bu konuyu sonuçlandırmak sorumluluğu içinde olmalıyız'' dedi.

Baykal, gazetecilerin konuya ilişkin soruları üzerine, Türkiye'nin kara harekatı yapmak ve bunu dünyaya kabul ettirmek şansını elde ettiğini belirterek, "Bu şans olağanüstü bir şanstır. Bunun en etkili, en sonuç alıcı şekilde kullanılması zorunluluğu vardır. Bu fırsatı, bu şansı Türkiye en iyi sonucu alacak biçimde kullanmalıdır" dedi
DEPREM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-18-2009, 00:11   #4
Kullanıcı Adı
21.yy.lideri
Standart
teşekkürler şu anda gündemimizin konusu...
21.yy.lideri isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi