![]() |
#1 |
![]() Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, “Baykal Kürt meselesinin çözümüne katkıda bulunsun, gerekirse elini bile öperiz” demiş.
Sonra da muzırca ekleyivermiş: “Yaşı da buna müsait.” Ben de diyorum ki, “El öpenleri çok olsun, yaşı birçok şeyi anlamaya ve kavramaya müsait...” Bıkkınlık uyandıran bir tekrara dönüşse de, yazmaya devam edeceğim. Baykal, “Kürt meselesi” dediğimiz şeyi bir “mesele” olarak Türkiye’nin önüne koyan “siyasi cesaret”in ilk mümessillerindendir. Eskiden solcuydu... Ne solcusu? Daha da ötesiydi... Muhterem bir DGM savcısının da buyurduğu gibi, “bazı gizli komünizan niyetler” bile taşıyordu. Hani, “tokmağı çevirip” duvarın öte yanına geçeceklerdi. Blok değiştireceklerdi... Brüksel’le olmuyordu, Varşova’yla bakalım olacak mıydı? Baykal, Batı blokunu “tokmağı çevirmek”le tehdit eden (tehdit eden ve tıpkı Allende gibi bir CIA tertibiyle alaşağı edilen) adamın, rahmetli Bülent Ecevit’in en mutemet elemanlarındandı. Bir ara “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı” bile yapmıştı. Olmayan enerjinin bakanlığı nasıl oluyordu? Oluyordu işte. Memlekette gaz yoktu, benzin yoktu, kalorifer yakıtı yoktu, motorin karneye bağlanmıştı, ama Baykal ülkenin “enerji politikalarını” belirliyordu. Bildiği tek politika da “yeniden ve hızla devletleştirmek”ti tabii... Bereket buna güç ve imkân bulamadı. Bir süre sonra da (yasaklanıp, siyasi haklarına yeniden kavuştuktan sonra) sıkı bir “özelleştirmeci” olarak karşımıza çıktı... İngiltere ve Almanya solcuları böyle yapıyormuş, kendileri niçin “liberalizme göre sosyal demokrasi tezinin izini” sürmesinlermiş! Hadi sürsünler de, Özal’a kıllık olsun diye liberalizmi devletçiliğe boğdurdular; “halkların kardeşliği” uyarınca bir “mesele” olarak gündemimize soktukları “Kürt meselesi”nin çözümünü de “hamasi milliyetçiliğe” boğdurmaya çalışıyorlar. O kadar uzağa (“halkların kardeşliği” dönemine) gitmeye gerek yok. Bu ülkede (dönemine göre) en ileri ve mütekamil “Kürt Raporu”nu Baykal hazırlatmıştır. Eskinin Kürtçüsü, ara dönemin liberali, şimdinin milliyetçisi kıymetli Kemal Anadol, “Hayır, biz böyle bir rapor hazırlatmadık. Kendiliğinden hazırlanmış ve kendiliğinden partiye gelmiş, ayıp olmasın diye de parti tarafından lütfen kabul edilmiş bir rapordur bu” dese de, böyle bir rapor var. Bu rapor SHP Genel Sekreteri Baykal’a sunuldu. Baykal’ca tasvip gördü. Bu tasvip DGM savcılarının hoşuna gitmedi, rapor sahibine ve Baykal’a dava açtı. Bugün “kaldırılsın” diye ortalığı birbirine kattıkları “parlamenter dokunulmazlık” olmasaydı, Baykal DGM’lik olacaktı. Sonunda bir şey çıkmayacaktı ama, döktüğü terle kalacaktı. Hulasa... Baykal bu işin çözümüne katkıda bulunsun. Bıraksın milliyetçiliği... Bu işi daha iyi ve “damardan” yapan partiler varken, kimse CHP’nin milliyetçiliğine yüz vermez. Baykal bize “halkların kardeşliği” düsturunca Kürt meselesini nasıl çözeceklerini, “özgürlükler ortamını” nasıl gerçekleştireceklerini, “inanç ve ifade özgürlüğünü” nasıl temin edeceklerini, devleti nasıl “yeniden vatandaşın devleti” kılacaklarını anlatsın. Elini öpelim... Hatta, oy verip iktidara getirelim...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|