09-16-2009, 18:50 | #1 |
Fitnenin adını koyalım (Akif Beki)
Akif Beki - Radikal [email protected] Fitnenin adını koyalım Medya muhitlerinde hava puslu, sular bulanık... Belirsizlik çoğalırken, etraf tenhalaşıyor. Herkesin biraz durup, düşünmeye ihtiyacı var. Biraz da kendini gözden geçirmeye... Ama mahallenin sokaklarını şuursuzca birbirine katanlar, buna fırsat bırakmıyor. Kendi düzenleri bozulmasın diye, her yeri ateşe verebilirler. Ellerinden geleni, arkalarına da koymuyorlar zaten. Yeter ki onların keyfine dokunan olmasın; her şey mübah... En iyi belledikleri şey, fitne fesat çıkarmak. Bu yüzden ortalık durulsa, en önce onlar işlevsiz kalacak. ‘İşsiz’ demiyorum, aradaki farka dikkatinizi çekerim. Dudak uçuklatan vergi cezasını kimin kestiği, sanki onlar için çok mu önemli? İşlerine geliyor, ateşe biraz daha benzin döküyorlar. Ömürlerini birkaç gün daha uzatıyorlar, hepsi bunun için... Fitnenin adını tam koyalım, o zaman. Ahmet de, Mehmet de hikâye... Mesele, başka... Türkiye’nin bir de ‘medya meselesi’ var. Ve mutlaka er ya da geç, kendi iç dinamikleriyle halli gerekecek. Bu devran böyle gitmez. *** Nevzuhur bir durum yaşıyoruz. Medya ortamımız, ‘ucubeler’ yetiştiren bir tarlaya dönüşüyor. Genetiğiyle oynanmış mutant bir yazar nesli, köşeleri bir bir istila ediyor. Hızla çoğalıyor sayıları. Bir Amerikan dergisi, Paris Hilton için yazmıştı; ‘Ünü, ünlü olmak’ diye... Ünü, ünlü olmaktan öteye geçmeyen, mütemadiyen kendini yazan bir ‘yazar’ türü, bu. Kendileri için yaşıyor; kurdukları sahte düzeni sürdürmek için çiziktiriyorlar. Yatıp kalkıp, durumlarını meşrulaştırmak için yeni gerekçeler icat ediyorlar. Egolarını tatmin, hayatlarının yegane gayesi haline gelmiş. Başka hiçbir şey, umurlarında değil. Dünya batmış; kim ölmüş, kim kalmış... Ne gam! Amaçsızlığı, amaç edinmiş gibiler. Bu muydu, özlemini çekerek büyüdüğünüz dünya? Kendiniz için yapabileceklerinizin en iyisi bu mu? *** Tamam, ‘Tanrı yazar’ı öldürdük, defin işlerini de hallettik... Kısmetse, cenazesini el birliği ile kaldırıyoruz. İçimizi kemiren suçluluk duygusuyla, ardından gözyaşı döktüğümüz kimi anlar da oluyor. Farkındayım yani, duygusallaşıyoruz bazen. Yüklendiğimiz ağır meslek günahlarının vebalini taşımak zor, ne de olsa. Unutuyoruz sonra, ‘Bu da geçer’ diyoruz. Geçer elbet... Ama ‘tanrı yazar’ın yerine koyacağımız yeni ikon, ‘lümpen yazar’ mı olacaktı? Yücelttiğimiz şeye bak! Yolun başındaki gazeteci adaylarına sunduğumuz rol model, bu demek ki. Ete kemiğe bürünmüş, cismanileşmiş bir şer abidesi!... Madem öyle, ısrarcısınız... Ne diyelim, yeni medya ikonlarınız hayırlı olsun. Size söyleyecek başka sözüm yok. *** Yalnız, bizi seyredenlere de son olarak söylemek isterim ki; Yılgınlığa, ümitsizliğe kapılmayın sakın!... Hasbelkader, damarlarından insanlığı çekilmiş bu ucubelerin arasına düşebilir yolunuz. Önünüzü kesebilir, mutant canavarlar... Siz, yolunuzdan şaşmayın... Dik durursanız, haç görmüş vampir gibi çarpılıp, kaybolurlar. Hem bilin ki; lümpen yazarın ömrü, tanrı mukallidi olan selefinden çok daha kısa sürecek. Veliaht gibi takdim edildiklerine bakmayın siz. Müsterih olun, devirleri geçti, geçiyor. 16 Eylül Çarşamba
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
akif beki, fitnenin adı, medya |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|