AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

[Ertuğrul ÖZGÜL]

Türkiye son bir haftada baş döndürücü bir diplomasi trafiği yaşadı.


Önce Suriye, ardından Ermenistan ve son olarak da Irak açılımı...

Özellikle Suriye ve Irak ile atılan adımların "komşularla sıfır sorun" politikasının ötesine geçtiğini söylemek mümkün.

"Komşularla stratejik ortaklık" demek belki daha doğru bir ifade olur.

Türkiye'nin ilgiyle izlenen bu açılımlarını USSAK (Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu) Başkanı Sedat Laçiner ile konuştuk.

Bugün TV'de yayınlanan "Perde Arkası" programına konuk olan Laçiner, yaşanan süreci yılların ihmalinin giderilmesi olarak "normalleşme" şeklinde tarif ediyor.

Doç. Dr. Laçiner açılımın Türkiye'nin güvenliğini pekiştirdiğini şu çarpıcı sözlerle dile getiriyor:

"Türkiye'nin 10 yıl önce Suriye ile ilişkileri çok berbattı. Her taraf mayınlarla donatılmış, tel örgüler çekilmiş sınır gerçekten sınır oldu.

İki tarafta da tanklar, tüfekler ve askerler ama o sınır delik deşikti. Bir sınır değil güvensizlik getiren bir şeydi. Bugün o mayınları temizliyoruz, asker sayısını azaltıyoruz, tanklar ve tüfekler başka sınırlara doğru kaydırıldı.

Demek ki sınırları koruyan tel örgüler değil. Sınırı ne kadar belirgin yaparsanız aslında onun size güvensizlik ve tehlike getirdiğini gösterirmiş.

Oysa şu an Suriye'nin uç sınırları bizim de güvenlik sınırlarımız oluyor."

USSAK Başkanı Laçiner, Türkiye'nin bu açılımları daha da ileri götürmesi gerektiği görüşünde. Bu açılımlara Lübnan ve Ürdün'ü de eklememiz gerektiğine inanıyor.

Türkiye'nin güvenlik şeridinin alabildiğince güneye kaydırılması gerektiğini "O sınırı denize dökene kadar devam etmeliyiz" sözleriyle dile getiriyor.

Laçiner, atılan adımların Türkiye'ye çok şey kazandıracağına çarpıcı tespitlerle vurgu yapıyor:

"Gabar veya Cudi Dağı'na takılıp kendi çocuklarımızla birbirimizi öldürerek, eziyet ederek, ekonomimize büyük bir yük getirerek, kendi enerjimizi tüketiyoruz.

Oysaki bizim önümüz açılmış olsa Suriye'nin, Irak'ın, İran'ın, Pakistan'ın arkasından bizim donanmamızın dolaşması lazım.

Akdeniz'in sularında bizim filomuzun dolaşması lazım. Buna ulaşmak uzak hedefler değildir."

Türkiye'nin Suriye ile açılıma paralel İsrail ile "kapanım" yaşamasını ise Tel Aviv'in hatalı politikalarına bağlıyor.

Gazze ve Lübnan'da yaşanan sivil katliamlarına Türkiye'nin tepki göstermekte haklı olduğunu ifade ediyor.

Türkiye'nin bölgenin vicdanı olduğu görüşünü dile getiriyor:

"Bu bölgenin vicdanı Irak olamaz. İsrail olamaz. İran olamaz. Mısır olamaz.

Bu bölgenin vicdanı Türkiye'dir ve konuşur. Konuşmuştur da.

Bu Tayyip Erdoğan'a özgü bir şey de değil.

Bu Osmanlı'dan, Selçuklu'dan süzüle süzüle gelen bir kültürdür."

Tepkilerin kültür ürünü olduğunu, Erdoğan'a ya da AK Parti'ye mahsus olmadığını da Ecevit örneğiyle anlatıyor.

Arafat'a uygulanan kuşatma sırasında DSP lideri ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in, "soykırımı yapıyorsunuz" açıklamasını hatırlatıyor.

Doç. Laçiner'in çizdiği ufuk turuna katılmamak mümkün değil.

"Sınırlar denize dökülmeli" tespiti, gelecek dönemin dış politik açılımlarına dair önemli işaretler veriyor.












(bugün)