10-20-2009, 17:15 | #1 |
pkk yı bitiren 6 tarihi adım
Prof. Dr. Osman Özsoy'a göre, hükümetin birbiri ardına 6 konuda gösterdiği siyasi irade, deyim yerindeyse PKK'ya hareket alanı tanımadı. İşte Özsoy'a 6 başlıkta son 50 yılın en büyük diplomatik operasyonu. Hükümet’in attığı bazı adımlar bölücü örgütün sonunu getirir demeye kalmadan, PKK’lı bazı grupların teslim olmak üzere harekete geçtiği haberleri düştü ajanslara. PKK’yı bunaltan ve bitirme noktasına getiren tarihi kuşatmayı geçtiğimiz cuma ele almayı planlıyorduk. Fakat Prof. Dr. İbrahim Canan Hocamızın elim bir trafik kazasında vefatı ele alacağımız konuyu değiştirmekle kalmadı, son yolculuğunda okuyucularımızın fatihalarını kendisine yoldaş kılma düşüncesi ile yazımızı bir gün öne, perşembeye çekince, aradan geçen 4 günde gündem hızla aktı gitti. Medyada yer alan haberlerde, PPK’nın Mahmur kampında birkaç gün önce olağanüstü bir toplantı yapıldığı, dağdan inip teslim olmak üzere 400’ü aşkın kişinin başvuruda bulunduğu, teslim olmak üzere yola çıkan bir grubun bugün Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yapacağı belirtiliyor. PKK’nın bu noktaya nasıl geldiğinin analizi yapıldığında şu noktaların üzerinde durmak mümkündür: 1- Türkiye’nin komşu ülkelerle geliştirdiği yakın diyalog bölücü örgütün Türkiye’ye komşu ülkelerdeki hareket alanını daraltmıştır. Bu bağlamda: a- Suriye ile geliştirilen karşılıklı güven esasına dayalı yakın dostluk ilişkisi bugüne kadar bölücü örgütün en rahat kullandığı bu ülke topraklarındaki manevra alanını kaybetmesine neden olmuştur. Bugüne kadar örgüte devşirilen teröristler arasında Suriye uyrukluların önemli bir yekun tutması bölücü örgüte önemli bir beşeri kaynak ve coğrafi hareket imkanı tanıyordu. b- Bölücü örgütün lider kadrosunda önemli sayıda Ermeni kökenli terörist bulunmaktadır. Ermenistan ile imzalanan protokolle ilişkilerin olumlu bir havaya girmeye başlamasına yönelik beklentiler, üstelik Ermenistan’ın bu olumlu havaya sürdürmeye yönelik ihtiyacı, Türkiye ile ilişkileri bozmamak için zaman içinde PKK’ya verdikleri desteği de azaltmalarına yada tamamen kesmelerine neden olacaktı. c- Türkiye İran ilişkilerindeki olumlu havanın bölücü örgütün bu ülke topraklarındaki faaliyetlerini de sıkıntıya soktuğu biliniyordu. İki ülke arasındaki ilişkilerin giderek olumlu yönde derinleşmesi bölücü örgütü giderek zorluyordu. d- Örgüt lideri Apo’nun yakalanma sürecinde Yunanistan’ın teröristbaşına verdiği açık desteğin ortaya çıkması Yunanistan’ın örgütle arasına en azından açıktan mesafe koymasına neden olmuştu. Daha sonraki yıllarda özellikle Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu döneminde ilişkilerin olumlu yönde seyretmesi, üstelik Türk Yunan ilişkilerine önem veren Papandreu’nun geçen haftaki seçimin ardından Yunanistan’da başbakanlığı üstlenmesi bölücü örgütü kendisine açık destek veren bir doğal müttefikinden daha mahrum bırakmıştır. 2- ABD Başkanı Obama’nın Ortadoğu’ya yönelik politikaları Bush döneminden kısmen de olsa farklılık gösteriyor. AK Parti Hükümeti’nin yeni Amerikan yönetimi ile geliştirdiği karşılıklı çıkar esasına dayalı ilişki, PKK konusunda ABD’nin daha samimi adımlar atması yönünde bir kararlılığın da karşılık bulmasına neden olmuştur. Üstelik ABD’nin Irak işgalinin bölgeyi daha da güvensiz hale getirmesi, uzun vadeli bölgesel çıkarları açısından Türkiye’ye olan ihtiyacını artmıştır. Şu aşamadan sonra Türkiye’yi küstürme pahasına PKK’ya açık bir tavır almaması beklenemez. 3- Bölgede yaşanan birçok sorunda İsrail’in etkisinin dolaylı ya da direk etkisi olduğu sıkça yazılıp çizilen konudur. Türkiye, İsrail kurulduğu günden bu yana İsrail’e haddini aştığını ve insan haklarını açıkça ihlal ettiğini dünyanın gözü önünde dillendiren ilk ülke olmuştur. Her ne kadar bazı medya kuruluşları “eyvah İsrail bunun faturasını ağır keser” yaklaşımı sergileseler de, hakkın yanında olana Allah’ın yardımcı olacağı gerçeğini gözardı etmek inancımıza terstir. Zalimin gürültüsüne paçuç bırakmaktansa, mazlumun iniltisine çare olmaya çalışmak Rahmani bir desteği de beraberinde getirecektir. 4- Ergenekon iddianamesi dikkatle incelendiğinde, iddianamede ismi geçen bazı zanlıların bölücü örgütle ilişki içinde olduğu da anlaşılmaktadır. Türkiye’nin karanlık bir çok olayını aydınlatmaya yönelik bu davanın ortaya koyduğu gerçekler, çeşitli nedenlerle PKK sahip çıkan devlet içine sızmış bir yapılanmayı da ortaya koymuştur. Bu gerçeklerin ortaya çıkması bölücü örgütü de olumsuz etkilemiştir. 5- Açılım tartışmaları G. Doğu’da yaşayan vatandaşlarımızı umutlandırmıştır. Üstelik, örgütün dağa eleman devşirmek için kullandığı argümanları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar sadece örgüt kadrolarında değil, bu sorunlar üzerinden siyaset yapan siyasi çevrelerde de paniğe neden olmuştur. Bölücü örgüt halk desteğini büyük ölçüde yitirme evresine girmeye başlamıştır. 6- Hepsinden de önemlisi devletin zirvesinde yaşanan ‘uyum’ ve kangren haline gelmiş sorunların çözümüne yönelik geliştirilen ‘ortak dil’ devlet kararlılığının da yansıtılmasına imkan vermiştir. Terör elbette kıyamete kadar asla sıfırlanmayacaktır. Şer odakları şeytana amade fitne peşinde koşup duracaktır. Önemli olan şeytani ruhların neyin peşinde olduğu kadar, ülkesini ve insanlığı seven insanların nasıl bir dirayet gösterdiğidir. Sözün kısası, Türkiye birçok alanda tarihsel bir süreçten geçiyor. ‘Böyle gelmiş böyle gider’ şeklindeki statik anlayıştan, her alanda dinamik bir ülkeye doğru evriliyoruz. Artık bölgede ve dünyada başımız daha dik. Uluslararası toplantılarda aile fotoğrafı çekiminde yer belirlemek için konulan bayrağı Sayın Başbakan’ın yerden kaldırması gibi, ülkenin itibarı da hergeçen gün yükselmektedir. Emeği geçen herkesi kutluyorum. Hep tekrar ediyoruz: Bu ülkenin geleceğine güveniniz. Olaya partizanlık gözüyle bakmayınız. Ülkenin iyiye gitmesi hepimize iyilik getirir. Prof. Dr. Osman ÖZSOY – Haber 7
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
10-20-2009, 17:19 | #2 |
Hal böyleyken örgütün "halkımıza zulmediliyor" demesi ya da "halkın kültürel hakları verilmiyor" gibi bir söyleme sığınması artık çok zor. Örgüt böyle söylese bile insanlar "Kardeşim devlet daha ne yapsın?" diye sorar. Terör örgütünün suiistimal ettiği hassas sorunlar ortadan kaldırıldıkça PKK'nın inandırıcılığı da buharlaşıyor. Bu durum dışarıda da böyle. Yakın zamana kadar bölge ülkelerinden lojistik destek alan PKK'nın bugün aynı rahat ortamı yakalaması düşünülemez. Türkiye, Suriye'yle bu kadar yakınlaşırsa, Kuzey Irak ve merkezî Irak devletiyle stratejik işbirliği yaparsa bu ülkelerin PKK'ya destek vermesi eskisi kadar kolay gerçekleşebilir mi? Tabii ki hayır!
PKK, Türkiye'nin yürüttüğü diplomatik kuşatma harekâtı sonrasında dağ başında sıkışıp kaldı. Kaçacak yer de yok, sığınacak hami de. Üstelik mazeretler de bir bir ortadan kaldırıldı, kaldırılıyor. Uzun süre dağda kalan örgüt üyelerinin yaşadığı sağlık sorunları da artık herkesin malumu. Geriye tek bir çare kalıyor: Silahlara veda! Yani dağdan inmek, normalleşen bir ülkede insan gibi yaşamak... DTP'nin silah bırakma eylemini şova dönüştürmek istemesi, örgüt mantığıyla düşünüldüğünde, anlaşılır bazı özelliklere sahip. Örgütün lider kadrosu, teslim olmanın örgütte yol açacağı travmayı herkesten iyi biliyor olmalı. Bu psikolojiyi perdelemek için şov yapmalarına gerek yok. Ancak o şovun peşine takılıp tahriklere kapılıp dağdan iniş sürecini yok saymaya da gerek yok. Sonuçta bir süreç yaşanıyor; asıl önemli olan bu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal "PKK'nın dağdan inmesini memnuniyetle karşılıyorum." demiş. Çok haklı. Bu süreç devam ederse gencecik fidanlarımızın al bayraklı mahzun tabutlarını artık görmeyeceğiz. Her bir ferdin birinci sınıf vatandaş olarak yaşamasını hedefleyen "demokratik açılım"ın gerçek anlamı esas o zaman anlaşılacak... Ekrem Dumanlı-zaman |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|