AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

[taya]

11 Eylül'de ne oldu?


Aradan zaman geçtikçe, 21. yüzyılın en önemli olaylarından biri olarak tarihe geçecek olan 11 Eylül terör eylemiyle ilgili yeni bilgiler ortaya çıkıyor.
Her biri şaşırtıcı mahiyetteki bu bilgiler, bize söz konusu olayın hiç de sıradan olmadığını, "derin eylem" mahiyetinde düzenlenip gerçekleştirildiğini gösteriyor. Benim de olaydan hemen sonra yazdığım ilk yazımın başlığı "derin eylem"di.

En son ABD Merkezî Haberalma Teşkilatı (CIA) tarafından yapılan soruşturmada, eski Başkan George Tenet ve yardımcıları, 11 Eylül saldırılarından önce El Kaide tehditleri için hazırlık yapmamakla suçlandı. CIA baş müfettişi John Helgerson ve ekibi tarafından hazırlanan ve 2005'te tamamlandığı halde bugüne kadar gizli tutulan, ancak Kongre'nin talimatı üzerine açıklanan 19 sayfalık raporda yer alan şu ifade dikkat çekici: "Teşkilat ve memurları sorumluluklarını tatmin edici şekilde yerine getirmemişler, her zaman etkili ve işbirliği içinde çalışmamışlar."

Raporun vurguladığına göre, 11 Eylül 2001'deki saldırıları durdurabilecek tek başarısızlık noktası üzerinde durmak mümkün değil. Başka bir ifadeyle, söz konusu eylem çok karışık ve kompleks olarak düzenlenmiş. Fakat elbette bu, CIA adlı zengin donanımlı teşkilatı ve kendi isteğiyle istifa eden eski Başkan Tenet'in sorumluluklarını ortadan kaldırmaya yarayacak bir mazeret yerine geçmeye yeterli sayılmaz. Herkes biliyor ki teşkilat geniş yetkilere sahip bulunmaktadır, buna rağmen gerektiği kadar eldeki bilgiler üzerinde durmamışsa ve gerekli tedbirleri almamışsa, ortada bir ihmal var demektir. Burada merak konusu olan, ihmalin hangi derecede ve kuvvette "meslekî/profesyonel" nitelikte olduğu meselesidir.

11 Eylül olayına, basit bir "terör eylemi" gözüyle bakmanın yanlış olduğunu kabul etmek durumundayız. Olayın karmaşık ve kompleks yapısı gibi, belki düzenleyicilerinin dahi öngörmediği birden fazla sonucu var. Bundan sonra dünyamızın içine girdiği "yeni durum"u anlamak isteyen herkes, 11 Eylül olayına dönmek zorunda kalacaktır.

Kuruluşundan beri tam güvenlik içinde yaşadığına inanılan Amerika'nın duruma göre tehdit altında olabileceğini göstermesi bakımından travmatik etkilere sahip oldu. Bundan önce Amerikalıların sahip olduğu köklü yargıya göre, kendileri dışında her ülke ve her insan grubu tehdit altında olabilir, saldırılara uğrayabilirdi, Amerika dünyanın büyük çoğunluğunun bulunduğu deniz aşırı konumu dolayısıyla herhangi bir tehdit altında olamazdı. Hangi ülkenin ordusu denizleri aşıp Amerika'yı vurmaya gelebilirdi ki! Kimsenin teknolojik ve askerî gücü buna yetmezdi. Olsa olsa Soğuk Savaş döneminde belki Doğu Bloku'ndan uzun menzilli füzelerle vurulabilirdi; ama Sovyet sistemi çökmüş, Doğu Bloku dağılmıştı. Yeni düşman bir blokun teşekkülü de şimdilik ihtimal dahilinde görünmüyordu. Genel bir kuraldır: Kendini tam güvenlik içinde hisseden başkalarının güvenliği konusunda söz sahibi olabilir. Dolayısıyla Amerikalılar tam bir öz-güven içinde dünyaya istedikleri gibi nizamat verebilirlerdi ve elbette mukabil bir saldırı söz konusu olmadığından, dost olsun düşman olsun, herkes ABD'nin geliştirdiği uluslararası düzene ve güvenlik konseptine uyacaktı. 11 Eylül olayı, Amerikalılardaki bu köklü güven duygusunu derinden sarstı; bundan sonra herkes gibi onlar da kendilerini hiçbir zaman tam güvenlik içinde hissetmeyeceklerdir.

Bu olayda Usame bin Ladin ve örgütü El Kaide'nin oynadığı rol konularında birçok spekülasyon yapıldı. Kimine göre eylemi gerçekleştiren Amerikan derin devletinin bizzat kendisidir; kimine göre El Kaide taşeron bir örgüt olarak kullanıldı; kimine göre ise eylemi planlayan ve gerçekleştiren El Kaide'nin kendisidir. Bu spekülasyonlar sürecektir. Şu kadarını söylemek mümkün: 11 Eylül eylemini kimin gerçekleştirdiği hiçbir zaman açıklığa kavuşmayacaktır. Bu yüzden olayın polisiye kısmından çok sonuçları üzerinde durmakta fayda var.


11 Eylül 2007, Salı