AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-03-2009, 14:09   #1
Kullanıcı Adı
Üç mevsim
Standart Bana intiharın gerekçesini söyleyebilir misin Abidin? - Özlem Albayrak

Özlem Albayrak - Yeni Şafak
[email protected]


Bana intiharın gerekçesini söyleyebilir misin Abidin?


Olayı duyduğumdan bu yana elim de, zihnim de oraya kayıyor. Önümde onlarca konu var ama; aklım o kadının son notuna yanıyor. Yüreğim; Yard. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu'nun Boğaz Köprüsü'nden atlayarak intihar etmeden önce bıraktığı o cümleye akıyor. Öyle bir cümle ki; kelimelerden taşarak somutlaşmış bir kahroluşu taşıyor: "Çok acı var, dayanamıyorum".

Hayatın bir duraktan ibaret olduğuna kalpten inananların, dünyayı bir "çilehane" olarak görenlerin, sınav bilenlerin ve o sınavı hakkıyla verebilmeyi acıya mukavemetin bir yolu telakki edenlerin, iman edenlerin hoş göremeyeceği bir ölüm biçimi intihar. Güzel bir sabrı bilenlere, böylesi bir ölüm korkaklık gibi bile gelebilir. Durkheim'ın Katolikler'de intihar oranının düşük, Protestanlar'da yüksek olduğunu tespit ettiği o eskimiş araştırması, hala doğruyu söylüyor bence: İnsana seküler olmayan amaçlar vaz'eden dinler, akıl ve kalp paratoneri işlevi de görüyor.

Ama, itikad sahibi birine anlaşılmaz gibi görünse de, itiraf etmeli ki; şiir gibi, isyan gibi, bu dünyadan değilmiş gibi duran o terkediş cümlesi, benim içimi biçti. Belli ki, bu memleketteki kadınların pek çoğundan daha iyi hayat şartlarına, daha güzel bir eve, çok azının sahip olduğu konfora sahip bir akademisyen neden gidip köprüden atlar?

İnsanoğluna ölmemeye dair bir umut aşılayan, ölümü altedilmesi gereken bir rakip haline getiren, yaşlanınca ve hasta yatağında ölmeyi bile, işin içinde ölüm gibi baş edilemez bir gerçeklik olduğu için marjinalleştiren modern hayat algısının, aynı zamanda sürati ve vurdumduymazlığıyla bireyi canından bezdirecek, ölümü özletecek raddeye getirmesinin sebebi ne olabilir?

Hayır, "Koğacıoğlu'nun intiharının tek sorumlusu modern hayattır" demeye çalışmıyorum, bu bakış çok düz, hem de fazla kolaya kaçmak olurdu; nitekim intihar çoğunlukla binlerce sebebin üst üste koyulmasıyla elde edilen bir sebepsizlik mayisinin kafaya dikilmesiyle vücut bulur; ancak mevcut ölümde, ölümü ve yaşamı algılama şeklinin geleneksel perspektiften kopuk ve hatta kendi içinde fazlasıyla bölük pörçük olduğu da çok açık. Boşluk duygusuna yenilme, yaşamaya gerekçe bulamama, her nefeste, nefes değil değersizlik hissi soluduğunu duyumsama ve benzerleri, gelenekselden değil, modernden sadır olan insanlık halleri sonuçta.

Freud, intiharı bireyin objeden uzaklaştırıp kendine yönelttiği düşmanlık olarak betimler. Paul Valery, kendini öldürmeyi düş görenin, kâbusundan kurtulmak için kalkıştığı umarsız eylem olarak tanımlar. Bukowski'ye göre, en iyi olanların kaçma isteğidir böyle gitmenin nedeni. Sartre ise, kaçış olarak görmez intiharı, daha asildir, reddediştir asli nedeni. Albert Camus, çelişkiyle açıklar intihardaki tüm olan biteni. Durkheim, toplumsallığa bağlar intihar nedenini. Ruhları havalandıran, şuh şair Orhan Veli, mealen, "aşkı, sefilliği şunu bunu gerekçe göstersin ama kimse bilmesin sebebini" dolaylarına yönelir intihar konusuna sıra geldiğinde. "Sıkılgan katillerdir intihar edenler, sadizm yerine mazohizm" der Yaşama Uğraşı'nda Pavese.

Şahane de bir notu vardır yaşamı boyunca planladığı intiharına: "Kolay sanmıştım ilk düşündüğümde. Zayıf kadınlar yapmıştı bu işi. Alçakgönüllülük istiyor, kendini beğenmişlik değil. Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım"

Huzursuz ruh Wirginia Woolf de şık bir imza bırakmıştı giderken: "…Yine çıldırmak üzere olduğumdan eminim. Yaşadığım o korkunç anlara geri dönemem artık. Bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım, hiçbir şeye odaklanamıyorum. Bu yüzden yapabileceğimin en iyisi olduğunu düşündüğüm şeyi yapıyorum."

Aslında mesele şu ki, determinist kafa yormalarla açıklanabilecek bir durum değil sözünü ettiğimiz. Gönüllü tercih edilen öteki tarafın gül bahçesi olacağını, yelpazeler altında üzüm salkımlarıyla, cennet yemişleriyle karşılaşacağını sanmadılar herhalde ölümü yaşama tercih ederken, intihar edenler.

Ölümü bir yokoluş olarak görenlerin bile, iyi ya da kötü yaşamın maceralarını
ve küçük de olsa "bir mutluluk ihtimali"ni mermer gibi, buz gibi yokoluşa tercih etmemesi gerekirdi, mantığa vurulduğunda.

Ama, mantık sökmüyor intihar edene.
İnsan bir potansiyel taşıyor içinde, o potansiyelin açığa çıkıp çıkmaması, insanın dünyaya, insanlara ve kendine dayanabilmesi ya da dayanamaması bütün mesele. Acının, bakışı başkalaştırmasıyla, sakin sakin, an an biriktirilen her şeyin o başkalaştırma sayesinde bir anda tortop olup bir grizuya dönüşmesiyle açıklanabilir belki de. İntihar, kimi bünyelerde o sıkışmanın açılmasıdır işte.

3 Kasım Salı 2009

 

Üç mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
intihar, özlem albayrak


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi