![]() |
#1 |
![]() Bir yanda, milletin iradesi, demokrasi ve hukuk var; diğer yanda ise, darbe odaklarının cirit attığı, siyasetle içiçe, ancak varlığından ve gücünden aslâ feragat edemeyeceğimiz silâhlı kuvvetler var...
Ne serden vazgeçebiliriz ne de yardan... ‘Ser’, bizim için millî irade, demokrasi ve hukuktur; bunlar olmazsa medenî dünya içerisinde şerefli ve etkili bir yere sahip olamayız. ‘Yar’ ise, ona kırılsak da, darılsak da askerimiz ve şanlı ordumuzdur. Bu hayatî denklemin çözüm yolu tektir: Silâhlı Kuvvetlerimizi darbecilerden ve siyasetten arındırarak gerçek görevinin başına dönmesini sağlamak... *** 27 Mayıs 1960’ta, ‘Darbeler Dönemi’nin başlangıcından itibaren bu bıçak sırtı denge kurulamamış ve demokrasi ayarı yapılamamıştır. Yarım asırlık bu süreçte, başta Demirel olmak üzere, darbelere ve muhtıralara muhatap olan politikacılar, çareyi tası tarağı toplayıp çekip gitmekte bulmuşlardır. Askerin siyasete müdahalesi, ilk olarak 27 Nisan Muhtırası’na karşı koyan Erdoğan Hükûmeti tarafından sert ve kararlı bir şekilde cevaplandırılmıştır. Daha önceki iktidarlar, elinde silâh bulunanın mutlak üstünlüğünü kabul etmişler; Org. Faruk Gürler’in Cumhurbaşkanı adaylığı haricinde hiçbir zaman darbecilerin müdahalesine karşı koyamamışlardır. Bu yüzden de darbeciler tarafından rejim üzerinde kolayca ‘balans ayarı’ yapılabilmiştir. AK Parti İktidarı döneminde de darbe rüzgârları estirilmiş ve TSK içinde darbe hazırlıkları yapılarak cuntalar kurulmuştur. Ancak, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün dirayeti ve demokrasiye bağlılığı, darbecilerin deşifre edilmeleri ve özellikle Başbakan Erdoğan’ın kararlı ve cesur tutumu sâyesinde darbeciler geriye püskürtülmüş, yakın tarihimizde ilk defa olarak yargı önüne çıkarılabilmişlerdir. Bu, Başbakan Erdoğan’ın, onun arkasında duran milletin ve açık toplumun bir zaferidir. *** Bundan sonra serinkanlılıkla ve ciddiyetle düşünülerek bir ‘demokrasi ayarı’nın yapılması lâzımdır. Bu ayar, ne cuntacı Org. Çevik Bir’in ‘balans ayarı’ gibi hukukun dışına çıkarak zorbalıkla yapılacak bir ayar; ne Demirel ve Erbakan gibi politikacıların korkup kaçarak meydanı darbecilere bırakması şeklinde bir teslimiyet; ne de millet iradesini gasp ederek gücü elinde tutan militarizmin egemenliği olacaktır. Bu ayar yapılırken ‘ser’ de, ‘yar’ da korunacaktır. Son açığa çıkan belgelerle, ne yazık ki TSK içinde, ‘İrticayla Mücadele Eylem Plânı’, ‘Bilgi Destek Plânı’, ‘Andıç’ adları altında illegal, antidemokratik, hukuk dışı, suç teşkil eden hazırlıkların yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, sözkonusu belgelerin hazırlanmasında imzası bulunan TSK personelinin yargı önüne çıkarılması ve TSK ile ilişiğinin kesilmesi şarttır. Ancak, bu fırsattan faydalanarak TSK’yı yıpratacak ve savunma gücüne zarar verecek şekilde hareket edilmesi Türkiye’nin aleyhine olacaktır. Bundan ötesini, bizzat Genelkurmay Başkanı’nın ve üst komuta kademesinin gerçekleştirmesi ve siyasete müdahale edecek ve darbe odağı oluşturacak faaliyetlerde bulunanları tasfiye etmesi lâzımdır. Diğer bir ifadeyle, daha önce de defaatle yazdığımız gibi, TSK kendi içini temizlemelidir. Bu ayar sâyesinde orduya ve askere zarar verilmeden demokrasi rayına oturtulmuş olacaktır. Sayın Başbakan’ın bu konuda doğru bir yol takip ettiğine inanıyoruz.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|