12-06-2009, 14:38 | #1 |
Mehri İslam Olan Evlilikler Kurmak
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Sizin için nefislerinizden kendileri ile sukun bulacağınız ve aranızda muhabbet ve merhamet kıldığı eşler yaratması da O’nun ayetlerindendir. Muhakkak bunlarda düşünen bir topluluk için ayetler vardır.” (Rum 30/21) Ayetin zahiri manasının işaret etmiş olduğu gibi, kişinin huzur ve sukun bulan bir nefse sahib olabilmesi için Allah (c.c.) onun için eş yaratmıştır. Bu eşlerin, evliliklerinin temeli muhabbet ve merhamet üzerine kurulmuştur. Zaten sukunun olması bu iki unsuru beraberinde getirir. Yalnız şunu vurgulamak gerekir ki erkeğin kadın ile sukun bulması fitri bir olgudur. Bizler bu olgunun Allah ve Rasulu(s.a.s.) tarafından şekillendirilen yanına talibiz. Allah’a ve Rasulüne inanan bir erkek ve bir dişi kulun aile unsurunu dinin temellerine göre kurması esasdır. Bu oluşuma başlarken temelde iki tarafında yapacağı öncelikli mesele halis bir dua olmalıdır. Allah (c.c.) bize bu duayı şöyle öğretmektedir: “Ve onlar ki: “Rabbimiz, eş ve çocuklarımızdan bize gözlerimizin aydınlığı olan (Salih kimse)ler ver; bizi takva sahiblerine önder yap! derler.” (Furkan 25/74) İşte bu dua İslam ailesinin kurulmasında kilometre taşlarından ilkidir. Tabi ki sahih bir imandan sonraki ilk olarak böyledir. Bu duayı eşlerin yapması ve icabı noktasında çalışmaları onların fıkhıdır. Dua ve gayretle çalışmalıdırlar. Eğer yanlış bir durum olursa İslami evlerin içleri, huzursuzlukla dolar. Tabi bu durum da sorgulanması gereken İslam değil bizlerin samimiyetleri ve amel meselemizdir. Rasulullah (s.a.s.) evlilik konusunda tercih sebebimizi şöyle sıralar: “Kadınlarla dört şey; din, güzellik, mal ve haseb (soy güzelliği, şeref) için evlenilir. Sen dindara bak, ellerin darlık görmesin (Allah iyiliğini versin!)” (Darimi (5/10-11) K Nikah Bab:4 Hds. no:2176) Tercihimiz dindar olan birinin seçilmesi noktasında olmalıdır. Bu erkek içinde, kadın içinde böyledir. Hatta Rasulullah (s.a.s.) dindar eş seçimi üzerinde şiddetle durmuştur. Abdullah b. Amr bin el-As (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Kadınları (sırf) güzellikleri için nikâhlamayınız. Çünkü onların güzelliği (böbürlenmek ve kibirlenmek yüzünden) onları tehlikeye atmaları umulur. (Sırf) malları içinde onları nikâhlamayın. Çünkü malların onları azdırması (ve günahlar ile şerlere sokması) umulur. Lakin dindarlık için onları nikâhlayınız. Şüphesiz burnunun bir kısmı kesik, kulağı delik ve teni siyah dindar bir cariye (dindar olmayan hür kadından nikâhlanmak bakımından) efdaldır.” (İbni Mace(5/221) K. Nikâh B ab: 6 Hds. no: 1859) Hadisin fıkhî yönü olarak şunlar söylenebilir: Tüm tağutilerini red etmiş, beşeri ideolojileri yani Demokrasi, Kominizim, Feminizim vb. İzimlerden uzak tamamen İslam’la bütünleşmiş, Allah’ın ve Rasulunun emirlerini hayatına hakim kılmak isteyen bir mü’min veya bir mü’mine ile evlenmek bizim dini tercihimizdir. Bunun yanında dindar, güzel, soyu iyi olursa nurun âla nur olur… Ama böyle olmayan bir kız veya erkeğin sırf güzelliğine veya mal çokluğuna aldanarak onunla evlenmeği istemek mutsuzluk getirir… Bu unsura dikkat etmemiz gereklidir. Eğer mutlu bir aile istiyorsak, dünya ve ahirette huzur bulmak istiyorsak dinin yarısı olarak nitelenen evliliğe dikkat etmek üzerimize bir vacibiyet yükler. Tabi ki bu yükümlülük genç erkek ve kızların velisi konumunda olanları birinci derecede sorumlu yapar. Aişe (r.a.) rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.)’in şöyle emir buyurduğu zikredilir: “Salih erkeklerle, Saliha kadınları evlendirin.” (Darimi(5/21) K. Nikâh Bab: 10 Hds. no: 2187) Bu emiri muvahhidlerin dikkate alması gerekir. Salih erkeklerimiz, delikanlılarımızı Saliha kızlarımızla evlendirmeye gayret etmeliyiz. Bu konuda Salihleri bulup onları evlendirme aracılığı da aracılıkların en hayırlısı olarak nitelendirilmiştir. Ebu Ruhm Rasulullah (s.a.s.)’den rivayetle şunu zikretmektedir: “Evlenme işi için iki kişi arasında aracı olmak, en faziletli aracılıklardandır.” (İbn-i Mace(5/459) K. Nikâh Bab: 49 hds no: 1975) İki Salih ve muvahhidi bir araya getirmek Muvahhid bir ailenin kurulmasına yardımcı olmak elbette hayırdır… Tabii evlilik fıkhında dikkat edilmesi gereken diğer bir hususda gelen aracıların geri çevrilmemesidir ki eğer Salih ve muvahhid biri kapımıza gelmişse zaten bu geri döndürme hiç olmamalıdır. Çünkü Rasulullah (s.a.s.) bu konuda şöyle buyuruyor: “Huyundan ve dindarlığından razı olduğunuz bir adam (yakınınız olan bir kızla evlenmek için) size geldiği zaman (kızı) onunla evlendirin. Eğer (bunu) yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk olacaktır..” (ibn-i Mace(5/448) K. Nikâh Bab: 46 Hds. no: 1967) Eğer herkes bu kaideye uyarsa sorun yok. Yani dindar muvahhid, tağutu red etmiş elde olan bütün imkânlarla Allah ve Resulüne uyan biri kapımıza geldiğinde kızı ona verdiğimizde sorun çıkmayacaktır… Ama gelen muvahhidin mali durumu sorun edilirse, herkes kızını zengin birisine verme gayreti içerisine girerse işte o zaman yeryüzünde büyük bir fitne oluşacaktır. Tabii burada açıklanması gereken bir unsur vardır ki o da kufuv yani denklikdir. Rasulullah (s.a.s.) “Kadınlarınızın en hayırlısı ile evlenmeye bakın. Kufulük (emsal)iniz olan kadınlarla evlenin ve kufuvlerinizin kızlarını isteyin.” (İbni Mace(5/450) K. Nikâh Bab: 46 Hdsno: 1968) Başka bir hadiste de bu gerçek şu şekilde beyan edilmektedir: “Hz. Ebu Bekr (r.a.), Hz. Ömer (r.a.) Fatıma (r.a.)’yı istediler. Fakat Rasulullah (s.a.s.): “-O, küçüktür.” diye vermedi. Daha sonra Hz. Fatıma’yı Hz. Ali istedi. Rasulullah (s.a.s.)’de onu Ali (r.a.) ile evlendirdi.” (Nesai (5/446-7) K. Nikah Bab:7. Hds. no: 3207) Zaten kızın dengi bulundu mu, aceleden evlendirilmesi güzel olur. Çünkü evlilik işleri uzadığında mutlaka pürüzler oluşmaktadır. Konu ile ilgili olarak şu hadisi hatırlatalım: “Ali bin Ebi Talib (r.a.) rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “-Ya Ali! Üç şeyi geciktirme: vakti giren namazı, hazırlanan cenazeyi, Kufuvunu (dengini) bulduğun kocasız kadını (evlendirmeyi).” (Tirmizi(1/138) Ebvabu’’s-Salat Bab: 127 Hdsno: 171) Dengini bulduğumuz kızlarımızı veya oğullarımızı biran evvel evlendirmekte acele etmeliyiz. Tabii bu aşamada kadının mehir hakkını işlemekte gereklidir. Allah onlara bu hakkı vermiştir… Diledikleri oranda mehir isteme hakkına sahibtirler. İsterse kilolarca altın, mal vs. olsun. Eğer damadın bu mehri karşılama gücü varsa ne ala… Bununla birlikte mehrin az tutulması kadının hayırlı bir kişi olduğuna delalet eder… Şu hadisi beraberce okuyalım: “Kadınlarınızın en hayırlıları sadakaları (mehirleri) en kolay olanınızdır.” (İshak bin Rahuveyh Müsned (sh/371) Hds. no: 876). İsanadı zayıftır. Yalnız Hakim ve Bezzarın kitablarındaki benzerlerinden dolayı hasen derecesindedir.) Yalnız maalesef üzülerek söyleyelim bugün bu hadislerin hükmü ile amel meselesinde insanlar zaafa düşmüşlerdir, en hayırlı olma yolundan sapmışlardır. Tabi bu konuda işin fıkhını bilmeyen insanların laflarına kulak asılmaktadır. Onlar, bu az mehir almayı -özür dileyerek söylüyorum- enayilik olarak yorumlamaktadırlar. Hâlbuki bu mal sevgisini Rasulullah (s.a.s.) yermiştir. Şimdi şu hadisi zikredelim: “İbni Bureyde babasından naklediyor: Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “-Dünya ehlinin (gerek nikâhda ve gerekse diğer işlerde) en çok rağbet ettikleri şey mal (servet)dır.” (Nesai(5/451) K. Nikâh Bab: 9 Hds. no: 3211) Şimdi dünya malına değer vermeyen şu Sahabe Hatununun mehrine dikkat edin ey erkek ve dişi mü’min ve muvahhid Kullar!!! Size Ümmü Süleym (r.a.)’dan bahsedeceğim. Bakın o mehir olarak ne istiyor, ona dikkat edin!!! Said Havva (rha) Tabakatul-Kubra (8/427) de Nesai (rha)’den isnadı sahih kaydıyla şu haberi nakletmektedir: “Ebu Talha Ümmü Süleymle evlendi. Bunların aralarındaki mehir İslam oldu. Ümmü Süleym (r.a.) Ebu Talha’dan önce Müslüman olmuştu. Sonra Ebu Talha ona (evlilik)teklifinde bulundu: “Ben Müslüman oldum, sende Müslüman olursan seninle evlenirim” dedi. O da: Müslüman oldu ve böylelikle aralarındaki mehir (Talha’nın Müslüman olması) oldu.” (Said Havva El-Esas Fi’’s-Sünne Peygamberin Hayatı(7/282) Çev: Ahmed Varol Vdğ. Aksa.) Gerçekten takdir edilecek bir anlayış. Ulaşılması yüksek bir yer… Ama işte zamanımız çağdaş Ümmü Süleym’ler beklemekte… Ancak şunu vurgulamadan geçmeyelim, Ebu Talha’nın (r.a.) İslam’a girmesine vesile olan, kafasındaki ve kalbindeki putları yıkan bir davetçiydi Ümmü Süleym. Ebu Talha (r.a.) da kalbi gerçekten İslamlaştığından dolayı o’nun teklifini kabul ediyordu… Yoksa bir kadını elde etmek için değil!.. İslam milleti arasında dün böyle şahsiyetler olduğu gibi İnşaAllah bu günde olacaktır… Dinin her şeyden önde tutulması gerekliliğini anlayan bir nesil yine var olacaktır… Bu noktada şunu belirtelim ki İslami evlilikler prensip evlilikleridir. İslam’ın şartları üzerine birleşenler, İslam’a terslikten kaynaklanan sebeblerden ayrılırlar… Bu güzellik üzere kurulan bir aile içerisinde işlerin dağınık olmaması için içerisinde bir yönetici seçer oda Allah’ın belirlemiş olduğu kişi olmalıdır. Nisa Süresinde: “Erkekler kadınlar üzerine yöneticidirler. Bu Allah’ın Bazılarını Bazılarına üstün kılmış olmasındandır.” Beraber ömür sürecek olan bu eşlere hayat kaynağımız olan Kuran’dan Ve Sünnet’ten birçok öğüt olmasına karşın biz şu iki hadisi tercih ettik. Beraberce okulayım: “Ümmü Seleme (r.a.): “Ben Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyururken işittim: “-Kocası kendinden razı olduğu halde hangi (mü’mine) kadın ölürse Cennete girer.” (İbni Mace(5/213) K. Nikâh Bab:4 Hdsno: 1854) Hz. Aişe (r.a.) dan… Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “En hayırlınız, ailesine en hayırlı olanınızdır. Bir arkadaşınız ölünce de onun (kusurlarını, kötülüklerini anmayı) bırakın.” (Darimi(5/90) K. Nikâh Bab: 55 hds. no: 2265) Gerçek manada bu hadisleri idrak edebilirsek huzurlu bir aile kurmayı başarmışızdır demektir… Başarıyla kurulan bu ailenin erkeği muvahhid, mücahid ve Dâî yani İslam davetçisi olmalı, gecesi ile gündüzü ile İslam’ın yayılması ve yaşanması için mücadele etmelidir. Mü’min kadınlar bu çalışmalarında erkeklerine yardımcı olmalıdırlar. Onların önüne engel değil, bilakis zorlukta huzur buldukları, dalgalı havalarda gemilerin sığındığı bir koy, liman gibi olmalıdırlar. İslam’ı yayma ve yaşamada her ikisi de mes’ul olduklarının bilincinde olmalıdırlar… Bu uğurda kocasına köstek değil de destek olan kazanır. Kocasının Allah yolunda yaptığı bütün gayretleri kocasına itaat eden kadına yazılır. “İbni Abbas (r.a.)’dan dedi ki: “Bir kadın Nebi (s.a.s.) gelerek dedi ki: “Ya Rasulallah! Ben kadınların sana gönderdiği habercisiyim: “-Bu cihad erkeklerin üzerine yazılmıştır. Eğer onlara bir şey isabet etse ecirlerini alırlar. Eğer öldürülürlerse onlar Rableri katında yaşamakta, rızıklanmaktadırlar. Biz Kadınlar topluluğu onların üzerinde bulunduğu şeyi yadırgamaktayız. Bu (iş)de bizim için ne var?” dedi: Rasulullah (s.a.s.) bunun üzerine dedi ki: “-Kadınlardan kiminle karşılaşırsan şöyle açıkla: Eğer kocalarınıza itaat eder, haklarını itiraf ederseniz size onun aynı vardır. (Yalnız) sizden bunu yapan çok azdır.” (Heysemi Mecmauz-Zevaid(4/560-1) K. Nikah Bab: 62-2-1 Hds. no: 7631= Bezzar rivayet etmiştir. Onda Raşid bin Kureyb vardır. O zayıftır.) Gerçekten çok güzel ve kolay amel etme ve ecir elde etme yolu… Evde oturacak, kocasının şer’i bütün isteklerini yerine getirecek sonra kocanın İslam için çalıştığı kadar ecri sen de alacaksın… Gerçekten kârlı bir iş ama ne yazık ki bunu yapan azdır… Amaç bu evlilikte cenneti elde etmekse işte cennete giden yolda bir işaret… Kadın, erkek amel meselesini gündemde tutarak, yorulma bilmeden Allah yolunda çalışıp esas olarak eşimizle cennette huzurlu, korkusuz bir hayata kavuşup Allah’ın şu sözüne mazhar olmaktır. “Siz ve eşleriniz cennete girin.” (Rad13/23) Sözümüzün ve amelimizin sonu bu olsun ilahi Amin! Seyfulislam Çapanoğlu Vuslat dergisi
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|