12-10-2009, 07:49 | #1 |
Hüseyin Öztürk "“Dersim” dersinden önce"
Ülkesini ve milletini seven hiç kimsenin, demokratik açılım meselesine karşı çıkması beklenemez. Cenab-ı Hak insanoğlunu yaratırken, ayrım yapmamış, kullarına da ayrım ve ırkçılık yapmalarını yasaklamış, üstünlüğün ancak takva ile olacağını beyan etmiştir.
Müslüman cephesinden bakınca bize doğru geliyor. Ama bu doğru, başkalarına yanlış geldiği veya dünyalık menfaatleri engellendiği ve engelleneceği için karşı çıkıyorlar. Çünkü menfaat kaybı her zaman düşmanlığı tetiklemiştir ve tetikler. Yoksa bilimsel, ilimsel, kültürel, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak bildikleri bir şey yoktur. Neden karşı çıktıklarını dahi izah edemeyecek kadar bilgi birikiminden yoksunlardır? “Ülkenin birlik ve beraberliğine bir insan neden karşı çıkar?” Mantıksız da olsa bu sorunun cevabını verebilseler yeter ama mantıksız bir cevapları dahi olduğu sanılmıyor. Sadece karşı çıkıyorlar, sadece bağırıyorlar, sadece nifak tohumları ekiyorlar, sadece laf kalabalığı yapıyorlar. Ellerinde avuçlarında karşı bir tezleri yok. Düşünceleriyle, fikirleriyle bu işin zararlarını anlatacak birkaç cümle bulamıyor ve ifade kıtlığı çekiyorlar. Allah ırkçılığı yasaklamış, burası kesin. Müslümanlığa iman eden her fert bu yasağa uymak zorundadır. Ama Allah’ın bu emrine muhalefet edenler elbet olacaktır, onlara bir diyeceğimiz olamaz. Yine Allah’ın verdiği hür iradeleriyle istedikleri şeye inanırlar. Yüce Allah iyilere de, kötülere de, Müslümanlara da, kâfirlere de, münafıklara da belli bir ömür vermiş, rızıklarını temin etmiştir. Yeri ve zamanı gelince hesabını soracak olan da O’dur. Burada esas olan bir Müslüman’ın; eylemleriyle, sözleriyle, düşünceleriyle, yaptığı veya yaptırdığı işlerin Allah’ın rızasına uyup uymadığına bakmaktır. Tarih boyunca hakiki hiçbir Müslüman’ın elinden, dilinden dünyanın her yerinde bırakın insanlara, hayvanlar başta olmak üzere hiçbir canlıya zarar gelmemiştir. Müslümanların kitabı ve Peygamberleri, her fırsatta iyiliği, güzelliği, adaleti, hoşgörüyü, tahammülü tavsiye ve emir buyurmuş, inananların da bu tavsiyelere uymalarını istemiştir. Eğer bugün Türkiye içeriden ve dışarıdan oynanan bütün oyunlara rağmen hâlâ ayakta kalabiliyor ve dünya ile yeniden entegre olabiliyorsa, işte bu inanan halkın yüzünden demektir. Ülkede bir sürü pislik var, her gün onlarcası çıkıyor ortaya. Peki, hangisinin içinde; yediğiyle, içtiğiyle, giydiğiyle, yaptığı işiyle harama ve karanlık işlere bulaşmış insan bulabilirsiniz. Müslüman kimliğiyle ön plana çıkmış bir kişi gösterilebilir mi? Gösterilemez. Neyse, yazının başlığına dönelim ve ismini kullanmaktan imtina ettiğim, ancak soyadını zikredebildiğim “Tabii ki analar ağlayacak” diye teröre ve anarşiye prim veren Öymen soyadlı kişiyle, ilerlemiş yaşına rağmen Türkiye gerçeklerini göz ardı etmeyi kendisine şiar edinmiş Baykal’a, “Dersim’le” ilgili bir dersi hatırlatmak isterim. Şunu da söylemekte fayda var. Yukarıda ifade ettim, Müslüman kimse ırkçılık yapamaz, yapmamalı. “Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz” emrine uyanların zaten böyle bir derdi olamaz. Bırakın ırkçılığı bir tarafa, insan insana önce Allah’ın yarattığı şerefli bir mahlûkat olarak bakmalı ve öyle görmelidir. Mesela ben bir Türk’üm, üstelik Osmanlı Devleti’nin kurucusu Kayı boyundanım. Kayı boyu göç yolundayken ilk duraklarından birisi Ankara yakınlarıdır. Bizim atalarımız da oralarda kalarak Domaniç tarafına gelmemiş ve Ankara civarında beyliklerini sürdürmüşler. Şimdi ne yapayım, Türk’üm diye Allah’ın yarattığı diğer ırkları yok mu sayayım? Memleketimizin huzura, güvene, istikrara ihtiyacı var. Evet, istikrarımız ve huzurumuz; DTP, PKK, CHP ve diğer tüm sol örgütler tarafından bozuluyor. Bunlara da en çok Müslüman olmayan Kürt kökenliler destek veriyor. Bu gerçeği kimse inkâr etmiyor zaten. Yalnız bütün Kürt vatandaşlarımızı aynı kefeye koymak insaf ve vicdan ölçülerine sığar mı? Kur’an- Kerim; “bütün mü’minlerin kardeş olduğunu” söyler. Yerimin sonuna gelmişim. Oysa Necip Fazıl Kısakürek üstadımızın Dersim’le ilgili yazdıklarına yer verecektim. Eğer Dersim’i Necip Fazıl yazmamış olsaydı, asla inanmam mümkün değildi. Çünkü “Bu kadar da olmaz” diye reddederdim. Buna rağmen yine de test etmişimdir. Necip Fazıl’ın Dersim’le ilgili yazdıkları yarına inşaallah.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
12-10-2009, 20:53 | #2 |
muhteşem,eline sağlık
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|