Bir partinin yapmayacağı her şeyi yaptı. Parti sözcüleri bir siyasetçinin asla söyleyemeyeceği her şeyi söyledi.Elini tutmadıkları zaman kimse elimi tutmuyor diye şikayet etti, elini tuttukları zaman benim elimi değil, Apo’nun elini tutun diyerek bütün iyi niyetli çabaları berhava etti.
Mecliste veya dışında olduğu süre içerisinde bir defa olsun terörü kınamadı. Her demeçte barış istediğini söyleyene bir parti barışın asgari şartı olan terörle arasına sınır koymaya yanaşmadı. Yayınlarında, eylemlerinde, internet sitelerine sokak eylemlerini kutsayarak teşvik etti. Demokratik açılım tartışmaları başladığında Türkiye bağrına taş basarak kendini terör örgütü ile özdeşleştirmekten imtina etmeyen bu partiyi de muhatap aldı. İki de bir barış istiyoruz söylemlerinin arkasında duracağını zannetti. DTP bu iyi niyetli jesti de anlayamadı. Muhatap alınmamaktan şikayet eden bir parti muhatap alınmaya başlayınca iyice küstahlaştı. Açılımların metezori yapıldığını, bir nevi dokunulmazlık kazandığını sandı. Hiç bir ülkenin tahammül edemeyeceği, hiçbir milletin kabul edemeyeceği noktaya geldi. Sokak eylemcilerinin eline tutuşturulan molotofların İstanbul’da parti binasında yakalanması bile DTP'yi uslandırmadı. Kendisine gösterilen tahammülü, bize her şey mübah gibi anladı. Kürt meselesi dediği ve hiçbir zaman içini dolduramadığı meseleyi Abdullah Öcalan’ın hırsları derekesine indirdi. Ne Kürt’ün ne Türk’ün hayrına olacak hiçbir şey söylemedi, tahrikle, kışkırtmayla, şiddetle, tehditle yani terör örgütünün argümanlarıyla politika yapmaya çalıştı. Bir parti olarak kendi kendisini kapatarak bir şiddet örgütüne dönüştü.
AYM ne karar verirse versin aslında DTP'yi kapatan bizzat kendisidir.
|