12-12-2009, 13:58 | #1 |
Hüdayi'nin Ziyafet Sofrası'ndan
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyururlar:
“…Cennetin kapısında durup içeri baktım. Oraya girenler ekseriyâ fakirler idi. Zenginler de (hesap vermek için) mahpus idiler. Bunlardan cehennemlik olanların ise ateşe atılmaları emredilmişti….” (Buhârî, Rikâk, 51; Müslim, Zühd, 93.) Hazret-i Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz çocukken bir hastalığa dûçar oldular. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- ve Hazret-i Fâtıma efendilerimiz, üç gün oruç tutmayı adadılar. Birinci gün iftarlarını açacakları zaman bir yoksul geldi: “–Allah rızâsı için yiyecek bir şeyler!..” dedi. Sofralarındaki yiyeceklerini verdiler. Suyla iftar edip ikinci gün oruca niyet ettiler. İkinci gün iftar vaktinde, bir yetim kapıyı çaldı. “–Allah için bir lokma!” deyince, yine sofradaki yiyeceklerini ona verdiler. Kendileri suyla iftar edip, ertesi günkü oruca niyet ettiler. Üçüncü gün aynı saatlerde bir köle gelerek yiyecek istedi. Yine sofralarındaki lokmalarını ona ikrâm ettiler ve yine suyla iftar ettiler. Bunun üzerine İnsan Sûresi’ndeki şu âyetler nâzil oldu: “Onlar kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.” (İnsan, 8) “Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, sert ve belâlı bir günde Rabbimizden (Onun azabına uğramaktan) korkarız.” derler. (İnsan, 9-10) [Osman Nuri Topbaş, Hüdayi’nin Ziyafet Sofrası’ndan]
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|