01-18-2010, 23:52 | #1 |
Ahmet KEKEÇ "Hayatımda okuduğum en zırva yazı! "
İsmi lazım değil, Hürriyet gazetesinin bir yazarıyla, bir zamanlar arkadaştık... Bazen köşelerimizde atışırdık da... Nezaket ve saygı çerçevesini aşmadan, birbirimize giydirip dururduk. O mütemadiyen Özdemir İnce’yi kalemime doladığımı yazardı, ben de Başbakan’a “utanmaz” demiş bulunduğunu hatırlatırdım, güzel güzel geçinip giderdik.
Polemik miydi? Dibine kadar polemikti. Fakat bu atışmalar, “görece sağlam” dostluğumuza halel getirmezdi... Bir araya geldiğimizde, “giydirmelerimizi” hatırlatıp gülüşürdük bile... Saygı sınırı, arkadaşımızın sarfettiği “Kara Murat mısın sen? Önce kazandığın parayı helal ettir...” sözleriyle aşılınca, olanlar oldu. Karşılıklı belden aşağı çalıştık, birbirimizi hırpaladık, üzdük, filan... İşi küfür ve hakarete dökünce de, “söz söyleyebilme limitimi” hatırlayıp polemikten çekildim. Şimdi galiba düşmanız. Benden hazzetmez... Hazzetmediğini de sağda solda anlatır. Anlatabilir, hiç sorun değil. Ben de çok bayılmıyorum kendisine ama, “düşman” gibi de görmüyorum. Hatta, bazı zamanlar, düştüğü yahut düşürüldüğü duruma, maruz kaldığı insafsızca “saldırılara” bakıp üzülüyorum bile... Neyse işte, bir zamanlar başat yazı konularımdan biri Özdemir İnce’ydi. Buna bir tek kişi itiraz ederdi: Bu arkadaşım... Hayır, elbette Özdemir’i koruma saikiyle değil... Memlekette bunca mesele varken, Özdemir İnce yazıp durmak iş miydi? İnsan ne kadar “etkilenmem, sallamam, bildiğimi okumaya devam ederim” dese de, etkileniyor... Ne yalan söyleyeyim, ben de etkilendim ve takıntılı bir yazar gibi görülmemek için, bir süreliğine Özdemir İnce yazmayı kestim. Zaten, Özdemir de kendini bitirmişti... “İslamcı ajanlar yüzme havuzlarına zehir atabilir, yazlıkçılar aman dikkat” diyen bir adamın neresini yazacaktın? Peki, iyi mi etmişim? Kötü etmişim. İlgilenmediğim (ve dolayısıyla okumadığım) dönemlerde öyle şeyler yazmış, öyle harika “buluşlara” imza atmış ki... Murat Tokay, copy-paste edip göndermese, son şaheserini kaçıracakmışım... Başlık, “İslamcı edebiyatın düzeni...” Başlıktan da anlaşılacağı üzere, entelektüel şair Özdemir İnce İslamcı edebiyatı teşrih masasına yatırmış... Kadri Gürsel diye birinin yazısından alıntılar yaparak, “kutsalı yok edemeyenlerin iyi şair, iyi romancı olamayacaklarını” söylüyor. Tabii, bu kadar nezaketli değil... Düşüncelerini küfrederek yazıyor. Muhataplarını “koşumlarını kırmamakla” (ne demekse) ve “körlükle” suçluyor... Hızını alamıyor, “cahiller” diyor... Hızını alamıyor, “dolap beygirleri” diyor. Laik ve ladini olunmalıymış... İyi edebiyat için bu şartmış... Mesela Necip Fazıl Kısakürek (ladini olmadığı için) yeteneksiz bir şairmiş. Sezai Karakoç, çaktırmadan felsefeye ve modern Avrupa şiirine bulaştığı için, önemli addedilebilirmiş ama aslında önemli değilmiş... Kestirmeden söyleyeyim: Hayatımda okuduğum en zırva yazı... Ve bu yazı, “amiral gemisi” denilen gazetede kendisine yer bulabiliyor. Hadi, “Andre Gide ve T. S. Eliot kutsalı yok ettikleri için mi büyük şair, büyük yazar oldular?” diye sormayalım. Şunu soralım: Sen “çaktırarak” felsefeye bulaştın, kutsalı yok ettin de ne oldu? İsmet Özel’in ve Cahit Zarifoğlu’nun bir tek dizesine yaklaşabildin mi? Hilmi Yavuz, Haydar Ergülen, Enis Batur, Cahit Koytak, Cafer Turaç, İbrahim Tenekeci, Arif Ay, Turan Koç, Hüseyin Atlansoy, İhsan Deniz, Necat Çavuş kadar olabildin mi? (İkinci Yeni’yi ve 70 kuşağının diğer şairlerini saymıyorum bile...) Hem, “İslamcı şair”, “laik şair” de ne oluyor? İyi şair vardır, kötü şair vardır. Sen mesela, iyi bir şair değilsin. Dünyadaki bütün kutsalları yok etsen de değilsin. Bir gün bir cemaate kapağı atsan da değilsin. Hadi bunları bırakalım, bana bugüne kadar edebiyat dergilerinde yayımlanmış “Özdemir İnce’nin şiiri” başlıklı ciddi bir yazı göster, seni edebiyat tarihinin “gelmiş geçmiş en büyük ladini şairi” ilan edelim.
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|